İsrail tarafından kendilerine heyetler gönderildiğini iddia eden Yıldırım bize bu davadan vazgeçmeleri halinde İHH’nın terör listesinden çıkarılacağını, İsrail’de şube açabileceğimizi ve Filistin’e yardım götürebileceğimizi söylüyorlar” ifadelerini kullandı.

Mavi Marmara baskınına medya geldiği tarihte İsrail Genelkurmay Başkanı olan Rau Aluf Gabiel Ashknazi ve 3 İsrail’li komutan hakkında açılan davanın görülmesine devam ediliyor. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde sabah saatlerinde başlayan davada İHH Başkanı Bülent Yıldırım müşteki olarak ifade verdi.

Saldırıda ağır yaralandıktan sonra tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Uğur Süleyman Söylemez’i toprağa verdiklerini belirten Yıldırım “Acımız büyük. Cenazeye katıldığımda şu ana kadar niçin dünyanın sessiz kaldığını anlamakta zorlanıyorum” dedi.

“İSRAİL SESSİZ BİR SOYKIRIM UYGULUYORDU”

Gazze’ye 2008 yılında giren ilk yardım kuruluşu olduklarını ifade eden Yıldırım “Savaş sırasında Gazze’ye girdiğimizde her yere bomba atıldığını gördüm. Annesinin cesedini almaya giden çocukların öldüğünü gördüm. Savaşta İsrail’in hiçbir şekilde acımadığını, İsrail tarafından atılan füzelerin üstüne küfürler yazdığını gördük. İsrail sessiz bir soykırım uyguluyordu. Öyle silahlar kullandılar ki sadece insanları değil çevreyi de katlettiler. Hedefleri insanların yiyeceklere ulaşamamasıydı. Savaş sonrasında kullanılan silahlardan dolayı yüzümde kara lekeler çıktı” dedi.

“KİMSENİN AKLINDA BİR KATLİAM YOKTU”

Denizden Gazze’ye 8 kez yardım filolarının düzenlendiğini ve birkaç tanesine insani boyutlarda müdahale edildiğini gördüklerini bunun üzerine Mavi Marmara yardım filosunu düzenlediklerini söyleyen Yıldırım;“Avrupa’dan 6 ana kuruluş, 200 tane sivil toplum kuruluşunun olduğu, hakimlerin, savcıların ve bürokratların olduğu bir filoyduk. O sırada Mavi Marmara yeni satılığa çıkarılmıştı. Niyetimiz ortaya çıkınca gemiyi almamız engellenmeye çalışıldı.

ANLIK TAKİP YAPIYORLARDI

İsrail’in anlık takip yaptığını biliyorduk. İsrail’in TV kanallarına ambargoyu delmek için geldiğimizi, insani yardım getirdiğimizi söyledik onlara. BM ve Avrupa Parlamentosu destek açıklaması yaptı. Hatta Deniz Baykal’a yapılan o tuzak olmasaydı CHP’den bile birisi gelecekti gemiye. İsrail’e silah getirmediğimizi söyledik çünkü İsrail propaganda yapıyordu. Tüm aktivistler defaatle arandı. Süpürge sapları bile çıkarıldı. Yolda elbette bunlar bizim için kimsenin görmediği yerlerde silah veya uyuşturucu var diyeceklerdi.

Öyle bir kamera sistemi kurduk ki her köşesini gösteren sistem vardı. Hatta tuvalette bile üstten çeken kamera vardı. İsrail kanallarında izin verin biz 2-3 gün içinde eşyalarımızı boşaltalım sonra ambargoya devam edin dedik. Kimsenin aklında bir katliam yoktu, motorlarımızı vuracaklarını düşünüyorduk. Onların işgal ettikleri karasularına girmedik.

Biz 70 milin üzerinde Mısır’a doğru seyir halindeydik. 73 mildeyken İsrail’in bize saldırabileceğini hissettik. TV kanallarında bunlar bizi vuracak geri dönmek istesek dönemeyiz dedik. Ama bütün dünya sessizdi. İçimizde İsrail parlamenterleri de vardı. Onlar dahi çağrı yaptı. Akşam oldu kaptan haber gönderdi. Bazı aktivistler geminin demirlerini kesiyor bunu yaptırmayın dedi. Şu an üzülerek söylüyorum ki o demirleri toplattırdım. Ben saldırabileceklerini bilemedim” şeklinde konuştu.

