Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Muhteşem Yüzyıl" adlı televizyon dizisine gönderme yaparak, "Sanki tarihimiz savaşlardan, entrikalardan, haremden ibaretmiş gibi gösteriliyor. Ama bizim tarihimizi şekillendiren, tarihimize damga vuran, yön veren kalemden ve kitaptan kimse bahsetmiyor, bahsetmek istemiyor. Bizden olmayan birileri, tarihimizi bize böyle anlatmaya çalışsa da biz kendi tarihimizi böyle görmeyeceğiz" dedi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) düzenlediği 'Türkiye İnovasyon Haftası' etkinliği, Başbakan Erdoğan'ın katılımıyla İstanbul Kongre Merkezi'nde başladı. Etkinliğe Erdoğan'ın yanı sıra Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi ve sektör temsilcileri katıldı.
Programda konuşan Başbakan Erdoğan, "Bizim diğer bazı ülkeler gibi ekonomimizi büyütecek, ekonomimizi sürekli güçlü tutacak hazır kaynaklarımız yok. Bugün bazı ülkeler, sahip oldukları işte bu hazır kaynaklar sayesinde ciddi refah seviyelerine ulaşmışlar ve bunu sürdürüyorlar. Ya zengin petrol rezervleri, ya zengin doğalgaz yatakları, ya altın madenleri, ya da buna benzer tabii zenginlikleri var. Bu tür ülkelerde sanayinin gelişmediğini, üretim ve yatırımın ekonomi içinde ciddi yer tutmadığını, turizm ve uluslararası doğrudan yatırımlar gibi kaynaklara ihtiyaç duyulmadığını görüyoruz. Bu ülkeler hazır tabii kaynaklarını çıkarıyor, sadece bunu ihraç ediyor ve bunun geliriyle refah seviyelerini belirli bir noktada tutuyorlar. Bunun sürdürülebilir olmadığını bugün hepimiz biliyoruz, bütün dünyada da bunu biliyor. Petrol, doğalgaz, altın bir gün tükendiğinde bu ülkeler içinde bulunduğumuz 21. yüzyılı ve sonrasını çok geriden yaşamak zorunda kalacaklardır. Bizim Türkiye olarak bu tür kaynaklarımız yok. Bugün için böyle kaynaklara sahip olmamak, büyük bir dezavantaj gibi gözükse de uzun vadede kendi yağıyla kavrulan bir ülke olarak büyük potansiyel arz ediyoruz" diye konuştu.

"PETROLÜMÜZ OLMASA DA İNSAN KAYNAĞIMIZ VAR"
Türkiye'nin tabii kaynakları zengin olmasa da dünyanın birçok ülkesine nazaran çok daha güçlü kaynağı, önemli bir avantajı elinde bulundurduğunu anlatan Erdoğan, "Bizim yeterince petrolümüz, doğalgazımız, altın madenlerimiz olmasa da bizim genç, dinamik, üretken, çalışkan, zeki bir iş gücümüz, insan kaynağımız var" dedi.
Başbakan Erdoğan, dünya nüfusu hızla yaşlanırken Türkiye'nin genç ve dinamik nüfusuyla dünyada bu alanda çok avantajlı bir yerde durduğunu söyledi. Ekonomide başarının sırrının insan olduğunu dile getiren Erdoğan, "İnsan varsa emek, sermaye, tüketim, yatırım vardır. İnsan yoksa bunların hiçbiri yoktur. Elbette genç nüfusa sahip olmak yetmiyor. Açıkçası biz on yıllar boyunca bunun acısını derinden hissettik. Genç bir nüfusumuz, dinamik bir nüfusumuz olmasına rağmen on yıllar boyunca bu büyük potansiyel harekete geçirilmedi. Genç nüfus değim yerindeyse 'ne iş olsa yaparım abi' diyorsa, yani kalifiye değilse, hiçbir anlama ifade etmez. Nasıl ki petrol, altın, elmas işlenmeden hiçbir anlam ifade etmiyorsa aynı şekilde insan eğer işlenmezse, maalesef bir anlam ifade etmiyor. Biz son 10 yılda hükümet olarak bu eşsiz kaynağı işlemek, yetiştirmek, donanımlı hale getirmek için yoğun bir mücadele içinde olduk" ifadelerini kullandı.

