Yaklaşık 50 bin vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, 100 binden fazla vatandaşın yaralandığı, 14 milyon vatandaşın doğrudan etkilendiği ve asrın felaketi olarak adlandırılan 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremin ikinci yılında Türkiye’nin çeşitli yerlerinde anma törenleri ve programlar düzenlendi.
4. seviye alarm ile uluslararası yardımın kapsandığı depremde 90’dan fazla ülkeden arama kurtarma ekipleri bölgede çalışmalara katılmıştı.
Aynı zamanda resmi verilere göre asrın felaketinin de yaşandığı 2023 yılında Türkiye’de 58 bin 81 depremin gerçekleştiği bildirildi.
Van ve çevre illerde deprem çalışmaları yürüten Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Güvenlik Meslek Yüksekokulu Acil Durum ve Afet Yönetimi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Sacit Mutlu, depremlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“ÜLKEMİZDE YÜZYILIN AFETİ YAŞANDI”
6 Şubat 2023’te meydana gelen depremlerin büyük yıkımlara neden olduğunu belirten Dr. Sacit Mutlu, “6 Şubat tarihinde gece saat 04.17’i geçe meydana gelen 7,7 büyüklüğündeki deprem ile aynı gün içerisinde öğle vakitlerinde saat 13.24’te meydana gelen 7,6 deprem ile ülkemizde, yüzyılın afeti yaşandı. Ardı sıra meydana gelen artçı depremlerle büyük bir yıkıma uğradık. Yaşanan bu depremde yaklaşık 50 bin vatandaşımız hayatını kaybetti.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin, büyük depremlere kaynaklık edebilecek aktif fay zonları üzerinde bulunduğunu söyleyen Mutlu, “Ülkemiz bulunduğu coğrafi konumu itibari ile büyük depremlere kaynaklık edebilecek büyük aktif fay zonları üzerinde yer alıyor. Sadece Doğu Anadolu Fayı değil aynı zamanda 1939 Erzincan Depremi aynı şekilde büyük bir depremdi. Sonrasında ülkemizde meydana gelen büyük depremler de bunu net bir şekilde gösteriyor. Bunun yanı sıra nasıl ki; tarihsel ve aletsel dönemde geçmişe baktığımızda büyük depremler meydana gelmişse, gelecekte de bu depremler meydana gelecek. Her bir fayın farklı karakteri, farklı tekrarlanma aralığı var, aynı zamanda her bir fayın üretebileceği deprem büyüklüğü de farklı olabiliyor ve her fayın kırılma zamanı geldiğinde deprem meydana geliyor ve gelmeye devam edecek.” diye konuştu.
“DEPREM BİLİNCİ VE DEPREM FARKINDALIĞI OLMALI”
Toplumun üzerinde durması gereken temel konunun deprem değil, deprem bilinci ve farkındalığı olduğuna dikkat çeken Dr. Öğretim Üyesi Mutlu, “Toplumun, bireyin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarının üzerinde durması gereken temel konu deprem değil; deprem bilinci ve deprem farkındalığı olmalı” dedi.
“DEPREMLER GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ GELECEKTE DE OLACAK”
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Güvenlik Meslek Yüksekokulu Acil Durum ve Afet Yönetimi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Sacit Mutlu, afet öncesi alınacak tedbirlerin önemine vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı: “Depremler geçmişte olduğu gibi gelecekte de meydana gelmeye devam edecek, bizim bu noktada risk yönetimine odaklanmamız gerekiyor. Bu durumda deprem öncesi alınması gereken önlemleri bizlerin birey olarak sorgulaması lazım. Bunun için de ilk olarak içinde yaşadığımız evlerin risk durumunu, zemin özelliklerini, bina kalitesini, deprem performansını öğrenip, bireysel anlamda risk yönetimini anlamamız gerekiyor. Bu anlamda kamu kurum ve kuruluşlarının da risk yönetimine önem vermesi ve çalışmalar yapması topluma bilinç katacaktır.”
“RİSK YÖNETİMİNDE 3 AYRI PARAMETRE VAR”
Risk yönetimini 3 ayrı parametrede değerlendiren Mutlu, “Risk yönetimini 3 ayrı parametrede değerlendiriyoruz. Bunlardan biri, ‘afetin kökenidir’, meydana gelen deprem, çığ, heyelan ve benzeri parametrelerdir. İkincil parametremiz, ‘risk unsurudur’ bu durum insan ve insanın olduğu her şey olarak biliniyor. Bir diğer unsur ise ‘dirençlilik’. Burada afetin meydana geldiği esnada, bireyin bu duruma gösterdiği tepkiyi kapsar” diye konuştu.
