Van’ın en büyük odası olan ve kent genelinden oldukça geniş bir söz hakkına sahip olan TSO seçime gidiyor. Şimdiye kadar altı esnaf ve tüccar ise başkan adaylıklarını deklare ederek çalışmalarını sürdürüyor. Necdet Takva, Faruk Biner, Zahir Kandaşoğlu, İzzet Çoban ve Celal Yalvaç’ın aday olduğu seçim ise derinleşen bir ekonomik krizin gölgesinde yapılacak. Dolayısıyla bu seçim geçmiş dönemlere göre daha büyük bir çaba ve efor gerektiriyor.

Aynı zamanda adaylar arasında geçmiş dönemlerde yaşanan konular ise oda üyeleri başta olmak üzere Van halkında büyük bir merak uyandırıyor. Başkan adaylarından Biner’in mevcut yönetimde yer alması, istifa etmesi ve yeniden aday olması da merak edilen konuların başında geliyor.

 *Ticaret Sanayi Odası seçimlerinde aday olmaya nasıl karar verdiniz?
Sizin de bildiğiniz gibi kazandığımız seçimler sonucunda iki dönem üst üste yönetim kurulu üyeliği yaptım. Son dönemde de başkan vekiliydim fakat daha sonra bazı arkadaşlarımızla birlikte odadaki görevimizden istifa ederek ayrıldık. Doğrusu istifa ettikten sonra da bu konuda dahilimizin olmasını istemiyorduk. İstifa ettiğimiz süreçten sonra da gittiğimiz ortamlarda sürekli bu durum önümüze çıkmaya başladı. Birçok insan bize ne yapacağımızı sorarken, ‘Sırtınızı dönüp gidecek misiniz?’ diye de sordu.

Bunun tartışmasını kendi içimizde yaptık ve nihai karar olarak bizim dahil olmamızın daha iyi olabileceğine karar verdik. Çünkü sonuçta hepimiz bu odanın üyesiyiz ve tüccarız. Esnafımızı, kentimizi, bölgemizi; daha iyi temsil etmek, tanıtımını yapmak ve bilinirliğini daha iyi bir seviyeye getirmek üzerine kafa yorduk. Ve arkadaşlarla daha önce bize emek ve destek veren insanlarla, iki defa odaya seçilmemizde etkisi olan esnaf ve tüccarlara ve bu işin kıdemlisi ağabeylerimize sorduk. Aday olmayın şıkkı da dahil olmak üzere öneri ve şikayetlerini dinledik ve aday olmaya karar verdik. Yani kafamıza göre direkt biz adayız diye çıkmadık.

‘Biz projeci değiliz’

* Olası bir seçilme durumunda gerçekleştireceğiniz projeler nelerdir?
Bence TSO bir proje kuruluşu değil tamamen bir lobi hareketidir. Dolayısıyla kentin diğer bileşenlerinin tamamının içerisine dahil olduğu bir güç birliği, bir lobi çatı örgütüdür. Organize yeteneği olduğu için bu güç birliğini organize eden TSO’lardır. Bizim temel projemiz aslında yıllardır süre gelen sıkıntıların ortadan kaldırılmasıyla ilgilidir. Zaten bu sorunlar ortadan kalktığında tüccar ve esnaf uygun bulduğu ortamda her türlü projeyi ve yatırımı yapar. Yeter ki ortamın güvenli olduğunu görsün. Öte yandan turizmle ilgili ciddi projelerimiz var. Çünkü bizim bilinirlik ve tanınırlık sıkıntımız var. Sahip olduğumuz coğrafyayı, kültürel değerlerimizi bir türlü tanıtamamışız.

