Yunanistan İstihbarat Örgütü’nde yıllarca üst düzeyde görev yapan Kalanteridis, şu an‚ Demokratya gazetesi'nde köşe yazarı olarak çalışmalarını sürdürüyor. Ayrıca kendisine ait ’Infognomonpoliticks’ adlı blog sayfası da bulunan Kalanteridis, burada daha çok Türkiye’deki Kürd sorununu işleyen yazılar kaleme alıyor. Kalenteridis’in buradaki yazılarını Türk Dışişleri’nin yakından takip ettiği ve Türkçe’ye çevirerek bu ülkedeki temsilciliklerine gönderdiği belirtiyor.

Söyleşiden önce Savas Kalanteridis, Kürd halkına şu özel mesajı iletmek istiyor: ’Yunan halkı Kürdlerin kadim dostudur. Dostluğumuzun en sıkı dönemlerinde Kürd halkı, Enfal operasyonlarıyla, kimyasal bombalarla katlediliyordu. Şu an Kürd halkının durumu iyiye doğru gidiyor ve bu bağlamda içinde bulunduğumuz yüzyılın, Kürd yüzyılı olacağını sevinerek söyleyebilirim. Daha önce Kürdlere düşmanlık besleyen bir çok ülke, Kürdlerin zenginliği ve petrol kaynakları nedeniyle çıkarları gereği Kürt dostu görünmeye başladı. Kürdler uyanık olmalı, gerçek kadim dostlarını unutmamalı ve fırsatçı yeni sahte dostlara aldanmamalıdır.’

Kürtlerle ve Kürt sorunuyla ilk ne zaman tanıştınız?

Aslında, gençlik yıllarımda Kürt sorunuyla tanıştım. Askeri okulda öğrenciydim. Ancak, bu soruna daha fazla ilgim, Yunanistan İstihbarat Örgütü’ne girmemle oldu. Özellikle 1992-1997 yılları arasında Ankara’da ataşe olarak görev yaptığım yıllarda, Kürt sorunu ile ilgili daha fazla bilgi sahibi oldum, yapılan zulüm ve baskıyı görerek kendimi daha fazla katmaya başladım. Ankara’da konsoloslukta çalıştığım yıllarda, asimilasyon ve zulümden kurtulup bu ülkeyi terk etmek isteyen bir çok Kürdün kolayca vize almasına yardım ettim.

Öcalan ile ilk görüşmeniz ne zaman oldu?

Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasından ve Yunanistan’a gelmesinden önce, 09.10.1998 tarihinde Yunanistan Hükümeti tarafından görevlendirildim. Görevim, Öcalan’ın güvenli bir şekilde Rusya’ya gitmesine ve bu ülkede soruna çare bulunmasına yardımcı olmaktı. Bu süre içinde de Öcalan’ın yanında kalmalıydım. Suriye o sırada Öcalan’dan ülke topraklarını terk etmesini istemiş ve bunun için 4 gün süre tanımıştı. Öcalan da Kürd dostu bir Yunan parlamenterle kontak kurmuş, bu parlamenterden Avrupa’nın bir başka ülkesinde yerleşene kadar kısa bir süreliğine Yunanistan’da kalmasını sağlamak için yardım etmesini talep etmişti. Türkiye ile komşu olması ve bu ülkeyle yaşadığı sorunlar nedeniyle Suriye’nin Öcalan’ı artık barındıramadığı açık açık görülüyordu. PKK lideri, İsveç’in başkenti Stockholm’e aktarmalı giden Suriye Hava Yolları’na ait bir uçakla Atina’ya indi.

Abdullah Öcalan’ın ilişkiye geçtiği Yunan parlamenterin adı neydi?

Kostas Baduvas. Öcalan ile güzel bir dostluğu vardı. Eski bir pêşmerge olduğunu da söyleyebilirim. Kürdlere çok yakındı. Yaşlandı. Yaşı şimdi 80’lerde galiba.

Öcalan Yunanistan’a indiğinde yanında kaç kişi bulunuyordu?

Öcalan’ın yanında 3 kişi daha vardı. PKK üyesi Rozerin adlı bir kadın ile Suriye istihbaratına ait 2 subay Öcalan’a eşlik ediyordu. Bu subaylardan biri, Suriye eski Devlet Başkanı Hafız Esad’ın çok yakın adamıydı. Öcalan’ın Atina hava alanına inmesinden yarım saat önce Kostas Baduvas, bir bakanı telefonla arayarak Yunanistan’a çok önemli bir misafir geleceğini söyledi, ancak misafirin adını vermedi. Bakandan hava alanı giriş kontrolü sırasında kolaylık sağlanmasını, girişin gizli tutulmasını ve misafirin sıcak karşılanmasını istedi.