"YILLARCA BİZE KOMPLEKS AŞILAMAK İSTEDİLER"
"Her medeniyet doğar, gelişir ve büyür ama ölmez, yok olmaz" diye devam eden Erdoğan, "Medeniyetler olsa olsa duraklar, sönük hale gelir, uykuya yatar. Ama medeniyetler, o medeniyetin mensupları yok olmadıkça yok olmazlar. Bizim ülkemizde bu topraklarda maalesef bunu deldiler. Önce bu medeniyetin mensuplarını yok etmek istediler. İstiklal Savaşı'nı yaptık, bir varlık mücadelesini verdik ve tarih sahnesinde güçlü şekilde yerimizi aldık. Ancak bizi, milletimizi, medeniyetimizi yok etme konusunda başarı sağlayamayanlar, bu sefer de bizim elimizle bizim medeniyetimizi yok etme çabasına giriştiler. Yıllarca bize millet olarak kompleks aşılamak istediler. Maalesef bunu bu millete kendi idarecileri de çalıştılar. Geri kalmışlığı kabullenmemiz için çalıştılar, az gelişmişliği kabullenmemiz için çalıştılar. Bizi hep belli kalıpların, belli sınırların içinde tutmak istediler" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye her başını kaldırdığında, kabuğunu kırmak için, ufkunun sınırlarını aşmak için hamle yaptığında, içeriden ya da dışardan bu hamleleri etkisiz hale getirmek için türlü oyunlar oynandığının altını çizerek, konuşmasına şöyle devam etti:
"Biz tüm dünyada örnek alınan bir medeniyetin sahipleriyken, başkalarını taklit eden bir millet haline gelmemizi istediler. Biz şuanda bu oyunları boşa çıkarıyoruz, bizimle ilgili tüm planları boşa çıkarıyoruz. Bize giydirilmek istenen o dar elbiseyi giymeyi reddediyor, bugün artık ufkumuzun sınırlarını aşıyoruz. Artık bugün dünyanın neresine giderseniz gidin 'made in Turkey'i görürsünüz. Şunu herkes bilsin ki bu dünya üzerinde biz varız, Türkiye var ve ebediyen de var olacak. Biz hiçbir konuda kompleks sahibi olamayız. Biz kendisine güvensizlik içinde bir millet olamayız. Biz iyi şeyleri örnek alırız, hayırda yarışırız ama taklitçi millet olamayız. Taklitle asla yetinemeyiz. Zira bilgi, bilim bizim yitiğimizdir, nerede bulursak alırız. Bizim millet olarak işte bu özgüvene sahip olmamız gerekiyor. Özellikle bizim genç nesillerimizin bu özgüvene fazlasıyla sahip olması gerekiyor. Başımız öne eğik bir millet değil, başı dik mağrur ve muzaffer bir millet olmak durumundayız."

"BİRİLERİ TARİHİMİZİN HAREMDEN İBARET OLDUĞUNU İDDİA EDİYOR"
Muhteşem Yüzyıl" adlı televizyon dizisine gönderme yaparak, "Bizden olmayan birileri, son derece kasıtlı bir şekilde bizim tarihimizi bize böyle anlatmaya çalışsa da biz kendi tarihimizi böyle görmeyeceğiz" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Fetih dediğiniz kavram, kusura bakmayın, savaşarak, birilerinin boynunu kopararak, işgal ederek, sömürmek için yeni topraklar elde etme girişimi değildir. Fetih; tam tersine kapılardan önce, kalpleri açma girişimidir. Fetih; bir medeniyeti, sevgi medeniyetini yakın ya da uzak diyarlara taşımaktır. Fetih; kılıcın değil, kalemin egemenliğine inanmaktır. Onun için İstanbul'un fethinde Bizans'ın hanımları, Fatih Sultan Mehmet'i, Akşemsettin'i karşılarken 'başımızda kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi arzu ederiz' demişlerdir. Çünkü birinde adalet, birinde zulüm vardı. Bunu onlar çok iyi biliyorlardır."
Erdoğan, tarih konuşulurken sadece savaşların gündeme getirildiğini vurgulayarak, "Sanki tarihimiz savaşlardan, entrikalardan, haremden ibaretmiş gibi gösteriliyor. Ama bizim tarihimizi şekillendiren, tarihimize damga vuran, yön veren kalemden ve kitaptan kimse bahsetmiyor, bahsetmek istemiyor. Bizden olmayanlar, bizim tarihimizi nasıl anlatırsa anlatsın, biz kendi tarihimizi, kendi öz medeniyetimizi doğru tanımak, anlamak ve o tarihten ilham alıp geleceği şekillendirmek zorundayız. İşte onun için bizim başımız hiçbir zaman öne eğilmeyecek. Biz eziklik, güvensizlik, pısırıklık, sinmişlik içerisinde asla olmayacağız. Biz yenilmişlik duygusunu, yenilgi ve mağlubiyet duysunu yanımıza asla yaklaştırmayacağız. Bu millet geçmişte en iyi yaptığını, bugün de en iyi yapabilecek güce, yeteneğe sahiptir. Bu millet geçmişte öncü oldu, bugün de öncü olacak kudrete ziyadesiyle sahiptir. Eğer gençlerimiz bizim tarihimizi doğru şekilde okur ve anlarsa, eğer ecdadımızı doğru şekilde anlarsa, inanın o zaman bu gençliğin önünde kimse duramaz, bu gençlikle kimse rekabet edemez. Biz önümüze ithal bir malzeme geldiğinde, buna hayranlık duymak yerine, bunun taklidini yapmak yerine 'ben bundan daha iyisini yaparım' deyip, bu inançla yola devam edeceğiz" diye konuştu.

