HABER ANALİZ - NAİF YAŞAR

 

Zemheri’nin Kürtçedeki adı ‘Çıle’ dir.Çıle; serhat coğrafyasında yaşanan, şiddetli kış günlerinin diğer bir adıdır.
Büyük Çile, kırk gün,’Çılé Bucik’ dedikleri ‘Beçe’ ise 20 gün boyunca hüküm sürer bu topraklarda.
Bu gün, Büyük Çıle’nin 30.günü geride kaldı.


Adı kaçağa çıkan, eşkıyaya çıkan, terörist’e çıkan bir coğrafyada, insanlar, karlı, boranlı soğuk günleri beklerken, güneşin bonkörlüğü karşısında şaşa kaldılar.


Ne hikmettir bilinmez ama,kentin seçilmişlerinin,mahkeme salonlarında yargılandığı,bu zemheri gününde,Mengene sıradağlarının ardında doğan güneş,seçilmişlerin uğradığı haksızlığa nispet yaparcasına,tüm sıcaklığıyla,İskele de bulunan M Tip cezaevinin alanını ısıtıyordu.


Kendi iradeleri olarak kabul ettikleri ,sevdiklerinin yargılanmalarına destek sunmak için,kentin varoşlarından,mahkeme salonun önüne akın eden binlerce yoksul insan ,güneşin bahşettiği sıcaklıkla,ellerinde sevdiklerinin posterleri,dudaklarında dökülen sevgi tezahüratlarıyla,alanda volta atıyorlardı.


Kadın, erkek, genç, çocuk, işçi, emekçi, esnaf, memur, binlerce insanın doldurduğu alana, insanların üşümemeleri için iki çadır kurulmuştu.


Alanların dolduğunu fırsat bilen, dönerciler, çaycılar, dürümcüler ise, alanın orta yerine kurdukları tezgâhlarıyla, kalabalıklara satış yaparak, günü kurtarmanın telaşındaydılar.


Belediye başkanları ve parti yöneticilerinden oluşan 13 seçilmiş in kapalı kapılar ardında, yargılanırken, dışarıda panayır havası yaratan sevdikleri ise içeriden gelecek, müjdeli habere odaklanmışlardı.


Xaçort’un,Hacıbek’in,Süphan,Akköprü,Halilaağa,Köy içi ve diğer varoşlardan ,sabahın erken saatlerinde yola çıkıp,İskele mahallesindeki M Tipi Kapalı cezaevinin önünü mesken tutanlar arasında,5 yaşında çocuklar da vardı,80 yaşında sırtları kamburlaşmış analar da vardı.


Kendi iradeleriyle seçtikleri, başkanlarına destek vermek için, evlerinde çıktıklarında, kar’ı, Boran’ı, soğuk’u, fırtınayı hesaba katmadan yola koyulmuşlardı ama bu kez şansları, bir kereliğine de olsa yaver gitmişti.


Bir gün öncesinde yazdığım makalemde, bu insanlara ‘bende orada olacağım’ sözü vermiştim. rotarlı da olsa sözümü yerine getirdim ve saatler 11’i gösterdiğinde alana vardım.


Dışarıdaki mahşeri kalabalığın arasına daldım, yüreklerindeki bağlılık, gözlerindeki tahliye ışığı ve susmak bilmeyen zılgıtlarıyla,bir süre bu insanları gözlemledikten sonra,yargılamanın yapıldığı salona geçtim.


MEGER NE ÇOK SEVERLERMİŞ BU BÖLÜCÜLERİ..!


Kentte yaşanan depremler sonrası,adliye binasına dönüştürülen,eski M tip kapalı cezaevinin spor salonu,Kürt siyasi seçilmişlerin yargılanması için dizayn edilmişti.


Beyaz örtülü sandalye ve masalarla donatılan salon,bir mahkeme salonundan ziyade,bir düğün ya da balo salonunu çağrıştırıyordu.


Salonun orta yerine kurulan sandalyelere,kentin seçilmişleri oturtulmuştu.beşer koltuklu dört sıra halinde dizayn edilen platformda en ön sırada,Van büyük şehir belediye başkanı AV.Bekir Kaya,sağ tarafında ,Edremit belediye başkanı A.Kerim Sayan,sol yanında BDP eski il başkanı ve asrın hukuk bürosu avukatlarından,Av.Cüneyt Caniş,Onun hemen yanında ise Özalp Belediye başkanı Murat Durmaz yerini almıştı.


