BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde bulunan Cigerxwin Kültür Merkezi’nde Barış ve Demokrasi Partisi’nin Siyaset Akademisi tarafından düzenlendiği“Demokratik kurtuluş ile özgür Yaşam” paneline katıldı. Panelde çözüm süreciyle ilgili gelişmeleri anlatan Demirtaş, CHP ve MHP’ye sert eleştirilende bulundu. Demirtaş, Kürt sorunun sadece Türkiye’de değil; Irak, Suriye ve İran’da da yaşandığını ifade ederek, 100 yıldır Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk kez Kürt halkıyla bir müzakere yürüttüğünü söyledi. Yaşanan gelişmelerin önemli olduğunu ve birilerinin tüylerini diken diken edebilir ama bu olması gereken gecikmiş bir durum olduğunu dile getiren Demirtaş, “Ortada bir masa var. Bu masanın bir tarafından başta Kürtler halkı olmak üzere ezilenler var, diğer tarafında resmi ideolojiyi temsil eden ve bugün AKP’de somutlaşmış iktidar var" ifadelerini kullandı. Masada 3-4 taraf yok. İki tarafın olduğunu söyleyen Demirtaş, şunları kaydetti:


“Yıllardır ezen, inkar eden taraf ve yıllardır ezilen ve buna karşı direnen taraf vardır. Alevi toplumu, işçiler, kadınlar ,emekçiler, Türkiye demokratları, ilericileri, Gayrimüslimler, Yezidiler, Keldaniler, Araplar yani ülkede özgürlük ve demokrasi isteyenler bu masaya baktıklarında kendini hangi tarafta görmeleri gerektiği konusunda geçmişimize ve tarihe bakarak karar vermeliler. Özellikle bir Kürt’ün bu kadar büyük bedeller sonucu ortaya çıkmış bu müzakereler sürecine bakarken, masanın iki tarafını doğru değerlendirmesi lazım. Bu dönemde ’efendim AKP çözüm sürecini destekliyor AKP’nin yanındayım’, ’AKP bu işi çözecek bu yüzden AKP’nin yanındayım’ diyenler bir kez daha gerçekliğe baksınlar. Masada AKP ve BDP yok. Ezen ve ezilenler var. Ya o taraftasınız, ya bu taraftasınız. Kürt halkının, bütün ezilenlerin çok fazla seçeneği yok. Yanlışıyla doğrusuyla bu müzakere sürecinde ezilenin tarafında olmak ahlaki siyasi vicdanı bir borçtur. Eksikleri olamaz mı? Olabilir. Yanlışları olamaz mı? Olabilir. Ama bunu masanın karşı tarafına geçerek yapamazsınız. Hele hele masadan uzak durarak asla yapamazsınız. Bu müzakere masasını devirerek, devirmeye çalışarak hiç yapamazsınız. Hem Kürtlerin kendi içinde, hem Türkiye’de demokratların, ilericilerin, Müslümanların kendi içinde bunu iyi sorgulaması, değerlendirmesi lazım. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletinin gelmiş olduğu nokta Kürt halkının uzun yıllar verdiği mücadeleler sonunda geldiği noktadır. Hiç bir zaman Kürtlerin önüne müzakere masası koymadılar. Ya idam sehpası kurdular Kürt liderlerinin önüne, ya da sürgün, işkence alternatifini koydular. Başka bir masa çıkmadı karşımıza ve bu masada öyle kolay kolay kurulmadı. Bunu yaratanlar, bunu ortaya çıkaranlar Türküyle, Kürdüyle, onbinlerce insanın emeğiyle, milyonlarca insanın direnişi ile gerçekleşti. Bu masaya artık herkesin saygı duyması lazım. Normal olandır çünkü bu. Savaşlar anormal olandır” dedi.

