Diyarbakır Barosu, Şırnak’ın Cizre ilçesinde 4 Eylül – 12 Eylül 2015 tarihleri arasında Şırnak Valiliği’nce ilan edilen sokağa çıkma yasağı boyunca yaşananlara ilişkin inceleme raporunu yayınladı.

Diyarbakır Barosu, Birleşmiş Milletler (BM) Hukuk Dışı, Kısayoldan Keyfi İnfazlar Özel Raportörü'nü Cizre'ye davet edeceğini de açıkladı.

15 kişinin ateşli silahla yaralanma sonucu, beş kişinin hastaneye kaldırılamadığı için ve diğer nedenlerle hayatını kaybettiğinin belirtildiği raporda, dokuz sivilin ve 25 güvenlik görevlisinin de yaralandığı vurgulandı.

Şırnak Valisi’nin 42 gerillanın ölü ele geçirildiğine dair açıklamasının ise herhangi bir bilgi ve belgeyle doğrulanamadı söylendi.

Raporu okumak için tıklayın.

Sokağa çıkma yasağının hukuki çerçevesi hatırlatıldı

Baro, konuya ilişkin ulusal ve uluslararası hukuki ve yasal düzenlemeleri de raporda hatırlattı; “Tüm yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini tümüyle durduracak şekilde sokağa çıkma yasağı yoluna gidilmesinin, ölçüsüz, aşırı ve keyfi bir uygulama niteliğinde olduğu, anayasa ve yasa hükümlerine aykırı olduğu gibi Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine (AİHS) aykırı olduğu aşikardır” dedi.

Cizre Kaymakanı Ahmet Adanur, Cizre Cumhuriyet Başsavcısı Cuma Çoban ve Cizre’de yaşananlarla yapılan görüşmeler de raporda yer aldı.

Baro sivil ölümleri, yaralanmalar, sağlık hizmetlerine erişimde ihlaller, kolluk kuvvetlerinin aşırı ve keyfi güç kullanımı konusunda acilen soruşturma başlatılması gerektiğini söylerken, “Şırnak Valisi hakkında bir an önce cezai ve idari soruşturma başlatılmalı ve bu kamu görevlisinin görevden uzaklaştırılması değerlendirilmelidir” dedi.

Ayrıca sokağa çıkma yasağı boyunca oluşan maddi hasarın da devlet tarafından karşılanması, evleri kullanılamayacak hale gelenlere iskan sağlanması gerektiği belirtildi.

İletişim kesildi, zırhlı araçlar mahallelere girdi

Raporda yer alan tespitlerden bazıları şöyle:

* Heyet 5 Eylül’de Cizre’ye yaptığı sınırlı ziyarette şehir etrafındaki yüksek tepelerde ve şehre hâkim tüm noktalarda konumlanmış tank ve zırhlı araçların namlularının şehre çevrildiğini gözlemlemiştir.

* Sokağa çıkma yasağı boyunca tüm GSM operatörlerinin hatları Şırnak Valiliği’nin talimatıyla kesilmiştir. 

* Sokağa çıkma yasağı uygulaması boyunca bir-iki yer haricinde yiyecek-içecek ve ilaç tedariki yapılmamış; dükkan, market, eczane ve fırınlar dâhil tüm işyerleri kapalı kalmıştır. Tüm eczaneler kapatılmış, halkın herhangi bir sağlık hizmetine ulaşımı mümkün olmamıştır.

* Sokağa çıkma yasağının uygulandığı süre boyunca, top, havan, mayın ve diğer bir dizi ağır silah halkın yaşadığı alanda kullanıldı. Mahallelerin içlerine doğru zırhlı araçlarla operasyon düzenleyerek ilerlemeye çalışan güvenlik görevlilerine karşı mayın döşenmiş, silahlar kullanılmıştır.

* İlçe merkezinde özellikle olayların yaşandığı Nur ve Cudi Mahallelerinde yapılan ilk günkü incelemelerde; yerlerde yüzlerce kovan, patlamamış kurşun ve diğer çatışma artıkları, biber gazı kapsülleri, roketatar parça ve aksanları, kan izleri, cam kırıkları, yanmış veya zarar görmüş araç kalıntıları, yıkılmış-yakılmış ev ve işyerleri, mayın çukurları, zırhlı polis aracı kalıntıları görülmüş ve kayıt altına alınmıştır. (Bianet)

Olayları tanıklar anlattı

 

"Silahsız bir çocuk avluma girip yere yığıldı"

Abdurrahman Ukşul (49- Emekli Memur / Görgü Tanığı): Nur Mahallesinde evimizin kapısı sokağa bakıyor. Akşam 21:00’da tanımadığım, silahsız bir çocuk avlumun kapısından girip yere düştü. Çocuklarımla birlikte yardıma koştuk. Dama çıkıp yüksek sesle bağırıp çevredekilerden yardım istedim. Komşular gelip çocuğu battaniyeye sarıp camiye götürmek üzere çıkardılar. Kısa bir süre sonra bir sedye üzerinde evimin önüne tekrar geri getirdiler. İçeri giremeden panzer gelip tekrar ateş açtı.Yaralı var diye bağırdı insanlar. Kalbine mermi isabet etmişti. Çocuğu götürüp tekrar geri getirmeleri arasında 15-20 dakikalık zaman vardı. Çocuğa ateş ettikten sonra benim de evimi taradılar. Çocuğun cesedi sabaha kadar sokakta, yerde kaldı. Sabaha karşı bir grup genç gelip cesedi aldı ve camiye götürdü. Çocuğun ilk vurulma anını görmedim, kapımdan girip yere serildiğini gördüm ancak ikinci kez açılan ateşin askeri araçtan açıldığını gördüm.

