Amasya Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü'nde görevli psikolog Azize Doyran, çocuğa korkuyla davranış kazandırmanın veya olumsuz davranışı söndürmeyi hedeflemenin kısa ve uzun vadede çocuk ruh sağlığında olumsuz birçok davranışı tetiklediğini ve müdahale edilmediğinde de kalıcı olumsuz davranışlara neden olduğunu söyledi.
Ebeveynlerin çocukları ikna etmekte yetersiz kaldıklarında korkuyla davranış kazandırmayı hedeflediklerini belirten Doyran, "Örneğin anne ve babaların en fazla sıkıntı yaşadıkları çocuğun yemek yeme sürecinde 'yemeğini ye yemezsen öcü gelir', çocuğun sessizce oturmasını istenildiğinde 'Bak iğneci geliyor, iğne vuracak', markette huysuzlanan çocuğa durması için 'Polis geliyor. Bak seni ona vereceğim' gibi sözlerle istenmeyen davranışının istenen davranışla yer değiştirmesi beklenmektedir. Çocuğa korku ile davranış kazandırmak veya olumsuz davranışı söndürmeyi hedefleme, kısa ve uzun vadede çocuk ruh sağlığında olumsuz birçok davranışı tetiklemekte, müdahale edilmediğinde de kalıcı olumsuz etkilere neden olmaktadır" dedi.
Disiplin ve eğitim aracı olarak korkuyu kullanmak isteyen ebeveynlerin 'Uslu durmazsan seni polise veririm. Yemek yemezsen öcü gelecek. Sessiz dur, yoksa kurt baba gelecek' gibi tutumlarının çocuğun o anki duyguların bastırılması ile davranışın kazandırıldığına dair olumlu tepkiler verse bile çocuğun temelde bastırdığı duygular ve korkunun çocuğun dünyasında şemalanması ilerleyen süreçlerde çeşitli reaksiyonlara sebep olduğunun altını çizen Azize Doyran, bu reaksiyonların tırnak yeme, tikler, altını ıslatma, ani ve sebepsiz ağlamalar, çevreye zarar verme, saldırganlık, uyumsuzluk, en ufak olaya hassasiyet geliştirme şekline dönüşeceğini vurguladı.
Korumacı yaklaşım sergileyen ebeveynlerin "Sen tek başına yapamazsın. Sen tek başına karşıya geçemezsin. Bakkala gidemezsin. Düşersin, araba çarpar, seni kaçırırlar" türünde söylemlerinin çocuğun dış hayatta yapabileceği bir çok davranışı yapmaktan uzak tutarak korku ve endişe içerisinde olmasını desteklediğini anlatan Psikolog Doyran, "Yine aynı ebeveyn başka bir zaman diliminde çocuğun çekingen ve girişken olmayışından şikayetçi olabilmektedir. Temelde çocuğun eğitim sürecine bu şekil bir katılım çocuğun 'hiçbir şey yapamayacağına' ilişkin fikri oluşturup, bu ve benzeri tüm davranışlardan uzak durmaya, çekinmeye ve öz güvenin adım adım azalmasına neden olmaktadır" diye konuştu.
Doyran, çocukların 2 ile 3 yaşlarında yüksek seslerden, 3 ile 4 yaşlarında yalnızlıktan, kaza, yangın, kayıplardan, 5-6 yaşlarında ise öğrenilmiş korkuların ön plana çıktığı nesnelerden ve olaylardan korkmaya başladıklarını, korktuklarında verdikleri tepkilerin ağlama, sarılma, yetişkin ile bulunma isteği, eşyaların arkasına saklanma, iştahsızlık, uykusuzluk, gruba kalmaktan çekinmek, içine kapanma türünden olduğunu kaydetti.
Azize Doyran, korku yaşayan çocukların ailelerine şunları önerdi: "Çocukları dinleyip onları anlamaya çalışın. Korkuyla yaşamayı öğretmek yerine, onlarla mücadele etmeye çalışın. Çocuğun korkuları ile alay etmeyip, gülmeyin ve küçümsemeyin. Korku veren olay ile seveceği olayları bir araya getirmeye çalışın. Çocuğa mantıklı bir şekilde anlatma ve ikna etmeye, inandırmaya çalışın. Kendi korkularınızdan çocuğun yanında anlatmaktan çekinin. Desteğinizi korku kaybolana kadar sağlayın. Çocuğun korkularını yenme sürecini her şeye 'evet' diyerek değil 'hayır' denmesi gerektiği davranışların uygun şekillerde anlatılmasını sağlayın."
(MÇ-SLH-Y)

02.02.2013 13:19:15 TSI

Editör: Wan Haber