Debelenen demokrasi

Abone Ol

 

Demokrasinin kelime anlamını biliyor musunuz?
 
demokrasinin kelime anlamı kısaca, “saygıdır.”
 
Bunu siz okurlar için söylemiyorum. Sadece demokrasinin öneminden söz ederek; bizlere bildikleri demokrasiyi aşılayan kesime ifade ediyorum
 
Gel gör ki; 7/24 demokrasi çığlıklarının atıldığı bu ülkede bizler barışın daimi yetinden söz ederken, en çok demokrasiyi abesle iştigal ediyoruz.
 
Demokrasi kelimesinin anlam olarak, en çok debelendiği, küçümsendiği, aşağılanıp sözde kullanıldığı ülkeler arasında herhalde ilk sırada biziz.
 
2009’dan beri bu ülke de çeşitli açılımlar yapılıyor.  Adı: “Açılım, demokratik açılım,  Kürt açılımı ve benzeri” hepsinin ardına demokrasi kelimesi eklendi.
 
Ama demokrasiden eser yoktu lütuf gibi sunulan açılımlarda.  
 
Kendi içinde bin bir türlü çatışmaların yaşandığı bu ülkede, 30 yıldır kanayan bir yaraya başına demokrasi kelimesi koyup çözüm süreçlerine gidiliyor son yıllarda.
 
Ama ne zaman bir barış sürecinin başlangıcından söz edilse hele ki sonunda “demokratik, demokrasi” kelimesi konsa, adı muhalif olan herkes gözlerini cezaevinde açıyor.
 
Şimdi startı verilen süreç;  “İmralı süreci”
 
Açılım’ın yapıldığı 2009 yılında 10 bin’den fazla Kürt siyasetçi cezaevlerinde aldı soluğu.  
 
Ardı arkası kesilmeyen operasyonlar tutuklamalar ve gelinen nokta.
 
“İmralı süreci”
 
‘İmralı süreci’nin başlaması da kolay olmadı olmayacak gibide.
 
DHKPC operasyonu adı altında başlayan bu operasyon ülkede, gazetecinin, öğrencinin, siyasetçinin, yoksulun hakkını adli makamlarda sorgulayan Çağdaş Hukukçular Derneğine (ÇHD) üye avukatlara yapılan baskınla başladı.
 
Bunun adını artık bu halk şöyle tanımlıyor: “Kendine benzetme operasyonu”
 
Şimdi yeniden başlayan bir süreçte herkesin akli selim hareket etmesini istiyor iktidar kabinesi,
 
“Aman bir pot kırmayın” söylemleriyle her gün bu süreci genişletmeye çalışarak, toplumsal barışa imza atmak istiyor. Muhalif olan bütün kesimleri hapsederek.
 
Ama bir diğer taraftan bu ülkede, seçilmiş belediye başkanlarını ve siyasetçilerini cezaevlerinde sömürüp, adliye koridorlarında götür getir yaparak başarmak istiyor bu işi.
 
Bunu yaparken, elinde bu güne kadar hiç bilmediğimiz şahit olmadığımız cambazlıklarla yapıyor,
 
Seçilmiş Belediye Başkanlarını ve siyasetçilerini “Ülkenin barışını dinamitliyor” saçmalıklarıyla, absürt iddianamelerle toplum önünde aşağılamayı bir marifet olarak gören bu kalıplaşmış yapı, reel alanda siyaset yapan seçilmişleri hapsederek; onu o makama getiren yüz binlerce insana “ben senin seçtiğini tanımıyorum” diyor.
 
Yüzde 60 oy almış bir belediye başkanı; cezaevlerinde sürünüp adliyelerde yargılanıyor.
 
Mesela CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’da da aynı durumdan nasiplenenlerden.
 
Genel seçimler öncesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “İzmir’i mutlak istiyorum” sözlerinden sonra belediye ablukaya alındı ve beklenen operasyon çok geçmeden gerçekleşti
 
Sonrası malum!
 
Gizli tanıklara dayandırılan iddianame ve iddianamede yer alan 34 ayrı suç ve bu suçlara istenen 397 yıllık hapis
 
İddianamesinde ne ararsan var.
 
Ama bu adam seçilmiş bir belediye başkanı olması göz önünde bulundurulup, tutuksuz yargılanabiliyor. Üstelik yargılanmaya polis eskortluğunda geliyor.
 
Dayatılan dayatılmaya çalışılan tek şey; muhalif olan her kesimin onlar gibi düşünmesini sağlamak!
 
İzmir’de bunlar yaşanırken; Doğu ve Güneydoğu’da, KCK adı altında tutuklanan yüzlerce siyasetçi ve belediye başkanı “gizli tanık ifadeleri” adı altında yıllardır cezaevlerinde yatıyor. Üstelik ortada somut hiçbir şey yok.
 
2009 yerel seçimlerde 99 belediye alan BDP’nin şimdi dışarı da kalan seçilmiş belediye başkanları bir elin parmak sayısı kadar!
 
Ne kadar vahim bir durum değil mi?
 
Güzelim ülkenin “ileri demokrasisi”
 
Farkında mısınız?

Bu ülkede yaşayan muhalifler artık mülteci hayatının çok daha gerisinde bir yaşam sürdürüyor.
 
Mülteciler bile muhalifler kadar huzursuz değil bu ülkede.
 
Tutuklanma korkularının hakim olduğu, bu coğrafya’ya barışı bu şekilde inşa edemezsiniz!
 
Her an bir operasyon. Her an gözaltı ve her an kırılacak kapılar ve ardında beliren polislerin sizi almak için bekliyor olması.
 
Muhalif kesimler için artık huzurlu yaşamak yasak, konuşmak yasak ve ifade özgürlüğü yasak!
 
Tuhaf değimli?
 
Kendi ülkenizde anavatanınızda mültecilerden bile daha huzursuz olmanız!
 
Muhalif olmaktan yana susturulmanız akla hayale sığmayan yalan beyan iddianamelerle yargılanmanız
 
Gariptir gerçekten; Malazgirt kapılarını açtığınız insanların sizin onurunuzla oynaması, seçtiklerinizi hapsetmesi, değerlerinizle alay etmesi ve sizi kendisine benzetmesi
 
Bu ülkede barışın hakim olmasını isterken, öte yandan bu ülke insanı tarafından seçilen insanları yargılayarak, aşağılayarak halka hakaret ederek; toplumsal uzlaşıdan söz edilmez.
 
Bu ülkede demokrasiden söz edeceksek, Demokrasinin anlamını hayatımızla pekiştirmeliyiz.  Önce anlamını bileceğiz demokrasi kelimesinin. Yoksa demokrasi aralarıyla barışı getirmeye çalışmak, toplumsal uzlaşıyı sağlamak istediğini söylemek; insanları aşağılamaktan başka bir palavra değildir.
 
Hayata geçirilmeye çalışılan demokrasi cezaevlerinde yatıyor maalesef…