İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları: 

YÜKSEK HIZLI TREN SEFERLERİ 
3'lü hat Ankara, Konya ve Eskişehir'i Yüksek Hızlı Tren hatlarıyla birbirine yakınlaşmış oldu. Yıl sonuna doğru planımız 29 Ekim, Marmaray ile birlikte Eskişehir İstanbul YHT hattını hizmete açacağız. Ardından Bursa geliyor. Bursa'yı da bu hatta eklemek suretiyle Osmanlı'nın ilk başkentini de YHT ile buluşturacağız. Ardından Sivas, YHT ile bu hatta bağlanacak. Konya'yı Eskişehir'e bağlayarak Yunus Emre dostları ile Mevlana dostlarını birbirine yakınlaştırmış olduk.. Nasreddin Hoca Sivrihisar sınırlarında doğmuş, Akşehir'e gitmiş, orada vefat etmiştir. Nasreddin Hoca'nın eşeğine ters de kat ettiği yolu, vatandaşlarımız YHT ile koltuğa düz de otursa ters de otursa kat edecekler.

2013 KÜLTÜR BAŞKENTİ ESKİŞEHİR
Eskişehir Türk Dünyası Kültür Başkenti… Hafta sonunda yapılan törenle Eskişehir 2013 için Türk dünyasının kültür başkenti oldu.

Pazar günü Eskişehir’in 4 ilçesini ziyaret ettim. Osmanlı'nın kuruluşuna liderlik etmiş ilçeler. Oradaki hanım kardeşlerimiz ‘Başbakanım Osman Gazi’den bu yana buraya gelen ilk lider sizsiniz’ dediler. Mihalgazi ve Sarıcakaya, bir vadi ama yolu falan virajlı. Şimdi oralarla ilgili Ulaştırma Bakanlığı bir çalışma yapacak.

Mihalgazi ve Sarıcakaya’nın beyaz yaşmaklı kadını topraktan rızkını çıkarıyor. Ciddi bir seracılık yapılıyor. Ekonomi dersi verebilirler. O denli de ‘istihdam için neler yapmamız lazım’ dendiğinde elinize bir dosya sıkıştırırlar, o derece yani.

Çifteler ilçesinin de demokrasi tarihimizde farklı bir yeri var. 1948’de Menderes arkadaşlarıyla ilk mitingini orada yapmış. O günün şartlarında 20 bin kişiye hitap etmiş. Oradan o çıkış 50’de iktidarı getirmiş. 60 yıl sonra Çifteler’de yine öyle umut dolu bir miting gerçekleştirdik. Sivrihisar’da da katılımın yüksek olduğu bir mitingimiz oldu.

MAVİ MARMARA’YA SALDIRI VE İSRAİL’İN ÖZRÜ
Geçtiğimiz hafta içinde ülkemiz, milletimiz ve bölgemiz için 2 önemli olay oldu. İlki Nevruz ve devam eden çözüm süreci. 

22 Mayıs 2010’da Gazze’ye insani yardım ulaştırmak için Mavi Marmara gemisi yola çıktı. Bu gemide 36 ayrı ülkeden insan vardı. Bu yardım gemisi 31 Mayıs’ta Akdeniz’de İsrail devletinin saldırısına uğradı ve silahsız olmalarına rağmen 9 kişi şehit oldu. Bu olaylar yaşandığına kalabalık bir heyetle Şili’deydik. Temaslarımızı kestik ve Türkiye’ye döndük. O zaman danışmanım Nabi Bey’e 'Süratle bir ekiple birlikte İstanbul’dan STK’larla Tel Aviv’e gideceksiniz, hapishanede hastanede kim varsa 24 saatte alıp geleceksiniz' dedik. Uluslararası hukuk nezdinde olayı tam bir kararlılık içinde takip ettik. 

Mavi Marmara’ya yapılan saldırının ardından İsrail’in belki farklı hesapları vardı onu bilemem. Belki bu olayın da unutulacağını sanıyorlardı. Ancak İsrail bu sefer farklı bir yapıyla karşılaştı. AK Parti hükümeti olarak bu saldırı karşısında susmadık.

