Deniz Baykal, Antalya’daki evinde Ahmet Davutoğlu’na hitaben yazdığı mektupta, “Nasıl geçmişte 12 Eylül Kenan Evren hukukuna karşı rakiplerimiz olan siyasetçilerin hukukunu savunduysam, şimdi de milletin hukukunu sizlere karşı savunmak boynumun borcudur” dedi.

Baykal, 13 yıllık tek parti iktidarının ardından 7 Haziran seçimlerinin yüzde 87’lik bir katılımı, yüzde 96’lık bir temsil düzeyi ve hiçbir partiye tek başına iktidar vermeyen 4 partili çoğulcu siyaset yapılanması ile yeni milli irade şekillenmesi ortaya koyduğunu kaydetti. Bunun, tek başına yönetmeye alışmış siyaset adamlarının ezberini bozan bir tablo olduğunu kaydeden Deniz Baykal, mektubunda şu ifadelere yer verdi:

“Onlara yönelik bir meydan okumadır. Yeni bir demokrasi sınavıdır. Ne yazık ki erken seçim kararı da gösteriyor ki bu sınav kazanılmamıştır. Siyasetçiler milli iradeye uymaktansa, milli iradeyi kendilerine uydurmayı tercih etmişlerdir. 7 Haziran rövanşını alma arayışına girmişlerdir. Seçim partilerin birbiriyle değil, 7 Haziran sonucunu beğenmeyen partilerin milletle hesaplaması anlamına gelecektir.”

7 Haziran seçimlerinden 2,5 ay sonra yeni bir seçim kararının alınmasının, TBMM’nin daha komisyonlarını bile kuramadan tüketilmesinin aslında millet iradesine meydan okumak olduğunu vurgulayan Baykal, “TBMM hükümet kuramadığı için seçime gitmiyor. TBMM’yi yeni bir seçime götürmek için hükümet kurulamıyor. 7 Haziran parlamentosunu kilitleme politikası, seçim akşamı yeni seçim tarihini 20 Kasım olarak ilan eden muhalefet partisiyle başlamıştır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la buluşmasından da mektubunda bahseden Baykal, “9 Haziran’daki buluşmamızdan sonra, cumhurbaşkanının yaptığı ‘Egolarımızdan sıyrılalım. Milletin iradesi ortadadır. Koalisyon kaçınılmazdır’ konuşmasıyla başlayan dönem ne yazık ki çok kısa sürmüştür. TBMM başkanlık seçimi bu açıdan bir temel kırılma noktası olmuştur. Bu seçimle hem TBMM Başkanlığı, çoğunluk muhalefet partilerinde olduğu halde eski iktidar partisine emanet edilmiş, hem de bu muhalefet dağınıklığı iktidar yönetiminin seçim dayatmasının önünü açmıştır” ifadelerini kullandı.

Mektubunda TBMM Başkanlık seçim sürecini ve üstü kapalı MHP’yi de eleştiren Baykal, şu ifadelere yer verdi:

“TBMM başkanlık seçimiyle 7 Haziran’da ortaya çıkan farklı siyasal güçlerin birbirinin varlığına ve anlayışına saygı göstermek zorunda olduğu uzlaşma ve işbirliğine dayalı hukukun üstünlüğüne, demokrasi ilkelerine ve Anayasaya saygılı yeni bir siyasal dönemin açılacağı umudu ağır bir darbe yemiştir. Hiçbir ülkede demokrasi, güç sahiplerinin atıfetiyle (ihsanıyla) gerçekleşmez. Demokrasi muktedirlerin lütfu değil, mecburiyetidir. Ne yazık ki 7 Haziran’dan sonra milletimiz muhalefet partilerine TBMM çoğunluğunu vermiş, ama bir muhalefet partisinin eksantrik politikaları sonucunda o çoğunluk kimseyi hiçbir şeye mecbur edememiştir.”

