Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 69′uncu dönem genel görüşmelerinde Genel Kurul’a hitap etti. Erdoğan daha sonra BM Güvenlik Konseyi’nin Yabancı Savaşçılar başlıklı oturumuna katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan burada, IŞİD’in eli kanlı bir terör örgütü olduğunu söyledi.

Görüşmelerin ilk gününde konuşan Erdoğan, dünyada yaşanan insani krizlere olan tavrından dolayı Birleşmiş Milletler’i eleştirerek “Modern dünya tarafından sergilenen bu çifte standart, çok geniş halk yığınları nezninde ciddi güvensizlik oluşturmaktadır. BM’lere ve uluslararası kurum ve kuruluşlara karşı vicdanlarda oluşan güvensizlik duygusu adalet duygusunu zedelemekte milyonlarca insanı umutsuzluğa sevk etmektedir. Bugün karşı karşıya kaldığımız uluslararası terörün en temel beslenme kaynaklarından biri de işte bu güvensizlik duygusudur” dedi.


Erdoğan, konuşmasında ayrıca din adına terör kavramını hiçbir şekilde onaylamadıklarını belirterek “Barış anlamına gelen İslam kavramının, terör ile yan yana kullanılmasına da şiddetle karşı çıkıyoruz. İslam ile terörün yan yana kullanılması inciticidir” diye konuştu.

“ÇOCUKLARIN ÖLDÜRÜLDÜĞÜ DÜNYADA HİÇ KİMSE MASUM DEĞİLDİR”
21′inci yüzyılda insanların açlıktan, salgın hastalıklardan öldüğünü vurgulayan Erdoğan şöyle konuştu:

“BM’nin 69′uncu Genel Kurulu’nu 1914′te başlayan 1. Dünya Savaşı’nın 100. yıl dönümünde gerçekleştiriyoruz. 1. Dünya Savaşı’na sahne olan coğrafyanın aradan geçen bir asırlık süreye rağmen istikrar, huzur, barış ve refahtan halen yoksun olduğunu üzülerek müşade ediyoruz. Irak’tan Suriye’ye Mısır’dan Libya’ya Afganistan’dan Ukrayna’ya kadar geniş bir coğrafya derin krizler içinde insanlığın vicdanını yaralayan görüntülere sahne oluyor. 21. yüzyılda hala insanlar açlıktan salgın hastalıklardan ölüyor. Çocuklar ve kadınlar savaşlarda hunharca katlediliyor. Dünyanın zengin ülkeleri refah içinde yaşarken fakir ülkeler açlık kötü beslenme salgın hastalıklar eğitimsizlik sorunlarıyla boğuşuyor. İklim değişikliği dünyamızın ve çocuklarımızın geleceğini tehdit eden bir unsur olarak insanlığın karşısında önemli bir sınav olarak duruyor. Bu manzara insan onuruna yaraşır bir manzara değildir. Ortada bütün insanlığı ve BM’yi doğrudan ilgilendiren bir sorun var demektir. Bir kez daha vurgulamak isterim burada. Çocukların öldüğü ve öldürüldüğü bir dünyada hiçkimse masum değildir. Hiçkimsenin can güvenliği yoktur. Hiç kimse sürdürülebilir barış ve refah içinde olamaz.”

