AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na Irak hükümetinden gelen davetle ilgili olarak, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'yle, hükümetiyle zıtlaşma içerisinde olan ya da en azından iyi niyetli olmayan fiil ve davranışlar içerisinde bulunanların Sayın Kılıçdaroğlu'na sempati duyması, mahsus davetler göndermesi dikkatten kaçan bir şey değildir" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, AK Parti MKYK toplantısı sonrasında açıklama yaptı ve gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Çelik, bir gazetecinin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na Irak'tan gelen daveti hatırlatması üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye'nin aleyhinde olanlar veya Türkiye'ye karşı zaman zaman hasmane tutum içinde olanlar Sayın Kılıçdaroğlu'na çok büyük yakınlık duyuyorlar. Beşar Esad, Türkiye'yi düşman ilan etmiştir, ama Sayın Kılıçdaroğlu'na mahsus selamlarını göndermeyi ihmal etmiyor. CHP'li milletvekilleri, Esad'ın sağına soluna geçerek arzı endam etmeyi kendileri açısından şeref kabul ediyorlar. Beşar Esad'ın CHP'lilere ve Sayın Kılıçdaroğlu'na gönderdiği selam da onlara bir 6 ay yeter. Sayın Maliki ile olan durum üç aşağı, beş yukarı buna benzerdir. Böyle bir zamanda Türkiye Cumhuriyeti devletiyle, hükümetiyle zıtlaşma içerisinde olan ya da en azından iyi niyetli olmayan fiil ve davranışlar içerisinde bulunanların Sayın Kılıçdaroğlu'na sempati duyması, mahsus davetler göndermesi dikkatten kaçan bir şey değildir. Elbette CHP Genel Başkanı, ana muhalefet lideri dünyanın istediği yerine gidebilir. Keşke daha çok gitse, ama gittiği zaman Türkiye'yi şikayet eden, Türkiye'yi Suriyelilere silah temin eden bir ülke diye taktim eden tavır içerisinde olmasa da bir ana muhalefet partisi genel başkanı sorumluluğu içerisinde hareket etse, biz o zaman Sayın Kılıçdaroğlu'nu ayakta alkışlarız. Kendi ülkesini suçlayan, şikayet eden, gambazlayan bir tutum içerisinde olduğu zaman bu bizi üzüyor. Sayın Kılıçdaroğlu böyle bir tavrı kendisine yakıştırabilir, ama biz Türkiye'nin ana muhalefet partisi liderine yakıştırmayız."

DİYARBAKIR İL BAŞKANI'NIN İSTİFA ETMESİ
Hüseyin Çelik, gazetecilerin sorusu üzerine AK Parti Diyarbakır İl Başkanı Halil Advan'ın istifasını da değerlendirdi. Halli Advan'ın istifa etmesinden haberi olduğunu söyleyen Çelik, Advan'ın ayrıca kendisiyle görüşme talebinde bulunduğunu fakat bu görüşmenin henüz gerçekleşmediğini anlattı. "Bu toplantıdan sonra eğer Genel Merkez'deyse kendisiyle görüşeceğim" diyen Çelik, "Ben görevden alınmadan ziyade, istifa ettiğini biliyorum. Kendisini dinlemeden bu konuda bir söz söylemenin doğru olmayacağını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Çelik, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) yönetiminin görevden alındığına dair iddialar bulunduğu hatırlatılması üzerine, SPK yönetiminin görevden alınmadığın söyledi. Çelik, dün akşam verilen önergeyle birlikte SPK yönetiminin değişebileceğine dair bir düzenleme yapıldığını kaydetti. Çelik şöyle konuştu:
"Teşkilat kanunu çıkarılan bütün bakanlıklarda olan şey ile SPK'da olan şey arasında fark yok. Diyelim ki Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı'nda, Tarım Bakanlığı'nda teşkilat kanunu çıktığı zaman yeni yapılanma çerçevesinde yeni atamalara imkan hazırlayan bir madde ilave ediliyor. Bu o kapsamda yapılmış bir şeydir. Değiştirilebilir, ama ille de hepsi değiştirilecek anlamına gelmiyor, değişmeyebilir de. Aynı şahıslar da atanabilir, atanmayabilir de ama hepsinin görevden alındığı ifadesi doğru bir ifade değil."

SELAHATTİN DEMİRTAŞ'A CEVAP
Hüseyin Çelik, BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "Çözüm için BDP'nin ellerinin çözülmesi gerekir" ifadelerinin sorulması üzerine, şunları söyledi:
"Kimsenin ne elini bağlıyoruz, ne kolunu bağlıyoruz, ne de ağzını bağlıyoruz. Herkes en aykırı görüşlerini gelip TBMM'de ifade etme hakkına sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinin amir hükmü budur. Söyledikleri çok absürt olabilir, birilerini çok rahatsız edebilir, kimsenin hoşuna gitmeyebilir bunu söyleme hakkına sahipsiniz, ama şiddeti ve terörü kutsayarak siyaset yapılmaz. Şiddeti, terörü kutsayarak siyaset yapılmaz, şiddeti ve terörü ve teröristleri meşrulaştırarak da siyaset yapılmaz. Biz, her zaman BDP'nin TBMM'deki varlığını bir kazanım ve hakikaten bu meselenin çözümünde çok yardımcı olacak unsur olarak düşündük. Ne zaman BDP'nin sorumluluk alması, elini taşın altına koyması gerektiğiyle ilgili konu gündeme gelirse bizatihi BDP'li milletvekilleri konuyu Kandil'e ve İmralı'ya havale ettiler. Kendi ellerini bağlı hissediyorlarsa bu kendi kendilerine yaptıkları bir şeydir aslında. Şu anda BDP'li arkadaşlar; terörü şiddeti, kaba kuvveti bir çözüm aracı, kendini ifade etme biçimi olarak görmeyip, terörle, teröristle kendi aralarına ciddi bir mesafe koydukları zaman, hâlâ bu ülkenin barışına katkı sağlayabilirler, ama bunu yapmaları halinde yapabilirler. Böyle bir ithamı, el kol bağlamayı kim yapmışsa onu bilmiyorum, ama o kesinlikle benim iktidarım, bizim hükümetimiz değildir."
(AT-OK-Y)

07.12.2012 19:48:03 TSI

Editör: Wan Haber