Tarihin önemli ve uzun bir dönemine tanıklık eden Akdamar Kilise’nin geçmişten günümüze ağızdan ağıza gelen bir de efsanesi bulunuyor. Van Gölü’nün güneydoğusunda bulunan bu kilisenin hikâyesi, özellikle yerli halk tarafından biliniyor ve ziyaret için gelen yerli ya da yabancı turistlere anlatılıyor.

Efsaneye göre geçmişte Van’da yaşayan bir keşişin Tamara adında çok güzel bir kızı varmış. Keşisin kızı o kadar güzelmiş ki, güzelliği ile onu gören herkesi büyüler ve kendine âşık edermiş. Neredeyse Vanlı bütün gençler bu dünyalar güzeli Tamara’ya âşık olsa da onun gönlü başka bir yiğit için çarparmış. Uzun bir süre gizlice bulaşan iki gencin aşkı, Van halkı tarafından duyulmuş ve babası olan keşişin de kulağına gitmiş. Babası kızını, bu gençten ayırmaya çalışsa da bunu başaramamış. Son çareyi ise kızı Tamara’yı Van’dan uzaklaştırmak olarak düşünmüş.

Bunun için düşünmüş taşınmış ve hem kızı hem de kendisi için Van Gölü’nde bulunan Akdamar Adası’nın üzerinde bir kilise yaptırmış. Babası bu fikir ile kızını ve genci ayıracağını düşünse de çok yanılmış. Tamara geceleri elinde bulunan bir fener ile sevdiği gence yerini belli etmiş. Genç, Tamara’nın yerini öğrendikten sonra her gece yüzerek adaya çıkmış ve sevdiği ile görüşmüş. Kısa bir süre sonra babası durumu anlamış ve gence bir tuzak hazırlamaya karar vermiş. Tamara’nın ve gencin haberi olmadan işaret fenerinin yerini değiştirmiş. Âşık genç her zamanki gibi gece yüzerek adaya gelmeye çalışınca babası, feneri daha da uzaklaştırarak gencin azgın dalgalara kapılıp kayalara çarpmasına neden olmuş. Genç son nefesini verirken “Ah Tamara, Ah Tamara” diye bağırarak sulara gömülmüş. Bunu duyan Tamara ise kendini sevdiğinin arkasından azgın sulara bırakarak gölde kaybolmuş. Daha sonra iki âşık genç Van Gölü’nün derin sularında buluşmuş. “Ah Tamara” feryatları ise günümüze kadar “Akdamar” olarak gelmiş.

Editör: Wan Haber