“MAVİ MARMAYA’YA SALDIRANLAR ARASINDA TÜRKİYELİ YAHUDİLER DE VARDI”

Gemide yaşananları ayrıntılarıyla anlatan Yıldırım şöyle konuştu;

“Sabah saatlerinde diğer gemiden etrafımızda zodyak var dikkat edin çağrısı aldık. Bunun üzerine gemidekilere çatışmaya girmeyin dedim. Mavi Marmaya’ya saldıranlar arasında Türkiyeli Yahudiler de vardı. O dönemde İsrail’e gidip askerlik yapan Türk yahudileri MİT’in tespit edilmesini istiyoruz.

Son ana kadar gemiye yanaşırlar, eğer olmazsa Mısır’a gideceğiz diye düşünüyorduk. Hiçbir uyarıda bulunmadan karanlığın içinden öyle bir çıkış yaptılar ki Allah o sırada korkuyu herkesin kalbinden aldı. Helikopterler uçuyor, zodyaklar vardı yanımızda.

Denizaltı bile getirmişlerdi. Bir anda ses, gaz, sis ve ışık bombası attılar. Uğur Süleyman Söylemez’i zodyak botlarının arkasındaki bir bot uzun menzilli bir silahla vurmuştu. Bilinçli öldürülmüştü. Helikopterle ateş edilirken plastik mermi kullandıklarını sandık, düşünemedik gerçek silah kullanacaklarını. Sonra birdenbire biri geldi gözlerime baktı. Nefes alamıyorum dedi. O zaman anladım gerçek mermi kullandıklarını.

Üstten bir İsrail askerinin silaha doğru davrandığını gördüm. Cengiz Soylu üstüne doğru koştu daha fazla insan ölmesin diye. Helikopterlerden askerler indi. Ölseniz de öldürmeyeceksiniz dediğimi hatırlayıp silahları aşağı attım. Şehitler bir bir aşağı gelmesine rağmen doktorlar yaralıları tedavi ederken İsrail askerlerini de tedavi ediyorlardı.

Etrafta öyle mermi atılıyordu ki tahmin etmek mümkün değil. Üstümdeki beyaz gömleği çıkarıp sallanmasını, teslim oluyoruz demesini istedim ibranice bilen birinden. O sırada Rais Salah öldü diye sevinç çığlıkları atıldı. Ellerinde bir ölüm listesi varmış.

O listede ben de vardım. Saldırı başlamadan önce Uğur Süleyman Söylemez’in olduğu yeri ziyaret ettim. Uğur Süleyman Söylemez’i ben sandılar. 5-6 milyar insan bunu canlı canlı seyretti. Biz burada adaletin var olup olmadığını sorguluyoruz. Burada biri öldürüldüğü zaman yakalama tutuklama çıkarılması gerekiyor”

TESLİM OLMAMIZDAN SONRA BİLE ATEŞ EDİLDİ

BM’nin raporunun İsrail’i yüzde 100 haksız gördüğünü hatırlatan Yıldırım “Kasten adam öldürme, kasten adam yaralama, özgürlüğü tahdit ettiği belirlendi. Gemiye teslim olmamızdan sonra bile ateş edildi. Yaralıları vermek istiyoruz almıyorlar, İsrail askerlerini vermek isteyen arkadaşlarımıza kurşun sıktılar. Hukukun üstünlüğü şu an sorguya açılmış durumda. Gördüğüm kadarıyla İsrail’le olan anlaşmalar gündeme geldiğinde davayla ilgili şeyler ötelendi.

Davalardan vazgeçilirse 21 milyon dolar verilecekmiş ancak İHH yine terör listesinden çıkarılmıyor. Adeta bize diyorlar ki Türkiye’de yargı bağımsız değil. İnşallah Türkiye’de yargının bağımsız olduğunu tüm dünya görecektir. İsrail Uluslararsı Ceza Mahkemesi’ni etkilemek istiyor.

Bize heyetler de gönderiyorlar. Bize şantaj yapar gibi bu işten bir şey çıkmayacağını, mahkemenin üstünde siyasi bir gücün olduğunu söylüyorlar. Eğer davadan vazgeçersek İHH’nın terör listesinden çıkarılacağını, İsrail’de şube açabileceğimizi ve Filistin’e yardım götürebileceğimizi söylüyorlar. Bizi tutuklamadan önce o kırmızı ışıkları salondaki herkese tuttular. O kameralarla bunu duyurmasaydık salonda bizi öldüreceklerdi” diye konuştu.

Yıldırım daha sonra sanıklar hakkında yakalama kararı çıkarılmasını talep etti.

Editör: Wan Haber