Arka sıralarda ise,tutuklu yöneticiler ve dışarıdan yargılanan BDP’liler vardı.


Beyaz tonların ağırlıkta olduğu salonda,sırtlarında ,siyah kırmızı cüppeleriyle yüzlerce avukat,tutuklu seçilmişlerin bulunduğu alanı,sağlı,sollu kuşatarak oturmuşlardı.


Güvenliği sağlamak için,Kür siyasetçilerini çembere alan  ve henüz yirmi yaşlarının kıyısında dolaşan askerlere ise iki uzman çavuş komuta ediyordu.


Yerel ve ulusal medya temsilcileri ise platformun hemen arkasında yerlerini almışlardı ve her zaman ki gibi bir elin parmakları kadar azdılar.


TARİHE TANIKLIK EDECEKLER EN ARKA SIRALARDAYDI


Türk adalet mekanizmasını ve yargısını gözlemlemeye gelen tanıklar için de en arka sıralarda yer ayrılmıştı.
Yaşları,meslekleri,misyonlarıyla geçmişten günümüze,Türk yargı sistemine tanıklık eden,sorgulayan ve bu sistem karşısında yargılananlar vardı.


Ülke gündeminde söz sahibi olan, mahkeme salonunda gözüme ilişen konuklar arasında,D.Bakır büyük şehir belediye başkanı Osman Baydemir, Van belediye başkan yardımcısı Sabri Abi,Abdurrahman Doğar,CHP Genel başkan yardımcısı Sezgin Tanrıkulu,CHP Van il başkanı Cemal şen,BDP milletvekilleri,Pervin Buldan,Demir Çelik,Özdal Üçer,Nazmi Gür,Mülkiye Birtane,İHD genel başkanı Öztürk Türkdoğan,BDP genel merkez yöneticileri,BDP bölge belediye başkanları,Van,TÜYADER,TMMOB,KESK yöneticileri vs.


Ama ne acıdır ki,bir kentin topyekun yargılandığı bir mahkemede, ne   iktidar partisi AKP’nin bir milletvekili,ne bir il yöneticisi ne de kentin o bildik malum şahsiyetlerinden tek bir kişi dahi yoktu.


Halkın yüksek tercihiyle seçilen,Kürt siyasetçileri yargılayan mahkeme heyeti ise işgal ettikleri yüksek kürsüde yalnız bırakıldıkları duygusu uyandırıyorlardı.


Yani anladığım kadarıyla,sanki sistemi savunanlarla,halkı savunanların arenası kurulmuştu.


MAHKEMENİN DEĞİŞMEYEN YÜZÜ


On’u tutuklu,13 Kürt siyasetçinin yargılandığı davada,mahkeme heyetinin üslubu alışagelmiş  ezberi bozmayacak tarzdandı.


Gerçi çok gergin bir ortam yoktu,ama söylem değişmemişti.


Salona girdiğimden bir süre sonra,kimlik tespiti yapıldı.


sanık sıfatıyla mahkemede yargılanan Kürt siyasetçilerden,gelir durumları soruldu.Mahkeme heyetinin bu soru karşısında aldıkları cevap,gösteriyordu ki,şu an yargıladıkları hiçbir Kürt siyasetçi en ufak bir yolsuzluğa,hırsızlığa bulaşmamışlardı.


Kimlik tespiti sonrası,iddianamenin okunup,okunması tartışmaları başladı.


Mahkeme heyeti,daha doğrusu idia makamının,iddianameye dayandırarak dile getirdiği ‘terörist’,’öteki’,’bölücü’, ‘Vatan ,millet,Sakarya’ söylemleri bu mahkemede de tekerrür etti.


İddia makamı,inkara,ayrıştırmaya suçlamalarını sürdürdükçe,kentin seçilmişleri ve onların avukatları,iddia makamına itiraz etti ve bu söylemden vazgeçilmesi talebinde bulundular.


Mahkeme heyetinin,alışagelmiş söylemlerinde ısrar etmesi sonrası,üstündeki,Siyah Grand tuvalet takımı,beyaz gömleği ve traşlı sakalıyla,yerinden doğrulan büyük şehir belediye başkanı Av.Bekir Kaya,bu söylemde ısrar edilmesi durumunda mahkeme salonunu boşaltacaklarını söyleyerek uslüba dikkat edilmesi talebinde bulundu.


