Adilcevaz Kaymakamlığı, Adilcevaz Belediyesi, Bitlis Eren Üniversitesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve Adilcevaz Kültür, Sanat ve Turizm Derneği işbirliği ile Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde ‘Tarih, Arkeoloji, Jeoloji ve Turizm Çalıştayı' düzenlendi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından çalıştayın açılış konuşmasını yapan Adilcevaz Kültür, Sanat ve Turizm Derneği Başkanı Cumali Birol, Adilcevaz’da ilk defa bir tarih, arkeoloji, jeoloji ve turizm çalıştayı yaptıklarını belirterek, “Burada Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve Bitlis Eren Üniversitesi tarafından yaklaşık 7 aylık bir çalışma söz konusu. Kaymakamımız ve belediye başkanımız sağ olsunlar bizlere desteklerini esirgemediler. Gerçekten Adilcevaz’a ait bugüne kadar bir yazılı tarihimiz, kitabımız ve bir makalemiz maalesef yok. Varsa da bir araya toplanmamıştır, biz bunları gördük. Allah kısmet ederse bu çalıştayın ilkini yapıyoruz ve devamının geleceğini düşünüyoruz. Bu çalıştayın Adilcevaz’a, ilimize ve ülkemize hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi. 

“Çalıştay geçmişten aldığımız mirasla geleceğimize iyi bir ışık tutacak” 
Adilcevaz Kaymakamı Arif Karaman ise, çalıştayla Van Gölü ve havzası bakımından kıymetli çalışmaların ortaya koyulacağını belirterek, “Bu çalıştay inşallah bizim geçmişten aldığımız mirasla geleceğimize iyi bir ışık tutacak. Buradan yol alıp Adilcevaz, Bitlis, Van Gölü Havzası ve bölgemiz için yararlı sonuçlar ortaya koyacağız. Bu bölgeye ilgi duyan ve ne olduğunu çözmeye çalışan sadece biz değiliz. Adilcevaz Kalesi’nin sular altında kalan kısmı bulunduğunda National Geographic bunu haber yapmıştı. Burada yapılan çalışmalar yurt dışında da ciddi ses getiriyor. Sahibi olarak en çok bizim ilgilenmemiz ve sahip çıkmamız gerekiyor. Bu anlamda bugünkü çalıştay bir kilometre taşı olarak düşünülürse, başlangıçta inşallah çok güzel bir yeri olur. Katılımlarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyor, çalıştayın hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu. 

“Van Gölü’nün altı bir müze şeklindedir” 
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş ise, Van Gölü etrafında 14 bin kişinin balıkçılıkla geçimini sağladığını, buranın sadece balıkçılıkla değil altındaki mikrobiyalitlerle de dikkat çekmesi ve turizme kazandırılması gerektiğini söyledi. Akkuş, “Van Gölü kapalı bir ekosistem. Göller bulundukları yerlerin geçmişlerini kaydederler. Van Gölü’ne dalışlar gerçekleştiriyorum. Her dalışta Van Gölü altında farklı birçok yapı görüyoruz. Urartu Kalesi olsun, henüz açıklamadığımız balık heykelleri olsun, yürüyüş yolları ve evler olsun. Aslında Van Gölü’nün altı bir tarih gibi, bir müze şeklindedir. Van Gölü başlı başına eşsiz bir ekosistem. Dünyada bulabileceğiniz en güzel ekosistemlerden birisidir. Kapalı bir göl. Yani Van Gölü tarihten bugüne etrafında ne olmuşsa bunu kaydeden bir göl. Göller bulundukları bölgenin adeta geçmişini kaydederler. Bundan 200-300 yıl önce yukarıdaki dağlarda hangi ağaçlar vardı diye bir soru sorarsak dönüp Van Gölü’ne bakmamız lazım. Çünkü oradaki ağaçların tohumları, polenlerinin hepsi Van Gölü’nün tabanında birikiyor. Çünkü Van Gölü bölgenin en eski şahididir” ifadelerini kullandı. 

“Nuh tufanının Van Gölü çevresinde olma ihtimali var” 
Araştırmacı-yazar İlham Gadjmuradov ise, bölgede uzun yıllardan beri çalışma yaptığını söyledi. Nuh tufanı ile ilgili verilerden yola çıkarak tufanın Van Gölü çevresinde olma ihtimali olduğunu dile getiren Gadjmuradov, “Kutsal kitaplarda, Babil tarihlerinde Nuh tufanı birbirine çok benzer şekillerde anlatılıyor. Bu belgeler aslında Nuh tufanının bölgesel bir tufan olduğunu ortaya koyuyor. Dünyanın benzer coğrafyalarında benzer efsaneler çok çabuk yayılırdı. Bölgesel olarak geçen Nuh tufanında Hristiyan ve İslam dinlerinin yayılması ile dünyayı fethetti. Bununla ilgili motiflerin asıl coğrafyasını belirtmek gerekir. Somut verilere ulaşmada en eski kaynak Gılgamış Destanı'dır. Bazı araştırmacılar söz konusu olayın ana vatanı olarak Mezopotamya’yı göstermişlerdir. Ancak Mezopotamya gibi alanlarda su seviyesinin yükselmesi çok da mümkün değildir. Yaşanan felaketin burada tamamen farklı bir coğrafyada gerçekleştiği söylenebilir. Ayrıca eski kaynaklarda olayın kapalı ve volkanik bir bölgede geçtiği de ifade edilmektedir. Tufanın yaşandığı yeri işaret eden tek veri Nuh’un selden sonra Ağrı Dağları diye adlandırılan yere oturtulmasıdır. Tevrat’ın tercümesinde yapılan bir yanlışlıkla Türkiye’nin doğusundaki Ağrı Dağı ile özdeşleştirilmektedir. Ancak bölgedeki dillerde bu bölge farklı adlandırılmaktadır. Şüphesiz anlatılanlara göre Nuh’un gemisinin merkezinde Van Gölü olduğu, Urartu bölgesinde bir yere oturmuştur. İslam geleneğinde Nuh Dağı, Van Gölü’nün güneyindeki Cudi Dağı olarak kabul edilir. Bu da Nuh tufanının ana vatanının Van Gölü çevresi fikrini desteklemektedir” şeklinde konuştu. 

Düzenlenen çalıştay, diğer katılımcıların sunumlarının ardından sona erdi. Adilcevaz Meslek Yüksekokulu konferans salonunda gerçekleştirilen çalıştaya Adilcevaz Kaymakamı Arif Karaman, Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu, Dr. Öğretim Üyesi Serkan Erdoğan, Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, Dr. Öğretim Üyesi Çetin Yeşilova, araştırma görevlisi Sinan Kılıç, araştırmacı-yazar İlham Gadjmuradov, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. (iha)

Editör: Wan Haber