“CHP SÜRECİN BAŞINDAN BERİ YAYGARA KOPARIYOR”
Çözüm sürecine destek vermene CHP’ye sert eleştirilerde bulunan Demirtaş, çözüm sürecinin başlamasından sonra CHP’nin sürekli yaygara kopardığını anlattı. Demirtaş, "Bakın CHP sürecin başından beri en fazla yaygarayı koparanlardandır. Kendine sosyal demokratım diyor, Kürt sorunuyla ilgili raporları var, barış, çözüm istiyoruz diyor. Ama başından beri bu masa devrilsin diye uğraşıyor. Ben buradan sayın Kılıçdaroğlu’na sormak istiyorum. Diyor ya ’Biz AKP’nin kuyruğuna takılmayız’. Haziran 2010’da Çukurca’da askeri mevziye niye girdiniz? Ana muhalefet partisinin lideri olarak Çukurca’da savaş devam ederken mevziye niye girdiniz?. Bunu bir açıklayın. AKP savaş politikası yürütürken büyük bir coşkuyla AKP’yi desteklemediniz mi? AKP tezkere çıkarırken AKP’nin yanında olmadınız mı? O AKP’nin kuyruğuna takılmak değil de, bugün bin bir uğraşla, emekle kurulan müzakere sürecini, barışın inşa sürecini desteklemek mi AKP’yi desteklemek olsun. Siz yıllarca sosyal demokratlar olarak bütün savaş tezkerelerine mecliste evet oyu vermediniz mi? O zaman AKP’yi desteklemek olmuyor da şimdi niye oluyor? Mevziye gittiniz, askeri mevziye gidip orada AKP’nin savaş politikasının yanındayız dediniz. Türkiye’nin sosyal demokratları olarak bunu bile yaptınız. Bu kadar açık bir savaş desteği sunduğunuz hükümete MHP, CHP olarak AKP ile hep işbirliği yaptınız. Şimdi normal olana normalleşmeye geçelim dediğimizde niye en çok siz kıyameti koparıyorsunuz? Bunun iyi sorgulanması lazım. Savaşırken AKP’yle birlikte hareket ettiniz. Şimdi barışmayı konuşuruz, neden barışın tarafında olmuyorsunuz? Neden demokrasi ve özgürlükler çıtasını yükseltmek için sosyal demokrasi ruhuna uygun bir mücadele yürütmüyorsunuz? Çünkü CHP’nin genlerine, doğasına aykırı. Kuruluş felsefesine aykırı. Kürtlerle konuşmak, Kürtleri meşrulaştırır diyor. PKK, Öcalan’la konuşmak onları meşrulaştırır diyor. Savaşmak meşrulaştırmaz ama konuşmak meşrulaştırır diyor. Savaşalım ama konuşmayalım diyor. Savaşırken itiraz ettiniz mi yok. Ama oysa biriyle savaşıp yenememek yok edememek en büyük meşruiyeti sağlar ona. Ve bu savaş yenme, yenilgiyle sonuçlanmadı. Gördünüz işte yıllardır söylediğimiz gibi bu savaşı siz dayattınız, Kürt halkının dağa çıkmasını siz meşrulaştırdınız, Kürt gençlerinin direnişini siz meşrulaştırdınız, savaş politikasını siz dayata dayata bunu yaptınız. Şimdi konuşmak niye meşrulaştırsın? Zaten Ortadoğu’nun ve dünyanın en büyük gerilla hareketi olmuş. On binlerce genç bugüne kadar dağa çıkmış. Milyonlarca insan destekliyor. Sadece Türkiye’de değil, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Başbakan, Sayın Bahçeli, bir televizyonları açıp da Suriye’deki Kürtleri bir izleyin bakalım. Irak, Iran, Avrupa’daki Kürtleri bir izleyin bakalım. On milyonlarca destekçisi olan bir harekete dönüşmüştür. Şimdi bununla konuşmayıp ne yapacaksınız, doğru olan bu hareketle konuşmaktır" diye konuştu.

“SİLAHLI POLİTİKALAR İFLAS ETTİ”
Doğru olan savaşmaksa, silahta ısrarsa, bu politikaların iflas ettiğini kaydeden BDP Genel Başkanı Demirtaş, silahlı politikaların artık dayatılmaması gerektiğinin vurgusunu yaparak, şöyle devam etti: 