APOLOGY YERİNE ÜZÜNTÜ DİYELİM DEDİLER, OLMAZ DEDİK
Arayı nasıl düzeltebiliriz diye toplantılar yaptılar. 3 şart öne sürdük. Bu devlet onurludur, gururludur, bu milletin evlatları şahsiyetlidir. Onların kılına gelen zararın hesabını sormak zorundayız dedik. Ricacı olarak gelen devlet başkanları, dışişleri bakanları oldu. Hepsi de hiçbir itirazi cümle kullanmadan geri döndüler. Takipten yorulmadık. Bu olayın ardından İsrail’e bu 3 şartı sürekli tekrar ettik. Onların da ileri gelenleri oldu. Onları da devreye soktular. Özür, tazminat ve Filistin’e ambargonun kalkmasını istedik. Apology kelimesi yerine ısrarla 'üzüntü, üzüntü verici kullansak olmaz mı' dediler. Kesinlikle olmaz dedik.

OBAMA'NIN SESİNİ ÖZLEMİŞTİM, ÖNCE ONUNLA KONUŞMAK İSTEDİM
BM Genel Kurulu’nda yaptığım konuşmada da aynısını söyledim. ABD Başkanı Obama, İsrail’e yaptığı temaslar öncesinde Kerry bize geldi. Kerry ile yaptığım görüşmede bu konunun etraflıca ele alarak değerlendirmesini yaptık. Ne gibi bir çerçeve oluşturalım ki, bu işi çözelim dedik. Obama’nın Ortadoğu’ya gelişinde önümüze yine bir metin geldi. O metinde yine kabul edemeyeceğimiz bazı şeyler vardı. Dedik ki ‘hayır’ Biz burada Filistinli kardeşlerimizin hak ve hukukunu bir kenara koyamayız, onun da bu anlaşmaya derç edilmesi lazım dedik. 

İsrail’den ayrılırken Obama, Netenyahu ile birlikte havaalanından beni telefonla aradılar. Önce Netenyahu’nun sesini aldım. Ben Sayın Obama’nın sesini özlemiştim. Önce kendisiyle görüşeyim dedim. Kendisiyle görüştük. Obama’nın şahitliğinde bu görüşmeyi gerçekleştirerek bu işi bitirdik. Sonra ABD hemen açıklamasını yaptı, sonra İsrail açıklamasını yaptı. Hepsi yazılı metinlerde ve telefon kayıtlarımızda. Sonra biz açıklamamızı yaptık. Eşeği sağlam kazığa bağlamak lazım. Netenyahu özür diledi. Nisan ayı içinde olabilir. Filistin, Gazze, Batı Şeria’ya bir ziyaretle buradaki ambargonun ne durumda olduğunu yerinde tespit etme imkanımız olur.

İSTERDİK Kİ MUHALEFET DE YANIMIZDA OLSUN
Mavi Marmara’da 9 kardeşimiz şehit edildiğinde acısını yüreğimizde hissettik. Sadece Mavi Marmara'nın değil insanlığın, ülkemizin vicdani olarak saldırıya uğradığını düşünüyor ama soğukkanlılıkla hareket ediyorduk. Haklı olduğumuz davada haksız duruma düşmek gibi bir gayemiz yoktu. O yüzden hukuk dedik, uluslar arası anlaşmalar dedik.İsterdik ki böyle bir meselede muhalefet de ülkenin ve milletin yanında olsun. Ama ne yazık ki muhalefetten bunu göremedik. CHP başta olmak üzere muhalefet gitti saldırganların yanında saf tuttu. Saldırganların ağzıyla bize saldırdı. CHP başkanı ‘biz olsaydık Mavi Marmara’yı göndermezdik’ dedi. İsrail çıktı ‘bu sonucu Mavi Marmara yarattı’ dedi.

