Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül, Türkiye’de dört partinin ne durumda olduğunu ve liderlerinin ne yapmaya çalıştığını yazdı. Gül’ün analizi şöyle:

Herkesle görüşebilen tek parti CHP
Dağlıca saldırısıyla birlikte siyasette en dikkat çekici ve sürpriz adım CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan geldi.

Herkesin “Şehit sayısı 24 saattir neden açıklanamıyor” sorusunu sorduğu sıralarda Kılıçdaroğlu, Dağlıca saldırısı ile ilgili yeni bir yönetim biçimi sergiledi. Kurmaylarının anlatımına göre hükümetten açıklama beklendiği saatlerde bürokrasiden, CHP örgütlerinden, sivil toplumdan ve kendi kişisel ilişkilerinden bilgi toplamaya çalıştı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı telefonla arayıp ‘başsağlığı diledikten’ sonra edindiği bilgiler çerçevesinde Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kapısını çaldı. Davutoğlu’na “24 saattir neden resmi bir açıklama yapılamadı” diye soran ve aldığı yanıttan “Bir Başbakan’dan beklediği bilgiyi alamadığı için tatmin olmayan” Kılıçdaroğlu’nun kafasında yeni adımlar bulunuyor.

Yakın mesai ekibi, Kılıçdaroğlu’nun atabileceği adımlara ilişkin, “Şu anda siyasette yer alan 4 parti birbiriyle konuşamaz halde. AKP, hiç kimseyle konuşamayacak durumda. Oysa bunların üçüyle de konuşabilecek tek parti CHP. Üçünün de tek konuşabildiği tek parti CHP” analizi yapıyor. Bu analizin üzerine “Henüz parti yönetiminin gündemine gelmiş değil ama Kılıçdaroğlu önümüzdeki günlerde MHP ve HDP’yi de ziyaret ederse sürpriz olmaz” beklentisi ifade ediliyor. Kılıçdaroğlu’nun “Yangının söndürülmesi şart. Yangının söndürülmesinde inisiyatif alıp belirleyici olacak parti CHP” tezinden hareket ettiği vurgulanıyor.

AKP: Sertlik karşıtları artıyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başını çektiği sertlik yanlılarının AKP ve ülkedeki etkinliğine karşı parti içinde rahatsız olanların sayısı da artıyor. Güvenlikçi politikalara karşı çıkıp, “Çözüm süreci neden bitirildi sorusunun yanıtı verilmeli” diye soran AKP’lilerin kendi aralarında rahatsızlıklarını dile getirirken, parti yönetiminin organize ettiği toplantılarda asla söz almamalarına dikkat çekiliyor.

Rahatsız AKP’liler arasında çoğunlukla üç dönemliklerle halen milletvekili olanlar da bulunuyor. Bu nedenle siyasi kulislerde “Artık bir değil iki AKP’den söz edilebilecek sürece doğru gidiliyor. İki AKP’nin ayak sesleri var” tespitleri yapılıyor. Suskun ama rahatsız ikinci AKP’liler arasında Dağlıca saldırısı sonrası şu değerlendirmeler yapılıyor: “PKK alan hâkimiyeti sağlamak istiyor. Bunun en temel nedeni seçim sonrası koalisyonun kurulamayışıdır. Özellikle ülkenin bir çatışma içinde seçime götürülmesinin sorumlusunun Saray olduğuna ilişkin algı ve eleştiriler de bu saldırılara zemin hazırlıyor.

HDP: Halkların kardeşliği
HDP, 7 Haziran’daki dikkat çekici performansının ardından, girilen çatışma süreci nedeniyle “etkisiz parti” konumuna itilme tehlikesiyle karşılaştı. Yüzde 13 oyun bir bölümünü kişisel beğenisi nedeniyle de aldığı kabul edilen Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın “silahların susması” için doğrudan PKK’ye seslenen açıklamaları bile yeterince etkili olamadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ve başlayan çatışmalar sonrasında tüm çabasını “Sürecin buzdolabından çıkarılması” için harcayan Demirtaş ve partisi, sesini duyuramadı. Dağlıca saldırısı ve bu saldırıyla birlikte iktidar ve yakın medyasının doğrudan hedefi haline gelen HDP, şimdi 1 Kasım seçimlerini de güvenceye alabilecek bazı yeni yaklaşımlar içine girdi.

HDP’de yapılan değerlendirmelere göre artık görev “çatışmasızlığın ilan edilip seçim öncesindeki çözüm süreci koşullarına döndürülmesi” ile sınırlı olmayacak boyutlara sıçradı. HDP’de asıl kaygı, “halklar arasında bir çatışma” olasılığının ilk kez bu kadar gerçekçi bir hal kazanması olarak ifade ediliyor. Parti, HDP’nin “Türkiyelileşme” projesinin de büyük zarar gördüğü tehlikesinden hareket ediyor. Bu nedenle, partide yeni yaklaşım, PKK’ye silah bıraktırma girişimlerini sürdürmek ve HDP daha küçük bir partiyken çok popüler slogan olan “Halkların kardeşliği” çizgisi üzerinden Türk-Kürt ortak platformlarında daha geniş barış etkinliklerini hayata geçirmek olarak belirlendi. Demirtaş bugün Diyarbakır’da düzenleyeceği basın toplantısının ardından iki bakanın da aralarında olduğu milletvekili grubuyla 5 gündür sokağa çıkma yasağının sürdüğü Cizre’ye gidecek.

MHP: Taban hırsızına karşı
7 Haziran sonrası stratejisini “HDP ile aynı cümlede anılmamak” şeklinde kuran MHP lideri, tırmanan şiddetle birlikte tabanına ilişkin ciddi bir rakibin tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Şiddet süreci Dağlıca ile zirve yapınca beklenenin tersine sahneye ilk olarak MHP değil AKP çıktı. AKP sözcülerinin sert demeçlerinin yanı sıra, partililerin de milliyetçi sloganlarla sokağa çıkma eğilimlerine girmesi üzerine MHP, yeni bir durum değerlendirmesine gitmek zorunda kaldı. Çünkü MHP, bir anda “Tabanını çalmak isteyen bir hırsızın bahçesinin duvarına dayanan bir parti” fotoğrafı verdi.

Bahçeli’nin sınavı
Aslında MHP lideri Bahçeli’nin kurmaylarına göre MHP tabanına yönelik 1 Kasım seçimlerini hedefleyen AKP iştahı, 7 Haziran’dan sonra göstere göstere geldi. Tuğrul Türkeş’in seçim hükümetine alınması da doğrudan 1 Kasım seçimini hedefleyen bir hamle olarak değerlendiriliyor. Dağlıca sonrası iktidarın zaten sert olan dilini daha da sivrileştirmesi, MHP’de “AKP’nin milliyetçi taban nezdinde MHP ile alan hâkimiyeti savaşı” olarak görülüyor. MHP’lilere göre Bahçeli’nin öteden beri “ülkücülerin sokağa çıkmasını önleyen lider” şeklindeki tutumu ve algısı, AKP’nin rekabetçi tutumu nedeniyle şimdi yeni bir sınavdan geçmek zorunda. Partide, Bahçeli’nin inisiyatifi AKP’ye kaptırmamak için Ülkü Ocakları’na “sınırlı” da olsa sokağa çıkma izni verirken, “HDP ile asla çatışılmayacak” uyarısı yaptığı da belirtiliyor. Bahçeli, AKP’nin yanı sıra yine sokakta sert söylemleriyle ses veren BBP ile de sıkı bir taban rekabeti yürüteceğine de dikkat çekiliyor. (Cumhuriyet)

Editör: Wan Haber