Öcalan’da ne tür bir pasaport vardı?

’Abdullah Kurd’ adına düzenlenmiş bir Türk pasaportuydu. Bakan, kendisinden ricada bulunan parlamenterden misafirin adını sorunca Abdullah Kurd cevabını aldı. Bakan, bu misafirin Abdullah Öcalan olduğunu anlamıştı ve derhal istihbaratı arayarak yarım saat sonra Abdullah Öcalan’ın Atina’ya ineceğini bildirdi. İşte her şey o an başladı. İstihbarat örgütü başkanı beni telefonla arayarak derhal yanına gelmemi istedi. Yanına gittiğimde bana hemen şu soruyu sordu; ’Abdullah Öcalan’ın nerede olduğunu biliyor musun?’ Ben de ’her zamanki yerindedir.’ dedim. Benden çok dikkatlice, ortalığı velveleye vermeden Öcalan’ın şu anda bulunduğu yeri öğrenmemi istedi. Emin olmak istiyordu. Hemen orada, onun yanında Avrupa’da yaşayan bazı Kürt arkadaşlarımı arayıp Öcalan’ın durumunu sordum. Aldığım cevaplar kimsenin gelişmelerden haberdar olmadığını gösteriyordu. İstihbarat örgütü başkanı benden hemen hava alanına gitmemi istedi. Öcalan’ın Atina’ya geleceği bana yolda söylendi. Bunu öğrendiğimde uçak inmişti.

Öcalan’ı nasıl karşıladınız?

Günlerden Cuma ve tarih 09.10.1998’di. Biz hava alanına doğru yola çıktığımızda, PKK liderinin içinde bulunduğu uçak, sabah saatiyle 11’e doğru inmişti. Biz hava alanına geldiğimizde Öcalan’ın yanında bulunanan Rozerin adlı kadın, ilişki kurdukları Baduvas adlı parlamentere telefonla ulaşmaya çalışıyordu. Ancak, ulaşamıyorlardı. Baduvas telefonunu kapatmıştı. Çünkü, Rozerinin aradığı sırada Baduvas, Başbakan’la görüşüyordu. Baduvas bu toplantıda Öcalan’ın gelişiyle ilgili başbakana bilgi veriyordu. Yunan hükümeti,  Abdullah Öcalan’ın gelişinden yeni haberdar oluyordu.

O sırada Öcalan neredeydi?

Hava alanında VIP salonunda oturuyordu. Yanına gidip, hoş geldiniz diyerek elini sıktık. İstihbarat başkanı, Öcalan’ı gizli bir şekilde hava alanındaki bir büroya götürdü. Konuşmalar Türkçe yapılıyordu ve ben istihbarat başkanına konuşmaları tercüme ediyordum.

Öcalan’ın psikolojik durumu nasıldı?

Yorgun görünmesinin yanı sıra alttan gelen büyük bir baskının onu rahatsız ettiği belliydi. Ama her zaman, söyleşi sırasında bile çok canlı ve kendine hakim durumdaydı. Abdullah Öcalan’ın üstün diplomatik yönünü ve birikimini gören istihbarat başkanımız çok şaşırmıştı. Görüşmede Öcalan, kendinden çok emindi ve konulara hakimdi. İstihbarat örgütü başkanı ona şunu söyledi: ’Biz kendimizi senin dostun olarak görüyoruz. Bu nedenle atacağın adımlarda önceden bizi uyarıp bilgi verirsen iyi olur.’ Buna karşılık Öcalan şöyle bir cevap verdi: ’Buraya gelişimizle ilgili tüm bilgiler Baduvas’a verilmiştir.’ İstihbarat başkanı da, gelişinden Yunanistan hükümetinin kesinlikle haberi olmadığını söyleyerek ilk uçakla İsveç’e uçmasını Öcalan’dan rica etti. Çünkü o sıralar Türk devleti ve PKK arasında çok büyük ve şiddetli çatışmalar yaşanıyordu. Yunanistan ise bu sorunun içine çekilmek istemiyordu. Öcalan’ın Yunanistan’da kalışı büyük sorunlara yol açacaktı. Türkiye ve Yunanistan aynı ittifakta, NATO’da yer alıyordu. Biz ona sürekli şunu söyledik; ’Biz her durumda, başka bir Avrupa ülkesine yerleşebilmen için tüm yardımları yapmaya hazırız.’

Öcalan’ın bu teklife cevabı neydi?

