Diyarbakır'da Mezopotamya halklarının ana dillerinde eğitim yapabilecekleri bir üniversitenin kurulmasını hedefleyen Mezopotamya Vakfı'nın kuruluş toplantısı gerçekleşti.
Diyarbakır Sümerpark Resepsiyon Salonu'nda yapılan toplantıya, aralarında akademisyen, siyasetçi, sivil toplum örgütü temsilcisinin bulunduğu yaklaşık 200 kişilik kurucu adaylar katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Vakfın Mütevelli Başkanı Dr. Selim Ölçer, yaklaşık bir yıl önce vakıf çalışmalarını 15 kişiyle başlattıklarını ve 200'ü aşkın kurucu adaya ulaşmanın kıvanç verici olduğunu söyledi. Ölçer, kendi aralarında yapılan toplantı sonucu bir geçici yürütme kurulu oluşturduklarını ve toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalıştıklarını anlattı. Ölçer, 31 Ocak tarihi itibarıyla vakfın senedi için mahkemeye başvurup onay aldıktan sonra resmi süreci başlatacaklarını dile getirdi. Altyapı tamamlandıktan sonra YÖK ve parlamento onayı alınmasının ve 3 yıl içinde üniversiteyi kurmaları gerektiğini belirten Ölçer, "Mezopotamya halklarının tümü, en başta da Kürtler özgür olmak istiyor. Özgürlüğün bir yolu da kendi kurumlarını oluşturmaktan geçiyor. Bugün Kürtlerin kendi kurumlarını oluşturmak için attıkları birçok adımdan bir tanesinin örneğini burada hep birlikte görüyoruz. Bu sizlerin emeğiyle olacaktır" diye konuştu.
2011 yılı itibarıyla Diyarbakır'da bölge üniversitesinde okuyan öğrenci sayısının 19 bin civarında olduğunu aktaran Ölçer, Türkiye'deki toplam öğrenci sayısının 3 milyon 620 bin olduğunu söyledi. Ölçer, "Orta öğretimde Türkiye ortalaması yüzde 69 iken bölgemizde yüzde 50 civarında. Türkiye'deki 120 bin öğretim elemanından sadece 1600'ü bölgedeki üniversitelerde istihdam ediliyor" dedi.
Ölçer, Vakfın temel amacının, Mezopotamya halklarının kendi anadilinde eğitim yapabilecekleri bir düzeni kurmak, toplumda sıkı bağları koruyan, toplumun gelenek, göreneklerini bilen, buna ilişkin eğitim araştırma yapan bir yapı kurmak olduğunu ifade etti. Türkiye'de 2009 verilerine göre kişi başına düşen gelirin 12 bin 20 lira civarında iken Diyarbakır'da bu rakamın 4 bin 700'lerde olduğunu bildiren Ölçer, Sarmaşık Derneği'nin yaptığı araştırmaya göre Diyarbakır'da şu anda açlık sınırında olan 27 bin ailenin mevcut olduğunu anlattı. Üniversitelerin işlevinin, toplumsal düzeyde araştırmalar yapmak, toplumun üretimine katkıda bulunmak, meslek sahiplerinin eğitildiği ve bunların sürekli eğitilmesinin sağlandığı, öğretim elemanlarını yetiştirerek, en geniş anlamda hizmet sunmak olduğunu anımsatan Ölçer, "2025 yıl sonra Diyarbakır'daki birçok üniversitenin dışında bizim üniversitemiz, kendi doğal kaynaklarımız, güneşimiz, ürünümüz, etimiz, stranlarımız, gowendlerimiz gibi şeyler üzerinde araştırmalar yaparak bu topluma sunacaklar. Bu toplumu tüketici durumdan çıkarıp üretici konuma getirecekler. Eğer önümüzdeki 100 yıl bizim olacaksa bu üniversite öncelikle üretimi hedefleyen bir yapı, bir dinamik noktası olacak" diye konuştu.

"DİYARBAKIR İÇİN TARİHİ GÜNDÜR"
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ise yaptığı açıklamada, bu günün, bölge ve özellikle de Diyarbakır için tarihi bir gün olduğunu söyledi. Baydemir, atılan bu adımın başarılı bir şekilde hedefine ulaşması için dilekte bulunarak, "Umut ederim ki şehrimiz Diyarbakır kısa bir süre içinde kendi üniversitesine ulaşır ve torunlarına bu yeni bilince sahip olan üniversiteyi hediye eder. Eğer bir toplum, bir halk kendi bilincine, diline ve yönetimine sahip değilse tüm eylem ve davranışları eksiktir. Mezopotamya'nın 8 bin yıllık tarihine baktığımızda bu yüzyıl kayıp yüzyıldır. Diliyle, kültürüyle, bilinciyle ve yaptırımlarıyla sanki beyni köreltilmiş. Bir beyin körlüğüyle karşılaşıyoruz. Bir insanın beyni köreltildiğinde onun kundaktaki bir bebekten farkı kalmaz. Ama eğer bir toplumun beyni köreltilirse o kundaktaki bir bebek kadar masum değildir ve belki de o toplumdan büyük felaketler de çıkabilir. Tarihe baktığımızda büyük bir şansımız ve ayrıca büyük bir şanssızlığımızın olduğunu görüyoruz. Büyük şansımız, 8 bin yıllık tarihimizde insanlığın tohumu buradan ekilip tüm dünyaya serpilmiştir. En büyük şanssızlığımızda bu son yüzyılımızdır. 19. yüzyılın başlarında bu kadim Mezopotamya topraklarında Kürtlerle beraber Ermeni, Süryani, Keldani halkları ve Alevi, Ezidi, Müslüman, Hıristiyan birçok inanç birlikte yaşıyordu. Bizlere dayatılan bilinç ve bilgi bizim değil egemenlerin bilimi ve bilinciydi. Ve bu nedenle 20. yüzyılın başı büyük kırımlarla geçti. Biz kendi bilincimize sahip olmadıkça, kendi bilincimizi ekip onu biçmedikçe bilincimiz de egemenlerin bilinci olur. Egemenlerin bilinci de şimdiye kadar bize sadece, ölüm, göç, fakirlik ve türlü türlü eziyetler getirmiştir" şeklinde konuştu.

"BEN DE YÜKSEK LİSANSIMI YAPAYIM"
Baydemir, sorumluluk bilinciyle çabanın hızlandırılması gerektiğini ve Mezopotamya Vakfı'nın kuruluşunun bir an önce gerçekleşmesi gerektiğini kaydederek, belediyeler olarak üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getireceklerini belirtti. Baydemir, "Allah Kürtleri ve tüm mazlum halkların çocuklarını korusun. Birlikle her şey mümkün diyor ve size başarılar temenni ediyorum. Umut ediyorum ki bir gün ben de Mezopotamya Üniversitesi'nde Yüksek Lisansımı yapayım" şeklinde konuştu.
(ÜN-AKK-YHY-Y)

06.01.2013 18:06:46 TSI

Editör: Wan Haber