MAZLUMDER Van Şube Başkanı Yakup Aslan, 'bitip bitmediği' tartışılan çözüm sürecini Prestij Gazetesi'ne değerlendirdi. Aslan, "Barış, kalıcı ve gerçek adımların atılmasıyla mümkündür" derken, sivil toplum örgütlerine de çağrıda bulundu. Herkesin, tehlikenin farkında olması gerektiğine işaret eden Aslan şu ifadeleri kullandı; "Yeniden çatışma, savaş sürecinin başlamasının daha büyük acılara, kayıplara ve psikolojik bir kırılmanın eşiğinde olan toplumda telafisi imkânsız yaralara yol açacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Sivil toplum örgütleri olarak bu gidişata dur demek için daha fazla inisiyatif almamız gerektiğine inanıyorum. Daha güçlü bir şekilde sürekli sahada sesimizi yükselterek toplumun bu tehlikeden haberdar olmasını sağlamakla birlikte, toplumsal bir baskıyla cinnet halinde olanları engelleyici etkinlikler yapmalıyız. Aksi takdirde bu hepimizin felaketi olacaktır."

Haber: Fazıl ERÜŞ

Türkiye'de 2012'de başlayan çözüm süreci, 7 Haziran seçimleri sonrası atılmayan somut adımlar nedeniyle yeni bir viraja girdi.

MAZLUMDER Van Şube Başkanı Yakup Aslan, "Toplumu endişe verici bir zemine sürükleyen demeç ve pratiklerden bir an önce uzaklaşılmalı ve yeniden güven ortamının inşasına çalışılmalıdır" ifadelerini kullandı.

"KALICI ADIMLAR ATILMIYOR"
Barış sürecinin ruhuna uygun hareket edilmediğini belirten Aslan, "Özellikle 'Güvenlik Paketi' denilen salahiyetlerin artırılması yasalarından sonra, Kürdistan'da birçok yerde militarist içerikli provokasyonların yapıldığına şahit olduk. Diyadin ve benzeri yerlerdeki olaylarda halkın sağduyusu daha fazla ölümlerin yaşanmasını engelledi. Ancak yaklaşık üç yıldır var olan barış sürecinin ruhuna uygun hareket edilmediği ve devletin âdete bir cinnet sendromu halinde olduğu demeç ve atraksiyonlara fazlasıyla yansımaktadır. Karakolların tahkim edilmesi, kalekol, güvenlik barajı, güvenlik yolu yapımlarının ve korucu alımlarının bu süre içerisinde daha da hızlandırıldığını gözlemlemekteyiz. Bu zeminde yapılan bütün uyarıların hiçbir faydasının olmadığı ve devletin ısrarla dediğim dedik tavrının, kibrinin kararlılıkla sürdürüldüğü de görülüyor. Barışa dair tek bir kalıcı adım atılmadığı gibi, baskıların da gözle görülür hale gelmesi, KCK Yürütme Konseyince "ateşkesin sona erdiği" perspektifinde yapılan açıklamayla yeni bir sürecin başladığına işaret etmektedir" diye belirtti.

"BARIŞ, SOMUT ADIMLARIN ATILMASI İLE MÜMKÜN OLUR"
"Barış, kalıcı ve gerçek adımların atılmasıyla mümkündür" diyen Aslan, "Defalarca söyledik, sahada yapılanlar ve buna ek olarak militarist zeminde, "yangından mal kaçırır gibi" hızla yapılan hazırlıklar barışın ruhuyla bağdaşmamaktadır. Sırf zaman kazanmak için, hiçbir yasal dayanağı olmayan bazı adımların atılması ve buna karşılık yapılması gerekenleri yapmaktan kaçınmak barışın ruhuna uygun değil. Sonra bu topraklarda yaşayan Kürtlerin çocuklarına 'silahlarınızı alın ülke dışına çıkın' demek de mantığın kabul edeceği bir durum değildir. Bu ancak, daha şiddetli yeni savaşların ertelenmesinden başka bir anlam taşımaz. Barış, kalıcı ve gerçek adımların atılmasıyla mümkündür. "Silahını al ülke dışına çık!" demek bu toprakların realitesine uymaz. Barış, iki tarafın eşit koşullarda çatışmaktan tamamen el çekmesidir ve eğer gasp edilen haklar varsa onların iadesidir" ifadelerini kullandı.

"KARDEŞLİĞE UYMAZ"
Yapılan kalekolları, barajları eleştiren Aslan, "Barış süreci deyip, oyalama taktikleriyle konum güçlendirmeyi sağlamak kardeşliğe, insanlığa, ahlaka uymaz ve bu topraklarda yaşayanlara hiçbir hayır getirmez. Yoğun tepkilere, protestolara rağmen devlet bu barış sürecinde tutuklamalarını, kalekol, karakol, baraj, güvenlik yolu yapımını sürdürdü ve yeni korucu kadroları dağıtmaya devam etti. Ülkenin iki tarafı savaşın ateşinde yanarken, yeniden çatışmak için her türlü yönteme başvurmak sağlıklı bir akıl sahibinin onaylayabileceği bir durum değildir" diye konuştu.

"HER İKİ TARAF TEHLİKEYİ GÖRMELİ"
Kentteki Sivil Toplum Örgütlerine de çağrıda bulunan Aslan, son olarak şunları kaydetti:
"Yeniden çatışma, savaş sürecinin başlamasının daha büyük acılara, kayıplara ve psikolojik bir kırılmanın eşiğinde olan toplumda telafisi imkânsız yaralara yol açacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Sivil toplum örgütleri olarak bu gidişata dur demek için daha fazla inisiyatif almamız gerektiğine inanıyorum. Daha güçlü bir şekilde sürekli sahada sesimizi yükselterek toplumun bu tehlikeden haberdar olmasını sağlamakla birlikte, toplumsal bir baskıyla cinnet halinde olanları engelleyici etkinlikler yapmalıyız. Aksi takdirde bu hepimizin felaketi olacaktır. Eğer Suriye ve Irak'ta yaşananlardan ders almazsak geri dönüşü imkânsız bir savaş girdabının içerisine çekilebiliriz. MAZLUMDER olarak, kalıcı ve onurlu bir barış için bize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazırız. Bugünden itibaren yeniden bir çatışma sürecine girmemek ve barışın ruhuna uygun hareket edilmesi için çağrılarımızı daha fazla yapacağız. Her iki tarafın da bu tehlikeyi görmesini dileriz. Toplumu endişe verici bir zemine sürükleyen demeç ve pratiklerden bir an önce uzaklaşılmalı ve yeniden güven ortamının inşasına çalışılmalıdır."

Editör: Wan Haber