Gezi ve incelemelerde bulunmak üzere Van’a gelen Figen Yüksekdağ, Rus savaş uçağının düşürülmesi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin dış politikasında, özellikle Suriye politikasında çok yanlış bir çizgi izlediğini belirten Yüksedağ, “Özellikle Rus savaş uçağının düşürülmesinin ardından gelişen gerginlikte ve Rus uçağının düşürülmesine sebebiyet veren gelişmeler zinciri aslında yanlış dış politikanın ürünüdür. Artık birikmiş ve öbeklenmiş çok ciddi bir sorun var bölge politikası bakımından. O kadar öbeklenmiş katmanlı bir soruna dönüşmüş ki bunu düzeltmek, bunu gidermek şu an ki iktidarın yapmadığı, yapamadığı bir şeye dönüşüyor. Çünkü sorunlar bir değil, birden çok sorun yaşandı geride bıraktığımız süreç içerisinde. Biz bu son gelişmeleri de Suriye politikasındaki yanlışların ve Suriye politikasındaki o kötü yaklaşımın bir sonucu olduğunu düşünüyoruz. Bölgede bütün Türkiye halklarının ve bizleri oldukça zor duruma düşüren bir gelişmeye, çok yanlış ve isabetsiz bir sürece imza atmıştır Türkiye’deki siyasi iktidar. Çok hatalı bir yaklaşımdır. Çarpıcı bir durum var, Rusya ve Türkiye’de IŞİD’de karşı bir koalisyonun parçası. Koalisyonun resmi bir bileşeni başka bir bileşiminin uçağını düşürüyor. Bu her şeyden önce koalisyon mantığına uygun değil.”

“UÇAĞIN DÜŞÜRÜLMESİ İLE BİRLİKTE BİRÇOK ŞEY TEPETAKLAK OLMUŞ DURUMDA”
Viyana’da kısa bir süre önce bir toplantının gerçekleştirildiğini ve orada bir mutabakatın oluşturulduğunun söylendiğini anlatan Figen Yüksekdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: 
“Buna dayanarak, Suriye’de bir geçiş süreci planlanıyordu. Uçağın düşürülmesi ile birlikte birçok şey tepetaklak olmuş durumda. Türkiye’deki siyasi iktidar Suriye politikasını herhangi bir uluslararası hukuka ve kendi iç hukukuna dayanarak geliştirmiyor, sorun bu. Bu zamana kadar meşru açıklaması yapılamamış ilişkiler toplamı üzerinde bir Suriye politikası geliştirildi. Bakın halen söylüyoruz, IŞİD belli bir dönemde sistematik olarak desteklendi, biz bunun hâlâ cezasına çekiyoruz. IŞİD’in uluslararası güçler ve bölgedeki bütün devletler tarafından desteğin çekilmesi ile Türkiye'de siyasi iktidar IŞİD türevi başka örgütlere destek olmaya yöneldi. Bugün Rus uçağının düşürüldüğü ve Bayırbucak olarak tarif edilen alanda El Nusra çetelerinin yapısının örgütlü olarak bulunduğunu çok iyi buluyoruz. Türkmenlerin orada zarar görmesini, böyle bir tehlike ile karşı karşıya kalmasını hiçbirimiz istemeyiz. Biz bütün Suriye halklarının birleşik ve demokratik bir Suriye’de kendi topraklarında yaşamasını savunuyoruz. Türkmeniyle, Kürdüyle, Arabıyla, Alevisiyle, Sünnisiyle, bütün Suriye’deki halk dinamiklerinin kendi öz yurdunda birlikte yaşamayı, demokratik bir rejimde yaşamayı başarmalıdır. Suriye’deki demokratik rejimin geliştirilmesine işte bu yüzden ihtiyaç vardır. Ancak rejim ve siyaset naklederek yapılmaz.”

“TÜRKİYE BİR BÖLGE SAVAŞININ EŞİĞİNE GETİRİLDİ”
Türkiye’deki siyasi iktidarın orada bulunan Türkmenleri savunduğu ve koruduğunu dünyaya ve bize inandıramadığını anlatan Yüksekdağ, şunları söyledi:

“İnanamıyoruz. Çünkü bildiğimiz şeylerden bir tanesi şu, El Nusra’nın konumlandığı El Kaide’ye bağlı cihadcı saldırgan yapıların konumlandığı bir alan. Uçağın düşürüldüğü ve esas gerilimin yaşandığı bir alan. Çok doğal olarak bu türdeki açıklamalar IŞİD değilse IŞİD türevi örgütlerin o bölgede korunduğu ve kollandığı düşüncesini oluşturuyor. Açıkçası bizimde böyle bir düşüncemiz var."

Rus uçağının düşürülmesinin bölgede, Suriye’de hiçbir sorunu çözmeyeceğini anlatan Yüksekdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yerel dinamiklerle görüşerek ve yerel dinamiklerin demokratik bir biçimde gelişmesinin önünü açarak bu sorun çözülebilir. Suriye’de Türkmenleri destekleyerek Kürtlere düşmanlık ilan etmek tutarlı bir yaklaşım değildir. O nedenle rejim icra etmek, kendi formüllerine defakto yöntemlerle ihraç etmeye yönelmek çok yanlış ve sakıncalı yaklaşımdır. Şu an biz çok ciddi biçimde kaygılıyız."

Türkiye'nin bir bölge savaşının eşiğine getirildiğini anlatan Yüksekdağ, sözlerini şöyle tamamladı: "Böyle bir tehlike gerçeğe dönüştüğü koşullarda bütün Türkiye toplumu, sadece sınır hattında yaşayan halkımızı değil, bütün Türkiye siyasetini ve toplumunu etkileyecek çok daha büyük bir badirenin içerisinde bulabiliriz kendimizi. Bunun önüne geçmek için hükümet bu zamana kadar soğukkanlı, durumu kontrol eden, gerginliği düşüren bir söz söylemedi. Bile bile bir savaşın kapısı açılamaz. Türkiye halkları Türkmeni, Kürdü, Ezidi, Arabıyla ve bütün farklılıkları ile kim varsa kendi öz yurdunda ve yaşam alanlarında geleceğini tayin etmeli. Oturup bir masanın etrafında konuşarak tartışarak, demokratik bir Suriye’nin tesis edilmesi konusunda her bir halk bir özne olmalı. Bu sürecin bir parçası olmalı. Şu uluslararası güç, bu bölge devleti, şu bölge devleti aracılığı ile o halkların tepesinde bir zor politikasına dönüştürülmemeli, dışarıdan müdahale politikasına dönüştürülmemeli. Bu yolda ısrar edilirse bizi çok büyük bir tehlike bekliyor demektir.” 

4-288.jpg

5-177.jpg

6-102.jpg

8-051.jpg

7-062.jpg

Editör: Wan Haber