Yunanistan’da kalmak istediğini söyledi. Biz ona İsveç’i önerdik. Çünkü İsveç, Türkiye’nin çok uzağındaydı. Demokrasisi ileri olan ve göçmen yasası diğer ülkelere göre daha iyi olan bir ülkeydi. Ancak Öcalan, İsveç’e güvenmediğini, çünkü İsveç’in eski başbakanı Olof Palme’nin öldürülmesiyle ilgili PKK’yi suçladığını belirterek bu teklifi redetti. Biz ondan gitmesini istiyorduk, o da Yunanistan’da kalacağını söylüyordu. Bu tartışmamız aşağı yukarı 4 saat sürdü. Sonunda Öcalan şöyle dedi; ’Madem siz kalmamı istemiyorsunuz, ben de Yunanistan’dan yasal olarak siyasi iltica talebinde bulunuyorum.’ İstihbarat başkanı da Öcalan’a; ’Böyle bir talep tabii ki senin hakkın, ama bu hakkı alırsan silahlı mücadeleyi ve savaşı sonlandırman gerekir.’ dedi.

Dinlendiğimiz bir arada Rozerin, Rusya’da bulunan PKK Merkez Komite üyesi Mahir Welat’ı aradı. İlk aradığında telefonu kapalıydı. Daha sonra kendisine ulaşabildi. Mahir Welat’tan Abdullah Öcalan’ın Rusya’ya gelmesi konusunu görüştü. Biz sürekli Öcalan’ı soruna çare bulunana kadar hava alanı çevresinde, kimsenin göremeyeceği gizli bir yere götürmeye uğraşıyorduk. Çok geçmeden Mahir Welat, Rusya parlamentosunun (Duma) Öcalan’ı davet eden resmi belgesini faksladı. Davetiye, Öcalan’ın pasaporttaki adı Abdullah Kurd’a yapılmıştı. Daha sonra Abdullah Öcalan’a vize verilmesi için Rusya’nın Atina’daki büyükelçiliğiyle temas kurduk.

Yunanistan İstihbarat Başkanı ile Rusya’nın Atina’daki istihbarat sorumlusunun arası çok iyiydi. Kendilerinden Öcalan’ın sorunsuz ve güvenli bir şekilde Rusya’ya ulaşabilmesi için tedbir almalarını rica ettik. Cuma ve tatil olmasına rağmen Ruslar, aynı gece hızla Öcalan’a vizeyi verdi. Uçus icin özel bir uçak hazırladık. Öcalan da ’Ben yalniz uçmam. Üst düzey bir Yunan da benimle gelecek.’ dedi. O an benim de Öcalan’la birlikte yola çıkmam kararı alındı.

Öcalan’la yola çıkarken neler hissediyordunuz? Sevinçli miydiniz, üzülüyor ya da korkuyor muydunuz? Yoksa kendinizi Yunanistan devletinin size verdiği bir görevle normal bir işe gidiyor gibi mi hissediyordunuz?

Abdullah Öcalan’ı görmekten çok mutluydum. Onunla yola çıkmak beni daha çok mutlu etmişti. Onu yakından tanımak, onunla konuşup tartışmak çok önemli bir fırsattı ve çok mutluydum.

Öcalan, kendisine eşlik edeceğinizi öğrendiğinde tepkisi nasıl oldu?

Bana ’Yunan hükümetinin seni boş verdiği görülüyor. Sen onlar için artık önemli biri değilsin. Bunun için seni gönderiyorlar. Uçağı havadayken vurup bizi öldürme ihtimallleri de var’ dedi. Uçağa binip Moskova’ya doğru uçmaya başladık.

Uçakta kaç kişiydiniz?

Abdullah Öcalan, ben, Rozerin, Suriye istihbaratından 2 subay ve Yunan pilot vardı.

Öcalan ile uçakta sohbet ettiniz mi?

Ucuş 3 saat sürdü ve biz yol boyunca Kürt sorunu, silahlı mücadele, diğer ülkelerin Kürt sorunu karşısındaki tutumları konusunda ve genel politik konularda bol bol sohbet ettik. Moskova’ya indiğimizde Öcalan’ı karşılamaya Rus Parlamentosu Başkan Yardımcısı Vladimir Jernovski ile davetnameyi gönderen Alex Metrovanov adlı milletvekili gelmişti. Parlamento Başkan Yardımcısı Jernovski, Abdullah Öcalan’ı kucaklayarak ’hoş geldiniz’ dedi. Elindeki bir demet çiçeği ve kırmızı atkıyı Öcalan’a verdi. Karşılama yarı resmi olmuştu. Öcalan ve yanındaki 3 kişi Ruslar ile çıkıp gidince ben de geldiğim uçakla hemen Atina’ya geri döndüm.