“Kendinizi bile ikna edemiyorsunuz. Yine, bu zihniyetin sahipleri Kürt’ü konuşmaya değer, konuşmaya layık bile görmüyorlar. Kimliğinize saygı duyuyoruz daha ne istiyorsunuz diyorlar. Bu bile hakaretin kendisidir. Sen hangi yetkiyle, hukukla benim kimliğime saygı duyuyorsun? Sen niye egemen oluyorsun, ben niye öteki oluyorum? Benim kimliğime saygı duymak hakkı yetkisi niye sende oluyor? Ben zaten o saygınlığa sahip değil miyim? Yani CHP, AKP, MHP kimliğimize saygı duymazsa biz saygın olmayacakmışız? Bu bir egemen anlayışıdır. Yıllardır bu anlayışla Kürt’e yaklaştılar. Kürtle müzakere edilemez, konuşulamaz, irade olurlar meşrulaşırlar dediler. 40 milyonluk bir halk nereye koyacaksınız, nereye göndereceksiniz? Kendi anavatanında yaşayan bir halk. Bu halkı kabul etmek, eşitlik hukukuna saygı duymak bu halkın artık kendi anavatanında kendini yönetmesini kabul etmek bütün bunlar solcu olmasanız da kabul etmeniz gereken en doğal şeylerdir. AKP’nin içindede böyle düşünenler vardır, diğer partiler dede böyle düşünenler vardır. Ama ben açık söylüyorum, iş işten geçti artık. Kürt’ü inkar etmek isteyen, Kürt’ü ezmek isteyen ’sen bizim canımız çiğerimizsin, bizim tırnağımızsın biz senin kıymetini biliriz, sen sesini çıkarma biz seni yönetiriz’ diyenlerin politikası iflas etti." 

“HEPİMİZİN KAZANACAĞI BİR SÜRECİ TARTIŞIYORUZ”
Demirtaş, konuşmasını yaşanan son gelişmelerle ilgi konulara değinerek, herkesin kazanacağı bir sürecin tartışıldığını söyledi. Yeni dönemde eski düşünce kalıplarını söylem, alışkanlıkları bir kenara bırakılması gerektiğini ifade eden Demirtaş, “Artık Ortadoğu’da önümüzdeki yüzyılda Kürt ve Kürdistan gerçeği var. Herkesin artık Kürtler nasıl yaşayacağıyla ilgili karar vermesi lazım. Kürdistan, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle çok büyük bir coğrafyadır. Kürdistan bütün dünyanın cazibesi haline gelmiyor. Burada yanı başımızda iki Kürdistan kuruldu. Biri defakto biri güney Kürdistan, bunlarla ilişkin nasıl olacak? Bu halk düşmanı mıdır. Kardeşim dediğin Kürt halkıdır. Ucuz politikalar iflas etmiştir. Türkiye’nin yanı başında kardeş bir halkın Türkiye’nin lehine bir kazanımı oluyor. Kürtler kimseye düşman değildi. Gidin Kürdistan’a en çok iş yapan şirketler milliyetçi Türk şirketler. Burada W için kıyameti koparıyor, orada iş yapıyorlar. Kürdistan Ortadoğu’nun parlayan yıldızıdır. Sayın Öcalan bütün her şeyi görerek bunun fırsatını yaratıyor. Gerillanın çekilmesi taktiksel bir hamle değil, başından beri Türk’te Kürt’te hiç kimsenin aleyhine bir sürece gelişmiyor. Hepimizin kazanabileceği bir süreci tartışıyoruz. Bütün bu konuştuklarımız kendiliğinden olmayacak. Bir kaos aralığındayız. İçi doldurulamazsa eski statükocu durum devam edebilir. Bunların hiçbiri kendiliğinden olmadı. Bunlar direniş ve acılarla, bedellerle oldu, ondan sonra bir noktaya geldik. Biz üzüm yemek istiyoruz,. Reformlar sadece Kürtlere mi yarıyor? Evet en çok Kürtler için çıktı yasalar, ama özgürlüklerden bütün Türkiye yararlanacak. Hükümet daha demokratik bir Türkiye istiyorsa bunu yapmak zorundadır. Demokratik siyaseti konuşuyorsak bu mahkemelerin artık tavrını değiştirmesi lazım.Özel mahkemelerin kaldırılması lazım. Sayın başbakanı yargılayan mahkemeler, bunlar senin işine yarıyor diye bunları korumak sürecin ruhuna ters değil mi?. Herkesi serbest bırakmak lazım. Özel yetkili mahkemeler maşallah işlerini iyi yaptılar, binlerce kişiyi tutukladılar. Yurt dışındaki sürgünler 2 milyondan fazla insan sürgünde bunların geri gelmesi lazım. Madem korkmuyoruz demokratik siyasetten bunun önünü açması lazım. Yeni dönemde eski düşünce kalıplarını söylem, alışkanlıkları bir kenara bırakmamız lazım. Ama artık demokratik siyasetle kendi içimizde başlayarak bütün bu alışkanlıklarımızdan vazgeçmeliyiz. Bu sayın Öcalan’ın sözüdür. Herkesin kendisini yeni sürece adapte etmesi gerekir" şeklinde konuştu.

Editör: Wan Haber