Revak; Bir yapının önünde yer alan, uzun kenarlarından biriyle bu yapıya bitişik, diğer uzun kenarı boyunca sütunların taşıdığı bir kemer dizisiyle dışa açılan, üstü kubbe, tonoz ya da çatıyla örtülü, uzunlamasına mekan. Diğer bir deyişle; bir yapıda üstü örtülü önü açık yer. 

Yarı kapalı, uzunlamasına bir mekân halindedir. Üstü düz dam, tonoz ya da kubbelerle örtülü olabilen revakta desteği sağlayan dizi halindeki sütunlar kemerlerle birbirine bağlanır. Böylece cephe tasarımında görsel bakımdan hareketli bir akış sağlanmakta, ışık-gölge oyunlarıyla çok daha etkili bir cephe elde edilmektedir. Ancak revak uygulamasının asıl sebebi güneşten korunmuş gölgelik bir hacim elde edebilmektir. Mimari cephelerdeki sütun destekli örtü uygulaması örtücü özellik göz önüne alınmaksızın “colonnade” olarak adlandırıldığı gibi desteklerin birbirine kemerlerle bağlanmış olması dolayısıyla “arcade” dendiği de olur. Bu tanımlamalar, sadece destek sırası ya da kemer düzenini esas aldığından tam anlamıyla revakla örtüşmez. Revak destek, örtü ve bunların bağlandığı duvarı topluca içeren bir mekânın adıdır.

Mimarlık tarihinde revak uygulamasının sıcak iklimlerde ortaya çıkarak yayıldığı açıktır. Böyle bir mekân yağmur ve rüzgârdan çok güneşten korunma açısından daha işlevseldir. Tarihin en eski çağlarından bu yana işlev biçimini belirlerken revakın en yalın örnekleri sıcak bölgelerin konut mimarisinde karşımıza çıkar. Arkeolojik kalıntılara göre Mezopotamya’dan Hitit kültür çevresine kadar uzanan bölgelerde görülen ve “hilani” adıyla tanımlanan oluşum bir yönden dışa açık üç yönden duvarlarla çevrili hacimde sütunlarla taşınan örtülü hacmi tanımlamaktadır. Bunlar daha sonraki megaronlar ve Grek tapınaklarının giriş cephesi için kaynak olmuştur. Ortaçağ sonuna kadar Bağdat ve bölgenin diğer şehirlerindeki evlerin avlularında direklerle taşınan örtmeler kullanılmıştır ki “tarma” adı verilen bu uygulama revakla daha yakından ilişkilidir.

Editör: Wan Haber