Van 1. Ağır Ceza Mahkemesince hazırlanan gerekçeli kararda, "halk mahkemeleri" adı altında yargılama yaptıkları, ilçelerden örgütsel içerikli rapor isteyerek yasa dışı gösteri ve toplantılara iştirak ettikleri bildirildi.

PKK'nın ülke topraklarında 30 yıldan fazla zamandır insanların can ve mal emniyetini ihlal ettiği ve zorbalıkla belirli bir güce ulaştığı dile getirilen kararda, bu kazanımlarını devam ettirmek isteyen örgütün 'KCK sözleşmesi' adı altında sözde kendi anayasasını kabul ettiği belirtildi. Söz konusu yapılanmada, "bayrak, yurttaşların hakları ve ödevleri, temel haklar, özgürlük ve görevler, sosyal, ekonomik ve kültürel haklar" gibi sözde bölümlerin bulunduğuna yer verilen kararda şöyle denildi:

“KCK sözleşmesinde, başında Abdullah Öcalan'ın bulunduğunun belirtildiği önderlik kurumu, yasama ve çalışma usulleri, seçme ve seçilme usulü, yürütme ve çalışma usulleri, yargı ve mahkeme çeşitleri, bu manada en üst dereceli temyiz merci olan Yüksek Adalet Divanı, Yüksek Seçim Kurulu, Halk Özgürlük Mahkemesi, Halk mahkemeleri, Yüksek İdare Mahkemesi ve İdari Mahkemeler, ekonomik ve mali sistem, demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olarak belirtilen siyasal parti ve uyacakları kurallar gibi maddeler bulunmaktadır." 

KCK sisteminin sadece sözleşmeden ibaret olmadığını, buna istinaden çıkarılan sözde yasa, yönetmelik ve tüzüklerin bulunduğu belirtilen kararda, KCK'nın sözde anayasasında belirtilen hususların yapılanmada mevzuat haline dönüştürüldüğü kaydedildi. Kararda, yapılan aramalarda ele geçirilen sözde Kent Meclisi Yasasında sistemin nasıl oluşturulduğunun ayrıntılarıyla belirlendiği vurgulanarak, sanıkların bulundukları konum itibarıyla sözde Kent Meclisi ve Demokratik Toplum Kongresinin doğal delegesi olduklarının delillerden anlaşıldığı belirtildi.

Yargıtay 9. Ceza Dairesinin de 28 Aralık 2011 tarihli ilamında, sözde kent meclislerinin ilçe ve mahallelerde örgütlenerek halk üzerindeki baskıyı artırmak, KCK sisteminin örgütlenme düşüncesini tabana doğru genişletmek, demokratik eylem görünümü altında şiddet eylemlerini de gerçekleştirmek için kurulduğu belirtildi.

Kararda, "Bir siyasi partinin belediye başkan yardımcıları, encümeni, ilçe yönetimi üyesi ve yöneticileri olan sanıkların kent meclisi toplantılarına katılarak, toplantı başlangıcında öldürülen terör örgütü mensupları anısına saygı duruşunda bulunup, sonrasında örgütçe önem atfedilen günlerde yapılacak eylem ve organizasyonları planlamak, kent meclisi sözleşmesi uyarınca mahalle ve köy meclislerinden gelen raporları değerlendirmek, örgütsel nitelikte eleştiri ve öz eleştiride bulunmak şeklindeki eylemleri, iletişimin tespiti, teknik ve fiziki takip tutanakları ve tüm dosya kapsamına göre değerlendirildiğinde salt siyasi faaliyet kapsamında görülemeyeceği anlaşıldığından eylemlerin bir bütün halinde silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil üyesi olma suçunu oluşturur" ifadesi kullanıldı. 

Sanıkların KCK anayasası, bu anayasaya istinaden çıkartılan Kent Meclisi Yasası ve Demokratik Toplum Kongresi Tüzüğü gereği faaliyet yürüttükleri belirtilen kararda, şöyle denildi:

“Halk mahkemelerince verilen kararlara üst merci sıfatıyla bakmışlar ve yargılama faaliyetinde bulunmuşlardır. Bunun dışında terör örgütünün amacına matuf faaliyette bulunmuşlar, bu kapsamda terörist cenazelerine şehit muamelesi yapmışlar, ölen terörist ailelerine özel önem atfetmişler, örgüt için değerli olan ailelerle de ilgilenmişlerdir. Sanıklar ellerindeki kamu gücünü terör örgütünün amaçlarına tahsis etmişlerdir. Toplumsal olaylara katılmaları için kitle bulmuşlar ve diğer sivil itaatsizlik eylemlerini organize etmişler, katılmayanlara örgüt adına hesap sormuşlardır. Bu şekilde terör örgütünün kurumsallaşması ve tabana yayılarak meşruiyet kazanmasını sağlamaya çalışmışlardır."
Sanıkların genel olarak sistemin işlemesinden sorumlu olduklarının ifade edildiği kararda şöyle denildi:

"Sanıkların durumları illerde vali, ilçelerde kaymakamın durumuna benzemektedir. Müstakil vazifeli olan şahıslar hakkında açılan davalar Van 2. Ağır Ceza Mahkemesince karara bağlanmıştır. Bu davalarda KCK kent konseyi sözcüsü, serhat eyalet komutanlığı, sosyal, siyasal, eğitim ve maliye alanında faaliyet yürütenlerle, yargı alanında faaliyet yürütüp yargılama yapanlar cezalandırılmıştır. Söz konusu KCK üyeleri, hiyerarşik açıdan sanıklara bağlıdır. Sanıklar hakkındaki delillere bakıldığında bu tespitin teyit edildiği görülmüştür. Bu açıdan sanıkların misyonlarının tehlike derecesinin ne kadar büyük olduğu izaha muhtaç duyulmaksızın anlaşılabilecek durumdadır. Devlet organlarının işleyişine paralel şekilde düzenlenen KCK yapılanmasının ülkesi, milleti ve devleti bulunmadığından yapmış oldukları faaliyetler bağlı bulundukları ülkenin yasalarına göre değerlendirilir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre devlete şerik koşmak suçtur ve ceza kanunlarında bu faaliyetlerin cezaları belirlenmiştir."

Van'da, 7 Haziran 2012'de PKK/KCK'ya yönelik operasyonda Büyükşehir Belediye Başkanı Bekir Kaya'nın da aralarında bulunduğu 13 kişi gözaltına alınmıştı. Tutuksuz yargılanan sanıklar hakkında "terör örgütüne üye olmak" suçundan Van 1. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmıştı. 4 Ocak'taki duruşmada Belediye Başkanı Kaya ile Cüneyt Caniş ve Veli Avcı 15'er yıl, Nezahat Ergüneş, Halis Çakır ve Metin Adugit 13 yıl 6'şar ay, Mehmet Şirin Yıldız, Mihriban Şah ve Murat Durmaz 12'şer yıl, İhsan Güler, Abdulkerim Sayan ve Derviş Polat 9'ar yıl, Hecer Sarıhan da 7 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmıştı.

Editör: Wan Haber