İzmir Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifler Birliği Başkan Vekili Hasan Eser yasa dışı balık avcılığına ilişkin yaptığı yazılı basın açıklamasında Su Ürünleri Genel Müdürlüğü acilen taşrada da örgütlenmesi gerektiğinin çağrısında bulundu.
Eser yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: " Dünyada kara paranın aklanma merkezi İsviçre olduğu gibi Türkiye'de de illegal avcılık yaparak istihsal edilen ve boy, tür bakımından avlanması yasak olan balıklarında aklanma merkezi İzmir'dir.İzmir'de pazarlanmak üzere Türkiye'nin hemen hemen tüm balıkçılık bölgelerinden İzmir'e kamyonlar dolusu balık nakil edilmektedir.
Çünkü avlanması, alımı ve satımı yasak olan balıkları riske etmeden en iyi şekilde pazarlamanın merkezi İzmir'dir. İzmir Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünde görevli denetim memurları her ne kadar ellerinden geleni yapsalar da, denetim memuru sayısı, yeterli araç,ekipman, memurların can güvenliği ve istenilen düzeyde istihbaratın olmaması İzmir'in kaçak balık cenneti olmasına etkendir.
Örneğin Marmara bölgesinde başta İstanbul Valisi Sayın Avni Mutlu'nun bu konuda ki girişim ve çalışmaları başta olmak üzere Greenpeace gibi çeşitli sivil toplum örgütlerinin de girişimleri ile başarı çalışmalara imza atıldığını gözlemliyoruz. Ancak İstanbul'da Sahil Güvenlik Komutanlığı,Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü,Üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve dürüst balıkçılar arasında kurulan iş ve güç birliği anlayışı maalesef İzmir'de bir türlü oluşturulamamıştır.Bu noktada yeterli derecede denetim uygulanamıyor ve paydaşlar da yasalara riayet etmiyor ise Ankara'da kanun çıkarmak sadece teferruattan öte değildir.Bölgemizde sorun sadece İzmir'e dışarıdan getirilip balık tezgahlarında satılan yavru balıklar değildir.Son birkaç yıldır özellikle Çandarlı ve Aliağa körfezlerimizde halk arasında şebeke diye bilinen illegal troller adeta kol gezmektedir. Bu tekneler gelecek nesillere miras bırakacağımız denizlerimizi talan ettikleri gibi 5,6 metre büyüklüğünde ki kayıklar ile körfezlerimizde yasal olarak avlanan kıyı balıkçılarımızın süreli olarak denize bıraktıkları ağlarını sürükleyip denizden başka hiçbir geliri olmayan küçük balıkçılarımıza ekonomik anlamda çok büyük zarar vermektedirler.
Denizin mafyası diyebileceğimiz bu kaçak troller Sahil Güvenlik ekiplerini erkete ile markaj altına alıp kurdukları geniş istihbarat ağınla bölgemizde hüküm sürmektedirler.Kaçak avcılık yapanlar hayattan çok fazla beklentisi olmayan insanlardır.Bu nedenle de dürüst balıkçılar ihbar etmekten ve kamera vs ile suçu kanıtlamaktan çekinmektedirler. Çünkü bir çok balıkçımız ihbarcı kimliğinin gizli tutulmadığını iddia ediyor. Burada yapılması gereken İzmir'de ilgili tüm kurum ve kuruluşlar arasında büyük bir konsorsiyum kurulmalı, karada polisin,jandarma'nın yaptığı gibi denizlerimizde ki kolluk kuvvetlerimizde farklı istihbarat kanallarına yönelmeli ve 1380 Sayılı yasa acilen yeniden düzenlenip orman kanunu misali caydırıcı cezalar getirilmelidir.Öte yandan elbette sezarın hakkını sezara teslim etmek gerekir. Bu anlamda 2002 Yılından buyana hükümet balıkçılık sektöründe devrim niteliğinde girişimlerde bulunup büyük başarılara imza atmıştır.Örneğin balıkçılık sektörüne verilen ÖTV'siz mazot desteği, av baskısını azaltmak için yine devlet desteğiyle endüstriyel teknelerin avcılıktan çekilmesi,Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün kurulması ve balık boylarına olumlu düzenlemeler getirilmesi uzun vadede etkisi gösterecek son derece önemli adımlardır."
Eser özellikle balık boylarında getirilen sınırlamalar karşısında hükümetin ciddi adımlar attığına dikkat çekti. Kooperatiflerin yetkilendirilmesi gerektiğinin önemine değinen, Eser yazılı açıklamasındaki ifadelerini şu sözler ile sürdürdü: " Özellikle balık boylarına getirilen sınırlamalar karşısında hükümet oy kaybetme riskini de göze alıp, çok ciddi tepkilere rağmen dik bir duruş sergilemiş ve denizlerimizin geleceği adına geri adım atmamıştır.Ancak, Su Ürünleri Genel Müdürlüğü acilen taşrada da örgütlenmelidir. Balığın her karaya çıkış noktasında bir Su Ürünleri Kooperatifine rastlamak mümkündür. Kooperatiflerimiz yetkilendirilmelidir.Ülkemizdeki 19 Fakülteden yılda 800 mühendis, sayısı 25'i aşan Su Ürünleri Ön Lisans programlarından ise yaklaşık 500 tekniker mezun olmaktadır.Hem bunlara iş sağlamak hem de bilgilerinden faydalanmak,balıkçılarımızın bilgilendirilmelerine katkı sağlamak ve yerinde kendi kendine denetim için her kooperatifte birer adet su ürünleri mühendisinin istihdam edilmesi sağlanmalıdır. Böylelikle otokontrol sağlana bilinir.Burada öz eleştiri yapmak gerekirse yarını düşünmeden günü kurtarma politikasıyla avcılık yapan bir çok balıkçımız maalesef bindiği dalı kesmektedir. Yasalarla yada denetleyenlerden mucizeler beklemek yerine bilinçli avcılığı,korumacılığı ve kendi kendine kontrolü şiar edinmelidir.Balıkçılarımız denizlerimiz üzerinde 80 milyon insanın dolayısıyla tüyü bitmemiş yetimin hakkı olduğunu bilmelidir.Sürdürülebilir balıkçılık esas alınmalı,her balığın en az bir kez yumurtlamasına izin verilmeli ve devlet desteğiyle balıkçılarımız eğitilip bilinçlendirilmelidir. Ayrıca, ülkemizde yaşayan her bir kişide vatandaşlık görevini yerine getirip, balık tezgahlarından yavru balık satın almamalıdır. Halk bu konuda kamu spotu ve benzeri yöntemlerle bilinçlendirilmeli ve denetim mekanizmasının daha verimli çalıştırmak adına yetkili makamlara ihbarda bulunmalıdır."
(AH-Y)

30.01.2013 11:30:15 TSI

Editör: Wan Haber