Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu, Gürpınar’daki Çavuştepe Kalesi’nin 2 bin 800 yıllık Urartu mühendislik tekniğiyle inşa edildiğini ve 27-28 büyük depreme rağmen temel taşlarının 1 milim bile oynamadığını söyledi. Kesme taş işçiliği, özel kilit sistemi ve enerji emici dolgu sayesinde yapı hala ayakta kalmayı sürdürüyor.
Van’ın Gürpınar ilçesindeki Çavuştepe Kalesi’nde Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu başkanlığında sürdürülen kazı ve restorasyon çalışmaları, Urartuların 2 bin 800 yıl önce geliştirdiği depreme dayanıklı inşaat tekniklerini ayrıntılarıyla ortaya çıkarıyor. MÖ 8. yüzyılda inşa edilen, düzenli kesme taşlarla kaplı dış duvarları ve 5 metrelik iç dolgusuyla dikkat çeken Çavuştepe Kalesi, bölgenin yoğun deprem geçmişine rağmen ayakta kalmayı başarmış durumda.

“27-28 TANE BÜYÜK DEPREM GÖRMÜŞ”
Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu, Uç Kale’nin sağlamlığının sırrını şöyle anlatıyor:
“Yaklaşık 30 metre yüksekliğinde, üç katlı bir bina gibi düşünün; dış duvarları tamamen düzenli kesme taşla kaplı, iç dolgusu yaklaşık 5 metre. Taşlar Edremit bölgesinden, kuş uçuşu 22 kilometre mesafeden getirilmiş ve tonlarca ağırlığında. 2 bin 800 yıl geçti aradan, bu bölge deprem bölgesi, her yüzyılda bir mutlaka 7’nin üzerinde deprem oluyor; yani 27-28 tane büyük deprem geçirmiş burası. Ama temel taşları 1 milim bile oynamamış. İşte bu yüzden Urartu’nun ‘Akçe geçmez’ denen tekniği meşhurdur; bu sağlamlığa Roma döneminde ancak ulaşılabilmiştir, o da 500 yıl sonra.”

“DEPREM GELDİĞİNDE DOLGU ENERJİYİ EMİYOR”
Çavuşoğlu, kullanılan malzemeleri ve yöntemi şu sözlerle açıklıyor:
“Sırrı şu: taşlar o kadar düzgün işleniyor ki, aralarına harç olarak toprakla kireç tozu karıştırıyorlar, bugünkü çimentoya çok yakın bir malzeme elde ediyorlar. Dolgu malzemesi traverten taşı, gözenekli ve kolay işleniyor. Taşları önce demir keskilerle şekillendiriyorlar, sonra daha sert bazalt taşlarıyla sürtüyorlar, en sonunda deri üzerine kum ve kuyruk yağı karışımıyla cilalıyorlar; dokunduğunuz zaman kaymak gibi hissediyorsunuz. Her taşı 3-4 milim piramidal şekilde içe çekiyorlar, böylece taşlar birbirine adeta kilitleniyor. Deprem geldiğinde dolgu enerjiyi emiyor, duvarlar yıkılmıyor.”

“3 BİN YIL ÖNCE BİZİM BUGÜN İNŞAATLARDA YAPTIĞIMIZI YAPIYORLAR”
Şehrin planlı kurulduğunu ifade eden Çavuşoğlu, “Şehir tamamen planlı kurulmuş, rastgele ilave yok, TOKİ gibi komple planlı. Araziye göre teraslama yapıyorlar, jeolojik yapıyı bozmuyorlar, gerektiğinde kayayı pasta gibi kesip düz alan yaratıyorlar. Altyapı müthiş: 8 tane atık su sistemi bulduk, insan boyunda kanallar, tıkanınca içine girip temizleyebiliyorsunuz. Temellerin altında çakıl drenaj var, nem girmesin, su tahliye olsun diye; 3 bin yıl önce bizim bugün inşaatlarda yaptığımızı yapıyorlar.” dedi.
Restorasyon sürecindeki hassasiyete de değinen Çavuşoğlu, “Restorasyonda biz çok hassasız: kendi toprağını alıp yüzde 30 saman karıştırıyoruz, mayalanma süresi bekletiyoruz, orijinal kerpiçleri aynen üretiyoruz. Sadece eksik yükseklikleri tamamlıyoruz, tarihi dokuya asla zarar vermiyoruz.” diye konuştu.