Kaya’nın bu talebi,mahkeme heyeti tarafından değerlendirilirken,bu kez BDP il eski başkanı Av.Cüneyt Caniş,oturduğu kürsüden ayağa kalkarak öne çıktı ve ‘halkın gönlünde kabul görmeyen bir iddianamenin bizler tarafından kabul görmesi imkansızdır’ dedi.


8 ay öncesinde ,yani yakalanmadan önce gördüğüm Cüneyt,duruşundan,söyleminden ve fiziğinden bir şey kaybetmemişti.Yine çoğu zaman üstünde gördüğüm boğazlı gri kazağını giymiş,saçları kısa kesilmiş,faulleri yine her zamanki gibi uzun ve yüz ifadesindeki sorgulayıcı bakışları aynıydı.


Sanık konumuna düşürülen bu iki avukatın ,mahkeme heyetiyle karşılıklı diyaloğu sürerken,üstüne giyindiği gri takımıyla mahkeme de dahi şıklığından taviz vermeyen Başkale eski belediye başkanı İhsan Güler ise gerisine dönerek sevdiklerine ve dava arkadaşlarına selam verip gülücük atıyordu.Anlayacağınız yargılansa dahi İhsan Güler’in keyfi yerindeydi.


Sanık avukatları ve mahkeme heyeti arasında karşılıklı ,kural tartışması yaşanırken ben gözlerimi,Kürt siyasetçilerin üzerinde gezdirmeye devam ediyordum.


Yargılananlar arasında en genç olduğunu sandığım Özalp Belediye başkanı Murat Durmaz,genç olduğu kadar karizmatik bir duruşta sergiliyordu.siyah tonlarda bir kostümle çıkmıştı yargı heyetinin karşısına,dosta düşmana inat şık giyinmişti ve yüzünde tebessüm eksilmiyordu.


Edremit belediye başkanı ,Emekli öğretmen Sayan hoca ise,her zamanki gibi mütevazı duruşuyla dikkatleri üstünde toplarken,giydiği kostümlerle hırsızlığa,yolsuzluğa,fesata karışmadığını bir kez daha ortaya koyuyordu.


Bir de Derviş vardı o sanık sandalyesinde.


Derviş…yani çocukluk arkadaşım…


Memleketlim…


BDP ilçe başkanlığından ayrıldıktan sonra 07 Haziran operasyonlarında tutuklanan Derviş Polat,mahkeme heyetine aylık 500-600 lira geliri olduğunu beyan etmiş ve üstündeki beyaz hırkası,sıfır numara traşı,eskisinden daha fazla dökülen saçlarıyla,sanık olmaktan öte yargılayan duruşuyla mahkeme salonundaki yerini almıştı.


FİLMİN İLK YARISI UMUT VAAD ETMEDİ


13 Kürt seçilmiş ve siyasetçinin yargılanması monoton bir havada sürerken,iddianamenin okunup okunmasına dair ,karar verilmesi için mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.


Tutuklu Kürt siyasetçiler ve yargı heyeti dışındakiler salonu terk etti.salonu terk eden,avukatlar ve konuklar ,kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda bu mahkemede en azından bu gün itibarıyla sonuç alıcı bir kararın çıkmayacağını söylüyorlardı.


Salonun boşaldığını gören basın mensupları,kamerları ve fotoğraf makinalarını ,konuklara çevirdiler.
İlk konuşan,CHP genel başkan yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’ydu,daha sonra Diyarbakır büyükşehir belediye başkanı Av.Osman Baydemir konuştu kameralara,onu BDP Igdır milletvekili Pervin Buldan ve İHD genel başkanı Öztürk Türkdoğan takip etti.


Her dört konuşmacının da söyleminde çıkan bir ortak özet vardı o da “ tanık olduğumuz mahkeme ,bize bu ülkede yargının ve adaletlin iktidarın ve siyasi iradenin ipoteğinde olduğunu gösterdi.12 Eylül faşizmi zamanında kurulan mahkemelerle bu mahkemeler arasında hiçbir fark yoktur.depremler yaşamış bir kentin seçilmişlerini tutuklayarak,yargılayarak sonuç alamazsınız.adalete ve yargıya olan güvenimiz bitmiştir” oldu.


Kısacası filmin ilk yarısı,barış,uzlaşı,demokrasi alanında umut vermedi.


Yargılanan halk rahat,yargılayan sistem ise yalnızlaşmıştı.


‘Çıle mevsimi’ tabiri , Zemheri’nin en soğuk günleri için kullanılır. Başkalenews

Editör: Wan Haber