“AMACIMIZ AFETTEN ETKİLENME DERECESİNİ AZALTMAK”
Toplumlarda afet farkındalık temelinin; yaşanılan coğrafyanın afet risklerinin bilinmesi sonra da etkileşimde bulunulan her şeyin afete karşı dirençliliğine bağlı olduğunu aktaran Dr. Öğretim Üyesi Sacit Mutlu, “Afetlerde seviye 1 ile seviye 4 arasında değişen unsurlar yer alıyor. 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler, uluslararası anlamda desteğe ihtiyaç duyulan seviye 4 depremiydi. Bizlerin buradaki amacı; risk unsurunun afetten etkilenme derecesini azaltmak, dirençlilik derecemizi artırmak ve afete karşı bilinç düzeyini yükseltmek. Fayların birbiri üzerinde etkileşimi olabiliyor. Bir yerde meydana gelen deprem farklı bir fay zonunu tetikleyebiliyor. Örneğin; 6 Şubat depremlerinde meydana gelen ilk deprem gerçekleşmeseydi, birkaç saat sonrasındaki deprem gerçekleşmeyebilirdi.” şeklinde konuştu.
“MULTİDİSİPLİNER BİR ÇALIŞMA İLE DEPREMLERİN YIKICI ETKİLERİ AZALTILABİLİR”
Ülkemizde depremlerin yıkıcı etkilerinin azaltılması için ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının multidisipliner bir çalışma içerisinde olması gerektiğini dile getiren Sacit Mutlu, “Multidisipliner bir çalışma ile ülkemizde depremlerin yıkıcı etkileri azaltılabilir. Bizlerin hem toplumsal hem de bireysel olarak vatandaşlarımıza ulaşıp afet farkındalığını anlatmaya çalışıyoruz. Bizler üzerimizde yıkıcı etkilere sahip afetleri çabuk unutabiliyoruz. Psikolojik olarak bu durumun tanımında; ilk etapta şok evresi oluyor, ardından kahramanlık evresi, sonrasında balayı evresi ve maalesef en son yaşanan afetleri unutabiliyoruz. Bizlerin afet bilincini unutmadan, hayatımızın geneline yaymamız için öncelikle eğitimini almamız gerekiyor. Bunun en önemli ayağı ise küçük yaştan itibaren insanların afet bilincine sahip olması gerekiyor.” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.
“YARALANMALARA VEYA ÖLÜMLERE NEDEN OLABİLECEK İKİ UNSUR VAR”
Risk unsurlarına dair açıklamalarda bulunan Mutlu, “Meydana gelen afetlerde yaralanmamıza veya hayatımızı kaybetmemize neden olabilecek unsurlardan biri; yapısal unsur yani bina ve yapıların yıkılması. Bunda da binaların risk derecelendirmesinin, depreme karşı performans testinin yapılması gerekiyor. Bunlar; yapım yılı, bina özelliği, bina kat adedi, yapı denetim firmasından geçip geçmediğine dair birçok başlık altında binalarımızın risk unsurlarını ortaya çıkarabiliriz” diye kaydetti.
Dr. Öğretim Üyesi Mutlu, şunları söyledi; “Afetlerde yaralanmamıza veya hayatımızı kaybetmemize neden olabilecek unsurlardan bir diğeri de yapısal olmayan unsurlardır. Örneğin; 1999’da meydana gelmiş İstanbul depremine ait istatistiklere baktığımız zaman yaralanmaların çoğunun yapısal olmayan unsurlardan dolayı olduğunu görüyoruz.” diye belirtti.
“KRİZ AŞAMASINDA AFETZEDELER KAOTİK BİR SÜREÇ YAŞIYOR”
Afetlere hazırlık noktasında bireylerin evlerinde tehlike avına çıkması gerektiğini aktaran Sacit Mutlu, “Bireylerin evlerinde tehlike avına çıkması gerekiyor. Afetlerde binamız yıkılmasa dahi, bize zarar verebilecek, kafa travması, boyun travması ve ölümle sonuçlanabilecek yapısal olmayan elemanları da belirlememiz gerekiyor. Bu durumda sarsıntı esnasında, birey bina içerisinde doğru davranışı göstermediği esnada zarar görebiliyor. Bundan dolayı da evde tehlike avına çıkılması ve eşyaların sabitlenmesi gerekli. Tüm bunlar deprem öncesi belirlenmesi gereken konular.” ifadelerine yer verdi.
“DEPREM ÇANTASI ÖNEMLİ”
Deprem sonrası ilk 3 günde bireylerin çeşitli ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir deprem çantalarının olması gerektiğine de dikkati çeken Mutlu, şunları aktardı:
“Kriz aşamasında afetzedeler kaotik bir süreç yaşıyor, problemli bir sürece giriyor. Hastane arayışları, yaralanmalar ve bunlara benzer problemler çıkabiliyor. Bazen arama kurtarma ekipleri enkaz altında kalan kişilere birkaç gün ulaşamayabiliyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerde bu duruma şahit olduk. Dolayısıyla afet sonrasındaki ilk 72 saatte bireylerin kendilerine yetebileceği kadar hazırlığı yapması, evdeki afet çantasının hazır bulunması gerekiyor. Bunun yanı sıra aile bireyleriyle bir toplanma alanı belirlenmeli, bu genel toplanma alanı dışında da olabiliyor. Bu yaklaşımlar uluslararası anlamda da kabul görmüş durumlardır.”