Sosyal medya uygulamaları her geçen gün hayatlarımıza biraz daha dahil oluyor istesek de istemesek de her birimiz sanal alemin bir parçası haline geliyoruz. Sosyal medyada göründüğümüz kadar var olduğumuza, ne kadar “paylaşırsak” o kadar fark edilen/görülen ne kadar sevilen önemsenen olduğumuza inandığımız bir dünya yaşıyoruz. Beğenilme ve onaylanma ihtiyacının neden bu kadar olduğunu tartışa duralım, daha üzücü bir durum ise paylaşımlarımızda kendimizden ziyade doğum öncesinden başlayan bebek ve çocuk paylaşımları daha çok dikkat çekmektedir.

Sosyal medyayı aktif kullanan her birey bu tarz paylaşımlara maruz kalmıştır. Daha anne karnında bulanan bebeklerin ultrason görüntülerinden başlayıp, “shower” partilerine uzanan bitmek ve tükenmek bilmeyen “event”lerle devam eden bir paylaşımın silsilesi akıp gidiyor. Önüne geçmekte zorlandığımız bu ağda peki çocuklarımıza neler oluyor? Birazda oraya değinmek istiyorum.

Son zamanlarda aşina olmaya başladığımız bir terim kullanılmaya başlandı “instamom”lar. Çocukları ile ilgili her anı, her gelişmeyi, her yeniliyi, her adımını sosyal medyada paylaşan ve bununla kendisine popülarite elde eden annelerin oluşturduğu bir topluluk söz konusu. Bir yanda elindeki telefon ekranına kilitlenip gerekçelere tanıklık etmeyi unutan anneler, diğer yandaysa her hareketi olağanüstü görülüp kayda alınan çocuklar…

Bu sistemin dışında kalanlar için olayı şöyle bir özetleyelim, sosyal medyada günün büyük bir bölümünü açık hesaplarından çocuklarının yaptıklarını paylaşan ve sunan anneler, takipçi kitlesi arttıkça çeşitli firmalardan hediyeler ve dudak uçuklatan ücretler alan sosyal medya anneleri. Hatta daha ileriye gidip kendilerini psikolog olarak tanıtıp, danışan alıp, TV programlarına çıkan tavsiyeler veren İNSTAMOMLAR.

Geçen aylarda şiddetli geçimsizlik nedeniyle sebebiyle eşi tarafından kendisine açılan boşanma davasında “çocukların reklam malzemesi olarak kullanıyor ve istismara davetiye çıkıyor” olması sebebiyle çocuklarının velayetini kaybetti.

Çocuk haklarının 12. Maddesi  “Her çocuk, görüşlerini serbestçe ifade etme, kendisini ilgilendiren her konuda görüşlerinin alınmasını isteme hakkına sahiptir. Onlara saygı gösterme sorumluluğu vardır.”

16. Maddesi “Hiç kimse çocukların onurunu kıramaz, onları küçük düşüremez, özel hayatına karışamaz. Çocukların hakkı yasalarla korunur.

Görüldüğü gibi aslında Çocuk hakları, reklam aracı olarak kullanılan çocukların haklarını açık açık belirtilmiştir. Her ne kadar sosyal medyada “sil” butonu olsa bile paylaşımlar yapıldıktan sonra veriler başka yerlere depolanabilmektedir. Rızası ve izni olmadan paylaşılan bu görüntülerin ileride ne şekilde karşılarına çıkacağını bilmeden yapılan bu paylaşımlar, belki de aleyhine kullanıyor olacaktır. Ailelerin hiçte hoşuna gitmeyecek bir gerçekte “pedofili” vakaları üzerinde durulması gereken en ciddi problemlerden. Yapılan paylaşımlarda kimlerin ne gözle bakacağını bilemeyiz. Her ne kadar bu durum hoşuma gitmese bile, var olan bir gerçeğin üstünü örtemeyiz.

Gelişmiş dijital paylaşım platformların hayatımızda getirdiklerinin henüz tamamıyla farkına varamadığımız bu çağda yaşayan bizler, anlık ”beğenilme ve onaylanma” isteklerimize yenik düşmemeliyiz. Adımlarımızı atarken çocuklarımızı korumaya ve güvenliklerini sağlamaya yönelik atmalıyız. Bizler çocuklarımızın sahibi değiliz, çocuklarımız “Allah’ın” bizlere birer emaneti. Onları temiz, sağlam ve güzel ahlakla yetiştirmek bizlerin birinci görevi. Onları kendi duygularımızın kurbanı edemeyiz-etmemeliyiz…

“Çocuklarınıza zengin olmayı değil mutlu olmayı öğretin! Böylece hayatları boyunca sahip oldukları şeylerin fiyatını değil, kıymetini bilirler.”

Sağlıcakla kalın.