Gündem Çocuk Derneği, Van depreminin üçüncü yıl raporunu çıkardı. Depremin halen devam ettiğinin yazıldığı rapora göre çocuklar, “Arkadaşlarım evlerinden bahsederken ben susuyorum. Konteynerde TV sesinden ders çalışamıyorum” diyor.

Van’da sosyal ve ekonomik alanda zorlukları gündeme taşıyan rapora göre, TOKİ konutlarının tamamıyla şehrin dinamiklerinin dışlanarak yapılmasından dolayı büyük bir durgunluk yaşanıyor. Ekonomik hareketliliği yıl içerisinde İranlı turistler sağlıyor. Az sayıda da olsa konteynerde yaşam sürüyor.

Ancak çocukların psikolojisi bozuk. Gürültü nedeniyle ders çalışamamaktan yakınan çocuklardan 14 yaşındaki N., “Arkadaşlarım evlerinden bahsederken ben susuyorum. Konteynerde TV sesinden ders çalışamıyorum” diyor.

“TOKİ KONUTLARI DAYANIKSIZ MALZEMEDEN”

Raporda, TOKİ konutlarıyla yerel basına da yansıyan şikayetler dikkat çekiyor. Erciş TOKİ konutlarında mutfak dolabının düşmesi sonucu 5 aylıkken ölen Tuana’nın ölümüne dikkat çekilen raporda, “TOKİ konutlarının dayanıklı olmadığı kimi TOKİ konutlarının çabuk yıprandığı ve depremzedelerin TOKİ konutlarından barınmaktan korktuğu yerel basına da yansımıştır. TOKİ’de oturan sakinlerin çoğu zaman yapılarda kullanılan malzemelerin kalitesiz olduğundan şikayet ettiği görülmüştür” dendi.

Kürt sanatçı Rojin, Fenerbahçe Spor Kulübü ve bir hayırseverin üç aileyi ev sahibi yaptıkları anlaşıldı.

GÜNDEM ÇOCUK: VAN’DA DEPREM SÜRÜYOR

Raporda şu ifadeler yer aldı:

“Van Erciş’te 23 Ekim 2011 ve 9 Kasım 2011’de yaşanan ve resmi kayıtlara göre 644 kişinin ölümüne ve binlerce kişinin yaralanmasına neden olan depremlerin üzerinden üç yıl geçti. Ancak depremlerin üzerinden bunca zaman geçmiş olmasına ve yapılan kimi çalışmalara rağmen birçok sorun devam ediyor ve bu süreçten en çok çocuklar etkileniyor.

Deprem sonrası ağır hasarlı olduğu ve yıkılması gerektiği belirtilen 72.242 yapıdan sadece 20.500 yapı yıkılmış geriye kalan 51.750 yapı ise halen yıkılmayı beklemektedir. Van’da depreminin 3 yılına rağmen çoğu aile, ağır ve orta hasarlı evlerde barınmaya devam etmektedir.

Depremin yarattığı ekonomik sorunların çözümü için etkili bir ekonomik plan uygulanmadığı, esnafların aldıkları kredileri ödemekte zorlandığı ve kimi zaman ödeyemediği, dar gelirli olduğu için işe alınan 7.286 kişinin durumlarında herhangi bir gelişme olmamasına ve başka bir geçim kaynakları bulunmamasına rağmen işten çıkarıldığı görülmektedir. Buna ek olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nda yıllarca taşeron şirketler aracılığıyla çalışan 304 personelin de işine son verilmiştir.

Deprem sonrası imar planın oluşturulması 2 yıl içerisinde mümkün olabilmiş ve yapılan imar planın şehrin yapısından ziyade rant odaklı olduğuna dair iddialar sürekli dillendirilmiştir. Halen son halini almayan imar planı ve deprem sonrası oluşan ekonomik sorunlar nedeniyle şehrin en büyük ekonomik gücü olan inşaat ve emlak sektörünün iş yapamaz durumda olduğu görülmektedir.

Depremin travmatik sonuçlarına karşın depremzedelere bu amaçla sunulan psiko-sosyal destek hizmeti bulunmamaktadır. Bütün bu yaşananlar çocukları derinden etkilemekte buna karşın çocuklara herhangi bir destek sunulmamaktadır. Ayrıca özellikle konteyner kentlerde eğitime erişim ve süreklilik konusunda da sorunlar yaşanmaktadır.