Turizm sektörü ile ilgili olan, dışarıdan gelen herkes böyle bir destinasyonu nasıl ıskalamışız diye soruyor. Fakat asıl can acıtıcı şey biz böylesine bir destinasyonu nasıl tanımamışız. Bu yüzden TSO’nun da iştiraki olan büyük bir şirket kuracağız ve bu şirket bütün mesaisini kentin turizm ve tanıtımıyla ilgili hem ulusal hem uluslararası hem de bölgesel anlamda kentin bilinirliği sağlamak istiyoruz. Büyük bir gelir bekliyoruz. İran’la aramızda iyi bir ilişki var ve bu ilişkinin mimarı da aynı ekibin parçası olduğumuz arkadaşlarımızdı. Fakat turizmde çeşitliliğe ihtiyacımız var. İran’ın alacağı herhangi bir diplomatik karar sonucunda sorun yaşayabiliriz.

‘işin uzmanlarıyla çalışacağız’
Geçmişte bazı örnekleri var. Bu şirkette profesyonel insanlarla çalışarak çözeceğiz. Her şeyi biz yaparız yönetiriz mantığıyla değil işin uzmanlarıyla çalışacağız. Sadece turizm değil her alanda bir ajanda oluşturmamız gerekiyor. Bu kent sadece TSO’dan müteşekkil bir yapı değil çok farklı anlayışlardan insanları da bu çalışmaların içerisine dahil etmek lazım.

Birlikte aylarca madde madde yazıp sonra eleyip kentimizle, kendi gerçeğimizle örtüşen neyse yapmalıyız. Her gelen insan kendi miladını başlatıyor bu yüzden bir hafızamızda yok. Aynı zamanda tarımla ilgili bir politikamız ve eğitimle ilgili ölçülebilir bir durumumuz da yok. Sadece 78’inci sırada olduğumuzu biliyoruz ama nedenlerine ilişkin bir fikrimiz yok. Bu ve diğer sorunların üzerine eğileceğiz.

* Necdet Takva ile önceki seçimlerde birlikte çalışıyordunuz. Neden istifa ettiniz?
Oda yönetimi bir ekip işidir. İyi bir ekibiniz olmazsa kimi getirirseniz getirin bu işi yönetemez. Bu işe uygun, üretken, planlı ve bu kenti seven insanlardan oluşmalı ekibiniz. Bizim bir arkadaşlığımız oldu biz birlikte iki seçim kazandık. İlk dönem dünyanın en kalabalık kahvaltısı rekorunu kırdık. Tescilli olan ürünümüz yoktu o tescil sürecini başlattık. İran’la aramızdaki diyaloğu bu seviyeye getirdik ve organize hayvancılık bölgesi ile ilgili ciddi mesai harcadık. Bunların tamamını kurtardık ama ikinci dönemde maalesef hiçbir atraksiyon görmedik. Kapıköy Sınır Kapısının açılması en fazla mesai harcadığımız konulardan biriydi ve çözdük.

‘Ayrılık, bir düşmanlık değil prensip meselesiydi’
Ayrılma nedenimize gelecek olursak bu bir prensip meselesiydi. Meclis üyeliğimizde hala devam ediyor. Bizi esnaf ve tüccar dostlarımız seçmiş, bize inanmış ve temsiliyet vermişler. Biz herhangi bir başkanın hazırladığı bir listeyle gelmiyoruz. Hepimiz kendi meslek grubumuzda seçiliyoruz. Fakat istifa süreci Necdet Bey’in, belediye başkanlığı adaylığından sonra geri dönmesiyle oldu.

Biz geri dönmemesi gerektiğini ve geri dönüşünün kuruma zarar vereceğini söyledik. Kendine siyasette yeni bir alan açmıştı ve bunun kurumsal yapının ciddiyetiyle örtüşmeyeceğini belirttik. Kendi aramızda sözümüzde vardı. Siyaseti ve yalanı asla karıştırmayacağız ve liyakatten ödün vermeyeceğiz demiştik. Siyaset kötü bir şey değil, dünyada her şey siyaseten yapılıyor. Savaşlarda, barışlarda siyasetendir. Hatta görüşmemizde yani dönmemesi gerektiğini söylediğimde ‘O zaman ne yapayım?’ diye sormuştu.