“ULUSLARARASI TERÖRÜN EN TEMEL BESLENME KAYNAĞI GÜVENSİZLİK DUYGUSUDUR”
Konuşmasında Gazze’de hayatını kaybeden ve yaralanan çocukları hatırlatan Erdoğan, BM’ye Gazze’deki krize karşı tavrından dolayı güvensizlik oluştuğunu söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sadece geçtiğimiz yıl dünya genelinde 5 yaşın altında 6.300.000 çocuk hayatını kaybetti. Suriye’deki savaşta 17.000 çocuk hayatını kaybetti. 375.000 çocuk yaralandı. 19.000 çocuk en az bir organını kaybetti. Bu yıl içinde Filistin’in Gazze şehrinde en modern ve ölüm saçan silahların doğrudan hedefi olarak 490 çocuk katledildi. 3.000 çocuk yaralandı. Kameraların karşısında dünyanın gözü önünde sahilde oynayan parklarda koşuşturan okullara camilere sığınan, en güvenli yer bildikleri annelerinin kucağına kıvrılan çocuklar acımasızca yok edildiler. Filistin’de çocukların kadınların hatta engellilerin katledilmesine dünyanın dikkatini çekmeye çalışanları susturmak için birtakım yaftaların kullanıldığını da ibretle izliyoruz. Irak’ta Suriye’de işlenen cinayetlere Mısır’da demokrasinin katledilmesine itiraz edenler birtakım haksız ve asılsız ithamlara maruz kalıyor anında teröre destek vermekle itham ediliyorlar. Basın özgürlüğü yok diye bazı ülkeleri kıyasıya eleştirenlerin Filistin’de öldürülen 16 gazeteciyi görmezden gelmesi, medya mensuplarına yapılan baskıyı duymazdan gelmesi küresel vicdanın dikkatlerinden kaçmıyor. Çok açık söylüyorum. Çocukların öldürülmesine masum kadınların alçakça katledilmesine halkın oylarıyla gelmiş iktidarların silah ve tanklarla darbe yoluyla devrilmesine seyirci kalanlar, tepkisiz kalanlar bu insanlık suçuna alenen ortak olmaktadır. Modern dünya tarafından sergilenen bu çifte standart, çok geniş halk yığınları nezninde ciddi güvensizlik oluşturmaktadır. Şu an çatısı altında bulunduğumuz BM’ye ve uluslararası kurum ve kuruluşlara karşı vicdanlarda oluşan güvensizlik duygusu adalet duygusunu zedelemekte milyonlarca insanı umutsuzluğa sevk etmektedir. Bugün karşı karşıya kaldığımız uluslararası terörün en temel beslenme kaynaklarından biri de işte bu güvensizlik duygusudur. Mazlumlara yönelik çifte standart çocukların katledilmesine karşı sergilenen kayıtsızlık tüm dünyada teröre oksijen sağlamaktadır.”

“BU İŞ LAF ZAMANI OLMAKTAN GEÇMİŞTİR, ARTIK İCRAATA İHTİYACIMIZ VAR”
Filistin’de iki devletli çözümün derhal hayata geçirilmesini savunan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:

“BM’den ve uluslararası kurumlardan umutlarını kesen kitleler çaresizlik ve umutsuzluk içinde terörün tuzağına düşüyorlar. Irak’ta yaşanan sorunlar Iraklılar için adeta bir yıkıma dönüşmüştür. Son dönemde sorun Irak’ın dışına taşmış ve Irak maalesef terör örgütlerinin hareket alanı haline gelmiştir. Irak’ta yaşanan kriz ülkem Türkiye başta olmak üzere bütün bölge ülkelerini doğrudan etkilemektedir. Yeni kurulan hükümetle Irak’ın yeni bir başlangıç yapacağına olan umudumuzu muhafaza ediyoruz. Barış huzur ve istikrar için Türkiye, Irak halkının yanında olmaya devam edecektir. Suriye meselesi de aynı şekilde sınırları aşmaya başlamıştır. Filistin’de yarım asırdır devam eden sorun, zaten bölgedeki birçok meselenin temel kaynağıdır. Filistin’de 2 devletli çözümün derhal hayata geçirilmesi Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılması ve İsrail’in yanında bağımsız ve sürdürülebilir bir Filistin Devleti’nin kurulması; siyasi, insani ve ahlaki bir zorunluluktur. Bu kürsüde Filistin-İsrail olmak üzere iki devletli çözüm konuşuluyor ama konuşmak yetmez. Artık icraata ihtiyacımız var. Artık icra zamanıdır. Laf zamanı olmaktan bu iş geçmiştir. Bir günde yüzlerce binlerce insanın öldürüldüğü bir ortamda hala biz bunu konuşuyor olmakla gerçekten BM’deki sorumluluk duygumuzun nerelere vardığını göstermesi bakımından da tekrar soru işaretleri arka arkaya gelmiştir. Daha fazla mazlum insan, masum insan hayatını kaybetmeden küresel vicdan daha fazla yaralanmadan BM sorunlara ağırlığını koymalıdır.

“BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NİYE VAR DİYE MERAK EDİYORUM”
Altını çizerek ifade etmek isterim. Dünya beşten büyüktür. BM Güvenlik Konseyi daim üyesi beş ülkenin dünya gerçekleri ile bağdaşmayacak şekilde BM’yi etkisiz hale getirmesi küresel vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir. Tüm alınan kararlar bakıyorsunuz bir ülkenin iki dudağı arasındadır. Eğer hayır derse hayır. Evet derse o zaman icraata geçilebiliyor. Filistin’de yaşanan birkaç ay içinde 2.000′den fazla masum insan katledilirken BM beklenen çözümü üretememiştir. Suriye’de 4 yıldır 200.000 fazla kişi katledilirken 9 milyona yakın insan yer değiştirirken BM yine etkili çözümler sunamamıştır. Ben şunu da garipsiyorum. 2.0000 kişi ölüyor kimyasal silahlarla. Kimyasal silahlarla 2.000 kişi ölürken konvansiyonel silahlarla 200.000 kişi ölüyor. 2.000 kişinin kimyasal silahlarla ölmesini suç telakki eden zihniyet konvansiyonel silahlarla 200.000 kişinin öldüğü yapıyı, anlayışı suç telakki etmiyor. Bu nasıl bir zihniyettir? Önce bunu çözüme kavuşturmamız lazım. Neticesi ölüm olan insanın ölümüne canlıların ölümüne neden olan her türlü silahın kullanılması suçtur. Mısır’da halkın oyları ile seçilmiş cumhurbaşkanı darbe ile indirilirken verdikleri oyların hesabını sormak isteyen binlerce masum katledilirken BM de demokratik ülkeler de bunu sadece izliyor. Bu darbeyi yapan kişi meşrulaştırılıyor. Eğer demokrasi diyorsak sandığa saygı duyalım. Yok demokrasi değil de darbe ile gelenleri savunacaksak o zaman bu BM niye var diye merak ediyorum. Şu anda da Irak’ta yaşanan kontrolsüzlük, terör ve göç dalgaları karşısında BM etkin bir tavır ortaya koyamıyor. Bu suskunluk, çaresizlik ve tepkisizlik durumunun daha fazla devam edemeyeceği açıktır. Küresel ve bölgesel sorunlara çözüm konusunda daha hızlı ve etkili karar alma mekanizmaları kurulmalı. BM doğruyu savunma konusunda çok daha cesur olmalıdır.

“DİN ADINA TERÖR KAVRAMINI HİÇBİR ŞEKİLDE ONAYLAMIYORUZ”
Şu hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Din adına terör kavramını hiçbir şekilde onaylamıyor, böyle bir tanımlamanın en başta dinlere yönelik büyük bir saygısızlık olduğuna inanıyoruz. Barış anlamına gelen İslam kavramının, terör ile yan yana kullanılmasına da şiddetle karşı çıkıyoruz. İslam ile terörün yan yana kullanılması inciticidir. Aynı şekilde kendi insanlık dışı eylemlerine İslami etiketini yakıştıranlar da başta İslam dinine olmak üzere tüm dinlere ve insanlığa karşı çok büyük saygısızlık içindedir.