KONTEYNER PSİKOLOJİSİ

“Konteynerde 9 kişi kalıyoruz” (E., Anadolu K.K.12 yaşında, 7.sınıf öğrencisi)

“10 Kasım’da elektrikler kesilecek dendi. Elektrikler kesilecek mi? Biliyor musunuz” (Anadolu Konteyner Kentinde barınmaya devam eden bir anne)

“Sürekli hasta oluyorum. Buradaki koşullar iyi değil, belediye haftada bir çöpleri topluyor, konteyner küçük ve havasız, hep enfeksiyon kapıyorum. Daha dün taburcu oldum.” (Ş., KOAH hastası, Tahirpaşa KK)

“Deprem zamanı kiracı olduğumu kanıtlayamadım. Ev sahibi benim yerime oğlunu kiracı gösterdi.” (Tahirpaşa KK)

“Evleri icralık olduğu için iki aile konteynerde kalıyor.” (Tahirpaşa KK)

“Oksijen makinası almamız gerekti. SGK 500 TL fark istedi. Parayı verecek durumumuz yoktu. Ölen birinin makinasını eski su haznesini yenisiyle değiştiremeden aldık.” (A., Tahirpaşa KK)

“Servis parası ödeyemediğim için liseye giden kızımı başarı düzeyi iyi olan Özden Adalı Anadolu Lisesinden alıp konteynerimize yakın Vali Haydar Bey Lisesine kaydettim”. (A., Tahirpaşa KK)

“7 çocuğumla beraber buradayım” (S., Tahirpaşa Konteyner Kentinde barınmaya devam eden bir anne)

“Konteynerde kalmak istemiyorum. Ders çalışamıyorum. Çok ses var”. (G., 12 yaşında, Tahirpaşa KK)

“Kimse bizi düşünmüyor. Okulumdan oldum 409 puanlı okulumdan olup 300 puanlı okula gidiyorum”. (N. 17 yaşında, Lise 2 öğrencisi)

“Servis parası verecek durumumuz yok. Para olduğunda okula otobüsle gidiyorum, para olmadığındaysa okula gitmiyorum. Okul akşamları geç dağılıyor, korkuyorum. Arkadaşlarım evlerinden bahsederken ben susuyorum. Konteynerde TV sesinden ders çalışamıyorum. (N., 14 yaşında)

“ÖNCELİKLİ ÖNERİLER”

Ekonomik sebeplerden dolayı eğitimi aksayan çocukların tespit edilmesi ve desteklenmesi,
Yaşanan ekonomik sorunlar için uzun süreli yerel kalkınma planlarının geliştirilmesi,
Konteynerde barınmaya devam eden ve hasarlı evlerde barınan aileler için ailelerin ekonomik durumlarına uygun barınma imkanlarının geliştirilmesi,
Valiliğin talep ettiği fakat halen hakkında herhangi bir gelişme olmayan 2500 sosyal konutun yapılarak adil bir şekilde hak sahiplerine verilmesi,
Depremden kaynaklı psiko-sosyal sorunların çözümü için özellikle çocuklara yönelik sistemli psiko-sosyal programların yürütülmesi,
Van Koordinasyon Kurulu gibi sivil oluşumların konuyu takip etmesi, taleplerin gerçekleştirilmesi için baskı gücünün oluşturulması,
TOKİ konutlarıyla ilgili sorunların çözülmesi ve TOKİ konut ödemelerinin dar gelirli aileler için ekonomik durumuna uygun olarak yeniden belirlenmesi.


SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Deprem ve benzeri afet durumlarında yaşanan sorunlara, insanların bireysel özellikleri, ihtiyaçları, bulundukları şehrin kültürü, dokusu gibi özellikler bütüncül olarak göz önünde bulundurularak bütüncül, kapsayıcı, tarafların katılımına açık ve çeşitli çözümler geliştirilmeli, insanlar tek bir “çözüme” mecbur bırakılmamalıdır. Aksi durumda bu rapor kapsamında belirtilen sorunların daha da ağırlaşması kaçınılmazdır.