Bende sözümüze uyması gerektiğini ya gittiği siyaset kurumunda hizmet etmesini ya da kendi işinin başında durması gerektiğini söyledim. Hatta başkanlığa aday ya da talip olmayacağımı da taahhüt ettim. Arkadaşlarla amacımız bir örnek bir model oluşturmaktı. Bundan sonra aynı durumla bende karşılaşırsam da aynı şeyi iddia ediyorum. Gidip denemek daha sonra olmadığında da dönmek hatta yeniden aday olmak mantığı sıkıntılıdır. İlk defa deneyen bir insan da değil. Sekiz yıl genel sekreterlik, iki dönem de başkanlık tecrübesi var. Kendi şahsıyla ilgili bir sorunumuz yok. Bu sadece bizim duruşumuzdu. Herkes hayatına devam ediyor. Hasmı ya da düşmanı değiliz.

 *Geçmiş yıllarda siyasi dinamiklerin oda seçimlerinde etkili olduğunu gördük. Bu seçimde de aynı durum yaşanır mı?
Siyaseti hayatınızdan çıkaramazsınız. Burada sivil alan olsanız, kendinizi korumaya bile alsanız birçok noktada ister yerel ister merkezi düzeyde siyasetçilerle ortaklaşmak onların gücünden, etkisinden ve konumundan faydalanmak zorundasınız. Oda seçimlerini kazandığımız zaman buradaki bütün siyasi kurumlarda bizim paydaşımızdır. Kimseyi yok sayarak ya da ıskalayarak ilerlemeyeceğiz aksine herkesle istişare halinde olacağız. Tamamının fikrini alacağız ve toplumun genel fikriyle örtüşüyorsa uygulayacağız.

Eğer örtüşmüyorsa da eleyip çıkaracağız.  Ama siyaseti hayatımızın dışında tutamayız. Fakat bunu çok ideolojik ve politik bir şeye dönüştürmenin bir anlamı yoktur. Biz bu kurumları koruyacağız, bu kurumlar kıymetlidir. Siyasette bu konuda kendi açısından cesaretli davransın. Ama az önce Necdet Bey’in durumuyla ilgili söylediğimiz gibi, gitmesi gelmesi hem odayı hem siyaset kurumunu birlikte yanıltıyor.Bu doğru bir şey değil. Net çizgiler koyup işimize bakacağız. Hem yerel iktidar hem merkezi temsiliyet düzeyinde onların gücünden faydalanmak istiyoruz.

* Derinleşen bir ekonomik kriz sürecinde seçime gidiyorsunuz. Daha önceki seçimlere hiç benzemiyor. Nasıl bir çalışma izleyeceksiniz?

Bu soru için teşekkür ederim. Evet; bu iyi bir tespit gerçekten hiçbir seçime benzemiyor. Geçmişte iki dönem aday olmuş biri olarak da bunu söyleyebilirim. Otuz yıldır da oda üyesi olarak oy veren gruplara dahil olan en azından bilgisi olan bir arkadaşınız olarak söyleyebilirim bunu. Diğer seçimlere göre de daha rehavet içinde geçiyor.

Esnafları ziyaret ettiğimizde de ciddi sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Onlarla paylaşımlarımızda farklı duygular içerisine giriyoruz zaten söylemek istediğimizi de söyleyemiyoruz. Onların anlattıklarının yanında bizim gailemiz ve uğraştığımız şey çok sıradanlaşıyor. Ciddi bir ekonomik daralma var. Özellikle bizim bölgemizde sıkıntılar daha belirgindir. Bu konuda yapılacak farklı çıkışlar ve atraksiyonlarla kentin önünün açılması lazım. Türkiye’nin en modern sınır kapısına sahip olmamıza rağmen ciddi bir randıman alamıyoruz. Hala ithalat ve ihracatta tıkanıklık yaşıyoruz.

‘Esnafın sıkıntısının yanında bizim gailemiz sıradanlaşıyor’
Bizim ihracatımız çok komik rakamlarda. Burada kentin sahip olduğu kurumlarla kendi gerçekliğini ortaya çıkarıp lobi hareketini artırmak lazım. İran’la komşu olan il biziz ama konsolosluk Erzurum’da. İhracatçılar birliği de orda ama toplasan bu işle iştigal eden 50 tane erzurumlu üye bulamazsın. Bu dağınıklığı ortadan kaldırabilecek ve kendini kısa sürede toparlayabilecek bir potansiyele sahip Van. Türkiye’nin en genç nüfusuna sahip üç ilden bir tanesiyiz. Bu hem iyi hemde kötü bir şey. İyi kanalize edilmesi ve o enerjiden, dinamizmden ve heyecandan faydalanabilirsek çok iyi bir şeye evrilebilir düşüncesindeyim.