İSRAİL ÖZÜR DİLER, CHP ÖZÜR DİLEMEZ
İsrail’e Tevrat’tan ‘öldürmeyeceksin’ emrini hatırlattığımızda Tel Aviv cevap vereceğine, çıktı CHP Genel Başkanı cevap verdi. İsrail’in eli güçlendi, elde var sıfır dediler, Dışişleri Bakanım hakkında soru önergeleri verdiler. Bugün nasıl Türkiye’ye karşı düşmanca eylemlerin içinde olan Suriye ile nasıl aynı fotoğraf karesi içindelerse o zamanda İsrail’le aynılardı. Bunların dış politikadan anladığı boyun eğmek, el pençe divan durmak, geri çekilmektir. Bunlardan mahcubiyet, özür beklemeyin. İsrail özür diledi ve özür diler. Ama CHP özür dilemez. Ben Dersim’den dolayı özür diledim ama CHP Genel Başkanı’nın kendi memleketi ile ilgili bir sözü oldu mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKKINDA GENSORU ÖNERGESİ VERDİLER AMA BU KEZ DE ADRESİ ŞAŞIRDILAR
Bunların tarihinde özür dilemek yoktur, pişkinlik ziyadesiyle vardır. Hitler, Mussolini ile ilgili olarak CHP genel Başkanı’nın gönderdiği elçilerin özür beyanlarını açıkladım. Türkiye günlerdir CHP’nin özür dilemesini bekliyor Ama onlar pişkinliğin zirvesine ulaştılar. Dün Dışişleri Bakanım hakkında gensoru verdiler. Ama adresi şaşırdılar. Enerji ile ilgili konuda Dışişleri Bakanım hakkında gensoru verdiler. Dün Davutoğlu’na dedim ‘Mektup yanlış gelmiş. Mektubun adresi Enerji Bakanım’ Neyse biz düzelteceğiz adresi.

BÖYLE BİR İFADE YAKIŞIR MI?
Yavru muhalefetin genel başkanı Bursa’da bir miting yaptı. Bu yavru muhalefetin genel başkanı arasında bir fark var bizimle. Kalabalıktan bir grup sayıları ne olursa olsun bir slogan atıyor ‘vur de vuralım, öl de ölelim’ Genel başkan da çıkıyor ‘Merak etmeyin onun da zamanı gelecek’ diyor.Bir siyasi sorumluluk taşıyan insana böyle bir ifade yakışır mı?

MHP GENEL BAŞKANI’NIN KULLANDIĞI DİL TALİHSİZLİKTİR
Senin teröristin kötü, benim teröristim iyi mantığıdır bu. Kimi vuruyorsun, kime vuruyorsun, neye vuruyorsun? Zamanı gelecek demekle neyi ima ediyorsun. Bu ülkenin karşılıklı bir dayanışmaya ihtiyacı varken sen vurmanın da zamanı gelecek diyorsun. Geçmişte bu tür sloganları atanlar olurdu içinde bulunduğum siyasi partide. Ben de ‘vurmak ve öldürmek yok kitabımızda’ diye ön keserdik. Vurmaya, öldürmeye değil hayat vermeye geldik derdik. Anlayışımız bu. AK Parti olarak da de gençlik kollarımız ki sayıları 2 milyondur, onlara hiçbir zaman teröre çanak tutacak bir tavsiye vermedik. Elinizde döner bıçağı, taş sopa olmayacak dedik. Elinizde bilgisayar olacak dedik. Her zaman ağır başlılığı tavsiye ettik.MHP Genel Başkanı’nın kullandığı dil talihsizliktir. 80 öncesinde öldürülen gençlerin hatıralarına açık şekilde saygısızlıktır bu dil. Bu dil, bu tavır, bu siyaset ülkemizin ve milletimizin asla hayrına değildir.Türkiye’ye hizmet etmez.

MHP'YE İSTİSMAR ALANI KALMAYACAK 
MHP Genel Başkanı çatışmadan beslenen bir siyaset izliyor. Yaşatmanın değil ölmenin ve öldürmenin istismarından faydalanan bir dil kullanıyor. Bu ülkede terör biterse MHP’ye istismar alanı kalmayacaktır. Bu ülkede acılar sona ererse MHP’nin kullanacağı dil de kalmayacaktır, MHP’ye slogan atma zemini kalmayacak. Çözüm süreci ilerlerken birileri bundan ciddi şekilde rahatsız oluyor. Bir kısmı aşırı sol, bir kısmı terör örgütüne silah bırakma diye akıl veriyor. Köşelerinde terörün bitmesi karşısında üzülüyor.

Editör: Wan Haber