Van ilinin önemli oranda göçle oluşan nüfusunun aynı zamanda üretimden koparıldığı ve kent hayatı içerisinde yoksulluğa mahkum olduğu dikkate alınmalıdır. Van’ın bu durumu ve önemli ekonomik unsurlar olan inşaat- emlak sektörünün deprem zamanı ve sonrasında uygulanan politikalarla gücünü kaybetmesi ve depremin sebep olduğu diğer ekonomik sorunlar, Van’da var olan yoksulluğu ve sorunları daha da keskinleştirmiş ve derinleştirmiştir. Van’da mevcut durumun sadece deprem ve sonrasıyla anlaşılması mümkün değildir. Mevcut durumu kentin deprem öncesi durumu, göçle başlayan genel yoksulluk hali ve deprem zamanı ve sonrası uygulanan politikaların sorunların çözümüne katkı sağlayacak yeterlilikte olmamasıyla değerlendirmek gerekmektedir.

Depremden kaynaklı ekonomik sorunların çözümü için yerel kalkınma planlarının geliştirilmesi ve istihdam olanaklarının sağlanması beklenirken insanların durumlarında herhangi bir iyileşme olmamasına karşın işten çıkarılması ciddi bir sorundur.

Her ne kadar Vanlı depremzedelerin barınma hakkı talepleri eskisi kadar güçlü ifade edilemiyorsa da bu durum konut sorunun çözüldüğü anlamına gelmemektedir. Valiliğin 14 bin ailenin konut ihtiyacının bulunduğunu belirtmesi ve 2500 sosyal konut talep etmesi bu açıdan önemlidir. Ancak konteynerlerde barınan ailelerin azalması ve çoğu dar gelirli ailenin kiraya çıkarak görünür olmaktan uzaklaşması ve örgütlü bir güç oluşturmaması ve bu konut talebiyle ilgili kamu baskısının azalması konut talebinin karşılanmasını güçleştirmektedir. Van merkezde ve Erciş ilçesinde yüzlerce aile halen hasarlı evlerde barınmaktadır. Konuyla ilgili gerek kamuoyu gerekse örgütlü yapıların baskısının (Van Koordinasyon Kurulu gibi) güçlü, etkili ve sürekli olamaması konuyla ilgili sorunların ve taleplerin görünür hale gelmesini engellemektedir.

Dolayısıyla bütüncül, kapsayıcı, tarafların katılımına açık ve çeşitli hizmetleri içeren bir yaklaşım sergilenmemesi nedeniyle, depremin 3. yılında Van’da birçok sorun birbirini etkileyerek büyümektedir. Şu anda bölgede yaşanan en acil sorun, insanların temel haklarına erişimiyle ilgili yaşadıkları ve karar vericilerin görmezden geldiği durumlardır.

Yapılan uygulamalarla depremden zarar görmüş insanların, yaşadıkları sorunlara kalıcı bir çözüm üretilmeden deprem sonrası uygulamalarla ve politikalarla güçsüzleştirildiği görülmektedir.

Bölgede yaşayan yoksul halkın zorlukla inşa ettikleri hayatları ve evleri depremle yıkılmıştır. Bu durumdan hareketle onların barınma sorunlarına çözüm istemelerini, birçok zorluğa rağmen ödeme güçleri olmadığı için konteynırlarda ve hasarlı evlerde kalmaya devam ettiklerini görmek, anlamak ve uygun çözümler üretmek gerekmektedir.

Van ilinde yürütülen psiko-sosyal çalışmalar programlı ve uzun vadeli bir şekilde sunulmamasından dolayı etkili olmamıştır. Yapılan araştırmaların gösterdiği sonuçlar acil bir biçimde sivil toplumun dahil olduğu programlı ve uzun vadeli bir psiko-sosyal çalışmanın yürütülmesini gerektirmektedir.

Fırsat eşitliği ilkesinin yaşama geçmesi gereken eğitim sisteminde Vanlı öğrenciler eşit olmayan şartlarda eğitim ve öğretime devam etmektedir.

Bir bütün halinde değerlendirildiğinde Van’ın sadece depremden yara almadığı, sağlıksız ve yanlış politikalar nedeniyle de mağdur edildiği ve durumun Van’daki durumun normalleşmesi için büyük bir önem taşıdığı göz önünde tutulmalıdır.

Bu doğrultuda Van’da yaşayan insanların özellikleri ve gereksinimlerine yönelik aşamalı, bütüncül, kapsayıcı, tarafların katılımına açık ve çeşitli hizmetleri barındıran bir yaklaşım sergileyen kalkınma programı geliştirilmelidir.” (Zete)

Editör: Wan Haber