“TBMM aylardır devre dışı”
Seçimin üzerinden 3 ay geçmesine rağmen, seçimin siyasi meşruiyetinin hükümete taşınamadığını vurgulayan Baykal, yeni seçilmiş 550 milletvekilinin siyasi sürecin dışında olduğunu kaydetti. Mecliste çoğunluğu kaybeden siyasi partinin, bir kısmı milletvekili bile olmayan bakanlarıyla Türkiye’yi yönettiğini aktaran Baykal, “Bu durum seçim hükümetiyle sürmeye devam edecektir. TBMM aylardır devre dışıdır. Aylarca da öyle kalacağı anlaşılmaktadır. İç barışımızı, ekonomimizi, uluslararası ilişkilerimizi derinden etkileyen tercihlerin yapıldığı, çok ağır insan ve vicdan bedelleri ödediğimiz böyle bir dönemde parlamentoyu yok sayarak, onun meşruiyetine ihtiyaç duymadan ülkeyi yönetme anlayışı seçime saygı ile demokrasi, hukuk ve anayasa duyarlılığı ile bağdaştırılamaz. Hükümeti kurma çalışmaları başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra, ana muhalefet partisi liderine hükümeti kurma görevi verilmemesini hiçbir gerekçe ile mazur göstermek mümkün değildir. Bu tutum; siyasete, demokrasiye, hukuka, parti liderlerine karşı benmerkezci arrogant (kibirli) bir tutumu yansıttığı kadar, koalisyona bir şans vermeme, seçim dışında bir seçenek bırakmama telaşını da yansıtmıştır” ifadelerine yer verdi.

7 Haziran’da oluşan TBMM’ye ayıplı mal muamelesi yapıldığını belirten Baykal, mektubunda şu ifadeleri kullandı:

“7 Haziran’da ortaya çıkan yeni milli irade şekillenmesine rağmen Türkiye aylardır, eski tek parti yönetimiyle, eski anlayışla fiilen yönetilmektedir. Yeni TBMM’yi beğenmeyenler siyaset takvimini 7 Haziran’da dondurmuş, siyaset saatini 7 Haziran’da durdurmuşlardır. TBMM de ‘Çözüm Süreci’ gibi buzdolabına konmuştur. Kurulması söz konusu olan seçim hükümetinin esas itibariyle seçim öncesi hükümetin uzantısı niteliğinde olacağı, siyasi temsiliyet açısından da büyük ölçüde aynı durumda kalacağı anlaşılmaktadır. Seçim kararı bir toplumsal talep ya da ihtiyaç sonucu değil, 7 Haziran siyasi şekillenmesine tepki olarak düzenlenen senaryonun son aşaması olarak sahneye konulmuştur. Bunun da temelinde kimseyle uzlaşmak zorunda kalmadan, tek başına ülkeyi yönetme özlemi vardır. Sakıncalı olan da budur. Türkiye’yi gerilime, kutuplaşmaya hatta çatışmaya sürükleyen de siyasal, toplumsal bir altyapısı olmayan bu özendir.”

Mektubunun son bölümünde ‘Bir erken seçimden sonra aynı ya da seçimi zorlayanlar için daha elverişsiz tablo ortaya çıkarsa ne olacaktır? Bunun siyasi bedeli ödenecek midir?’ diyen Baykal, “Bu şartlarda içinde oluşturmakta olduğunuz seçim hükümeti teklifiniz dolayısıyla şunları söylemek zorundayım. 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ateş çemberinden geçmiş, 1991 hükümetinde ve daha sonraki dış zorlamalara dayanan hükümet modellerinde en yukarı düzeyde yer almayı kendisi ve partisi için reddetmiş bir siyaset anlayışına muhatap olmaktasınız. Nasıl geçmişte 12 Eylül Kenan Evren hukukuna karşı rakiplerimiz olan siyasetçilerin hukukunu savunduysam, şimdi de milletin hukukunu sizlere karşı savunmak boynumun borcudur. İyi dileklerimle selamlıyorum” dedi.

Mektubu faksla gönderdi
Mektubu Başbakan Ahmet Davutoğlu’na gönderdikten sonra Manavgat’ta bir okul açılışı için evinden çıkan Deniz Baykal, evinin önünde gazetecilerle kısa bir sohbet gerçekleştirdi. Bugün görevini yaptığı, cevabını verdiğini belirten Baykal, muhalefet dağınıklığından bahsettiği ve bu dağınıklıktan hiçbir şekilde CHP’nin sorumlu olmadığını kaydetti. Baykal, “CHP çok uyumlu, anlayışlı bir tutum sergiledi. Orada partimle ilgili herhangi bir endişem yok” dedi. Baykal, mektubu, avukat Zeki Durmaz’ın bürosundan faksla Başbakanlığa gönderdiğini belirterek, “Önce muhatabımıza, sonra da kamuoyuna, basına yansıttık” dedi. (Ajanslar)

Editör: Wan Haber