* Van’da esnaf ve tüccarların kredi ve yatırım konusunda bankalarla sorunları var. Bu sorun neyden kaynaklanıyor ve nasıl çözülebilir?

Daha önce bütün banka ve şube müdürleri ile ortak toplantı yaptık. Erzurum’da genel müdürlerle daha geniş bir toplantı da yapıldı. Nasıl bir politikaysa bankalar buradaki risklerini sıfırlamışlar. Yani bizim malımızın hiçbir kıymeti yok. Esnaf yatırım, borç ve çek konularında çeşitli sorunlar yaşıyor ve yaşamaya da devam edebilir. Yani bankalar ekspertiz firmaları üzerinden kendi riskini minimize etmek adına borcu real ve varlığınızı üçte bir oranında küçülmüş olarak değerlendiriyor. Bu ciddi bir problemdir. Ama her dönem bankalar her zaman haklıdır. Zaten dönem sonu karlılık oranları açıklandığında en fazla para kazanan bankalardır.

‘Sorun, muhataplarıyla çözülür’
Bir sürü batağın ve sorunun yaşandığı bu dönemde çok yüksek faizlerle para satıldığı için esnafın canı acıyor. Siz bir iş kurduğunuzda onunla aranızda bir bağ oluşuyor. Sizin için sadece maddi bir şey değil. Emeğiniz, çocuklarınız ve ihmal ettiğiniz aileniz var. Birde istihdam yaratıyorsunuz ve bu aşı birileriyle paylaşıyorsunuz. Bu yüzden hadi kapatıp gidelim diyemediğiniz gibi bu farklı bir tahribata da neden oluyor. İnsanlar bir işletmeyi ayakta tutmak için varını yoğunu satıyor. Bu yüzden yöneticilerin de gerçekçi bir şekilde kent bileşenleri ile hareket ederek, sorunları muhatapları ile birlikte çözmesi gerekiyor. Yoksa bu konu için de teorik bir reçete yazabilirim ama asıl reçete konunun muhatapları ve kent bileşenleri ile çıkarılandır.

* Ziyaretlerinizde nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? İnsanlar sizi nasıl karşılıyor?
Hala odayla bağımız olmasından kaynaklı eleştirilerde alıyoruz. Ama çoğunlukla olumlu karşılanıyoruz. TSO’nun bu süreci iyi tahlil edememesinden dolayı esnaf da bu yüzden iyi pozisyon alamadı. Bu yalnız bizim kentimiz için de geçerli değil. Birçok kentte de benzer sorunlar yaşanıyor. Ama siz buradan sorumlusunuz.

Biz ötesi olmayan bir kentteyiz bu anlamda istişareler yapıyoruz. Gerçekçi yaklaşıyoruz ve hayal satmıyoruz.Yani hayal satarak insanlara proje vaadi yaparak ilerlemiyoruz. Biz projeci değiliz biz bu işin lobisini doğru bir şekilde etkin bir şekilde yapacak iyi bir ekibiz. Herkesle küserek, kendi cumhuriyetimizi ilan ederek, buranın en büyük odası biziz kimseyi büyük görmeyiz deyip küçümseyecek noktada değiliz.

Bizim kadar herkesin de bu kentte hakkı ve emeği var. Dolayısıyla o ölçüde de söz hakkına sahip. Yineliyorum lobi bir güç birliğidir. Bizde o güç birliği ile inşallah önünü açacağız. Süreçte de iyiyiz iyi tepkiler de alıyoruz. Çok iyi bir kadro ile birlikte çalışıyoruz. Sonuç ne olursa olsun kazanan bu kent olsun.

Serhatnews

Editör: Wan Haber