“SURİYE KRİZİNE İNSANİ VE SİYASİ AÇIDAN İLGİSİZ KALINMASI ARTIK MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Türkiye olarak bölgemizde barış ve refahın tesis edilmesi içi yoğun bir gayret içindeyiz. Hiçbir ülkenin iç işlerine karışmıyoruz. Bölgemizdeki her ülkenin toprak bütünlüğüne saygı gösteriyor bunu güçlü şekilde savunuyoruz. İsrail-Filistin meselesinde barışa, karşılıklı saygıya, iki devletli çözüme karşı samimi bir çaba içindeyiz. Filistin meselesindeki hassasiyetimiz herkesin hayat hakkının kutsal olduğu ilkesinden kaynaklanmaktadır. Bölgemizdeki mesele ırk, din, mezhep ve çıkar temelli değil sadece insani ve vicdani saiklerle yaklaşıyoruz. Suriye’yi terk etmek zorunda kalan 1,5 milyon kişiyi topraklarımızda ve çok büyük oranda kendi imkanlarımızla barındırıyoruz. 1,5 milyon insan şu anda benim ülkemde. Onları güvence altında tutuyoruz. Peki dünyadan ciddi bir destek geliyor mu? Maalesef, hayır. Suriyeli mülteciler için şu ana kadar kullandığımız kaynak 3,5 milyar doları aşmış durumdadır. Bugün yaklaşık 4 milyon Suriye’deki mülteci var. Bunların 1,5 milyonu ülkemizde geri kalanı Lübnan, Ürdün, Irak, Mısır ve diğer ülkelerde bulunuyor. Şimdi soruyorum. Zengin ve güçlü Avrupa ülkeleri sadece 130.000 Suriyeli kabul etmiş durumda. Suriye krizi giderek bölgesel ve küresel sorun haline gelmiştir. Buna insani ve siyasi açıdan ilgisiz kalınması artık mümkün değildir. Gazze’de saldırılarda yaralanan 102 kişiyi ülkemize getirdik, tedavilerini yapıyoruz. New York’a hareketimizden önce Suriye’den kaçmak zorunda olan Kürtlere sınırlarını açan ve insani yardım sağlayan yine biz olduk. Sadece son beş gün ülkemize giriş yapan Suriyelilerin sayısını 150.000 olarak arkadaşlarım bana bildirdi. Türkiye teröre destek veren göz yuman bir ülke değil. Bilakis teröre karşı en etkili mücadeleyi veren ülkedir. Zira terörden çok çekmiş bir ülkeyiz 30 yıldır. Hala çekiyoruz. Türkiye anti-semitizmin islamafobinin her trülü ırkçılığın karşısında olan bir ülkedir. Şahsım antisemitizmin insanlık suçu olduğunu ilan eden dünyadaki istisna siyasilerden bir tanesidir. Bölgesel ve küresel barışa her şekilde destek vermeye devam edeceğiz. Dostlarımız için eşsiz bir dost olmayı sürdüreceğiz. Terörün, zalimlerin, katillerin özellikle de çocuk katillerinin karşısında dimdik duracak, demokrasi ve refahı daha güçlü ve daha cesur şekilde savunmaya devam edeceğiz. Bu idealler çerçevesinde her ülke ile yolumuz ortaktır ve güç birliği yaparız.”

“IŞİD ELİ KANLI BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR”
Genel Kurul’un ardından Güvenlik Konseyi’nde yabancı savaşçılar konulu oturuma katılan Erdoğan buradaki konuşmasında “IŞİD eli kanlı terör örgütüdür” dedi.

BM Güvenlik Konseyi’nde yabancı militanlarla mücadele için sunulan karar tasarısı oy birliğiyle kabul edildi. Başkanlığını BMGK’nın dönem başkanı olan ABD Başkanı Barack Obama’nın yaptığı toplantıda, IŞİD ve benzeri örgütlerin giderek uluslararası güvenlik ve barışı tehdit etmesi konusu görüşüldü.

Toplantıda, yabancı terörist savaşçılarla mücadele için BMGK’ya sunulan karar tasarısı oybirliğiyle kabul edildi. Karar tasarısıyla bu gruplara yandaş toplama ve kaynak sağlanması, terör örgütlerine katılmak isteyenlerin, karışıklıkların yaşandığı ülkelere seyahatlerinin engellenmesi amaçlanıyor.

BMGK tarafından kabul edilen taslak bağlayıcı olduğu için tüm ülkelerin buna uyması gerekiyor. Bu karara uyulmaması durumunda BMGK’nın, söz konusu ülkelere ekonomik yaptırım ve güç kullanma hakkı bulunuyor. (ajanslar)

Editör: Wan Haber