"TÜRKİYE VEREN ELE DURUMUNA GELDİ"
Göreve geldiklerinde, Türkiye'nin IMF'ye 23.5 milyon dolar borcu olduğunu hatırlatan Erdoğan, "IMF'den yeni borç almadığımız gibi borçlarımızı tıkır tıkır ödedik. Uzun zamandan sonra IMF'ye olan borcumuz 900 milyon dolar. Şu anda IMF'yle görüşmeler yapılıyor, 5 milyar dolar borç vermek için müzakereleri yürüten bir ülkeyiz. Artık ülkemiz alan el değil, veren el durumuna geldi. Çünkü biz kendimize inandık, özgüvenle hareket ettik ve işte bu seviyeye ulaştık" dedi.
Erdoğan, inovasyon çalışmalarına destek verdiklerini ve bu konuda verdikleri desteklerin, kullandıkları kaynakların sonucunu almaya başladıklarını söyledi. Erdoğan, "Bugün inovasyonu konuşuyor, tartışıyor olmamız bu inancın sonucudur. Türkiye bu süreçte kısa zamanda uzun mesafe kat etmekle birlikte henüz önümüzde uzun bir yol var" diye konuştu.

"SEÇMEYE 18'İ VERİYORSUNUZ, SEÇİLMEYE 25'İ, 30'U"
Seçilme yaşının 18'e indirilmesi konusuna da değinen Erdoğan, "18 yaşa seçme yetkisi verildi bu ülkede. Seçilme yaşı 30 ve biz ülkemizin gündemine seçilme yaşını 25'e indirmeyi getirdik. Ben bir iki ay önce seçme ve seçilme yaşının 18 olmasını gündeme getirdim, birileri hoplamaya başladı. Ya niye hopluyorsunuz? Bunu sadece ben istemiyorum, dünyayı görerek, inceleyerek söylüyorum" dedi.
Bu konuda Avrupa Birliği üyesi ülkelerinden örnekler veren Başbakan Erdoğan, "Niye bundan rahatsız oluyorsunuz, niye gençliğinize inanmıyorsunuz? Önce gençliğe inanacaksınız, onlara ufuk vereceksiniz, önünü görecek ve o da yürüyecek. Zor olan seçilmek değildir, zor olan seçmektir. Seçmeye 18'i veriyorsunuz, seçilmeye 25'i, 30'u. Oldu olacak 60'ı ver. Böyle bir anlayış olur mu? İşte bunlar değişiyor, bunlar da yerine oturacak. Onun için genç nesiller, genç kuşaklar umudunuzu hiçbir zaman kaybetmeyeceksiniz ve bu ülkenin kaderinde siz varsınız, bir vakasınız, bir gerçeksiniz siz" diye konuştu.
(MH-ÇK-OK-Y)

06.12.2012 13:29:43 TSI

Editör: Wan Haber