"Oğlumun öldüğünü internetten ööğrendim"

Tarık İrci (Bünyamin İrci’nin (14) Babası): Oğlum Bünyamin İrci 14 yaşındaydı, 8.sınıfa gidiyordu. Evimiz Kale mahallesinde. Bizim mahallede elektrik vardı ve diğer mahallelere göre nispeten güvenliydi. Nur Mahallesinde ise elektrikler yoktu. İletişim sağlanamıyordu ya da çok sınırlıydı. Bu arada havalar da oldukça sıcaktır burada. Oğlum Bünyamin ve birkaç çocuk, hava çok sıcak olduğundan ve diğer mahallelerde elektrikler olmadığından insanlara buz kalıpları taşıyorlardı. İnsanlar bu sıcak havada soğuk su içebilsin diye. 09 Eylül 2015 Çarşamba günü sabah uyandım internete baktım özellikle Cizre ile ilgili olan haberlere bakıyordum, oğlum Bünyamin İrci’nin hayatını kaybettiğini internetten öğrendim.

"Polisler hastaneye gitmemize izin verseydi, babamı kurtarabilirdik"

Mehmet Emin Açık (41-Şoför / Şahin Açık’ın oğlu): Babam 76 yaşında yüksek tansiyon hastasıydı.11 Eylül saat akşam 18:00 sularında tansiyonu yine yükseldi. Zaten hastaydı o gece yine fenalaştı.Dışarı çıktım araç bulup babamı hastaneye götürmek için ama polisler üstümüze ateş açtı. Gitmemize izin vermedi. Ambulansı aradık hiç kimse telefonlara çıkmıyordu. Yasaktan bir gün önce babam yine fenalaşmıştı hastaneye götürdük iyileşti. Eğer o gün polisler hastaneye gitmemize izin verseydi babamı kurtarabilirdik.

"Evin 50 metre ötesinde vuruldu, yoğun ateşten yanına gidemedik"

Nuri Çağlı (Osman Çağlı’nın babası): Oğlum 18 yaşındaydı. Olay sokağa çıkma yasağının üçüncü günü saat sabah 06:30 sularında oldu. Evde sabah namazını kıldım. O sırada bütün ailem evdeydi. Dışarıdan imdat sesleri gelmeye başladı. O sırada yoğun silah ve patlama sesleri de geliyordu. Oğlum da merak edip çıktı. Biz çıkıp bakmaya cesaret edemiyorduk tabi ama o demek ki gençliğin de verdiği cesaretle çıkıp ne olduğuna bakmak istedi. Kısa bir süre sonra büyük oğlum evin ikinci katıdan “Osman vuruldu, baba Osman’ı vurdular” diye bağırdı. Evin kapısına 40-50 metre uzakta vurulmuş yerdeydi. Yoğun ateşten dolayı bir süre yanına gidemedik. Yüksek binaların çatısından ateş ediyorlardı. Yoğun bir kurşun yağmuru altındaydık.  Etrafındakilere annem ve babam ben ölmeden yetişsin, onları son defa göreyim demiş. Annesi yetişemedi ama ben yetiştim. Oğlumu 2-3 saat boyunca hastaneye götürmek için uğraştık ama telefon hatları çalışmadığı için kimseye ulaşamadık. Daha sonra büyük oğlum ambulansa ulaşmış, alıp gelmiş. Onu ambulansla hastaneye götürdüler ama hastanenin kapısında da polisler tarafından çok bekletilmişler. Hastane kapısında öldü oğlum.

"Kimse gelemeyince derin dondurucuya koyduk"

Ramazan Çağırga (Cemile Çağırga’nın babası): Kızım olayların üçüncü gününde, evimizin avlusunda vuruldu. Saat akşam 21:00 sularıydı. Kızım vurulduğunda zaten her yerde silah ve patlama sesleri geliyordu. Kızım vurulduktan on dakika sonra hayatını kaybetti. Olay anında hemen 112 Acil Servisi ve hastaneyi aradık ancak sağlık personelleri gelemedi. Kimse gelmeyince kızımın cesedini derin dondurucuya koyduk çürümesin diye. Cansız bedenini iki gün boyunca derin dondurucuda muhafaza ettik. İki günün ardından HDP milletvekillerinin yardımıyla kızımın cesedini Camii morguna götürdük. Şimdiye kadar yetkililer bizimle iletişime geçmedi. Herhangi bir ifade almadılar. Teşhis tanığı olarak kardeşim gitti. Kızıma sıkılan kurşunun giriş izi var çıkış izi yok. Kurşun vücudunda kalmış. Kızımın adı Cemile ancak küçüklüğünden beri ona Cizîr deriz. Asıl adı Cizîr’dir. 1992 yılında da Cudi Mahallesinde bulunan aynı eve düşen bir top mermisi yüzünden ailemden yedi (7) kişiyi kaybettim. Sekizimiz de (8) yaralanmıştı. Komşumuz Abdullah ÖZCAN da aynı gün yaralandı ancak yoğun ateş altında olduğumuz için birbirimize gidip gelemiyorduk. Duyduğuma göre bacağını kesmişler.

Editör: Wan Haber