Döndükten sonra neler yaptınız? Abdullah Öcalan ile ilişkiniz sürdü mü?

Atina’ya döndükten sonra dikkatli bir şekilde durumu gözlemeye başladık. Öcalan, Rusya’da 33 gün kaldı. Daha sonra dönemin İtalya başbakanı Massimo D’Alema’nın onayıyla İtalya’ya giriş yaptığını öğrendik. Öcalan’ın İtalya’ya gelişine cok sevindik. Çünkü İtalya Avrupa’nın güçlü bir ülkesiydi ve Türkiye’ye komşu değildi. İlk hafta sorunsuz geçti. İtalya hükümeti, Öcalan’ın bu ülkede kalmasını garantiye almak için başta Almanya ve Fransa olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinin desteğini aramaya koyuldu. Ancak hiç bir ülke destek vermedi. Türk hükümeti de atağa geçmişti. İtalyan mallarını boykot etti.

Bu arada Amerika devreye girdi. ABD’li bir heyet, Öcalan’ın İtalya’dan çıkarılması ve herhangi bir Afrika ülkesine gönderilmesi için İtalya hükümetini ikna etmek amacıyla bu ülkeye geldi. Bir çok Afrika ülkesinde kargaşa ve kanunsuzluk vardı ve Öcalan buralarda kolayca esir alınabilirdi.

Size göre Abdullah Öcalan’ın Afrika’ya gönderilmesi bir Amerikan planı mıydı?

Evet, bu plan Amerika’nın planıydı, Türkiye’nin değil. Türkiye, Afrika’da herhangi bir etki ve yetkiye sahip değildi. Öcalan, Afrika’ya gitmeyi istemedi ve bu öneriyi redetti. Avrupa’daki bazı Kürtler ise Öcalan’ın tekrar Rusya’ya gitmesini önerdi. Öcalan Avrupa’da 66 gün kalmıştı. İtalyan hükümeti ülkelerini terk etmesi için Öcalan üzerindeki baskısını arttırmıştı. Öcalan, uçakla tekrar Rusya’ya döndü. Ama Ruslar bu kez onu Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de askeri bir üste ağırladı. O sırada ABD Dışişleri Bakanı Madelein Albreight, Öcalan sorununu görüşmek üzere Moskova’da bulunuyordu ve konuyu Rusya Dışışleri Bakanı Yevgeniy Primakov’la görüşüyordu. Ruslar Öcalan’ı Tacikistan’a bu nedenle götürmüş ve onlara PKK liderinin ülkelerinde olmadığını söylemişti. Albreight, Rusya’dan hemen ayrıldı. Ardından Ruslar Öcalan’ı Saint Petersbug’a götürdü ve ona burada kalmasının tehlikeli olduğunu, etrafın mafya tarafından kontrol edildiğini ve mafyanın onu ele geçirip Türkiye’ye verme tehlikesi bulunduğunu söyledi. Bu nedenle gidene kadar başka bir yer bulmak gerektiğini aktardılar.

Her ne kadar Öcalan’a Yunan hükümeti tarafından hiç bir şekilde ve hiç bir nedenle tekrar Yunanistan’a gelmemesi söylenmiş ve herhangi bir sorun karşısında bu ülkede sadece parlamento başkanıyla temasa geçmesi şeklinde uyarı yapılmışsa da Öcalan, Yunanistan’da başka çevrelerle iletişime geçerek tekrar 29.01.1999’da Yunanistan’a geldi.

Yunanistan’a nasıl gelmişti?

Yunanistan’daki Yunan kökenli taraftar ve dostlarının yardımıyla geldi. Hükümetten kimsenin haberi yoktu ve özel bir uçakla Atina’ya inmişti.

Öcalan Rusya’da bulunduğu sırada sizinle hiç iletişime geçti mi?

Evet iletişime geçti. Bir keresinde koruması Rozerin hanım beni aradı. Telefonda bana ’babamız soğuk aldı’ dedi. Öcalan’ın orada kalış sorunu yaşadığını anladım. Kendisine, ’lütfen beni aramayın, sizin Yunanistan yetkilileriyle resmi temas kurmanız gerekli’ dedim.

Atina’da bu kez nasıl görüşebildiniz?

Öcalan, Atina’ya indiğinde polisle karşılaşmamak için doğrudan VIP salonuna geçmişti. Ama polisin biri onu tanımış ve istihbaratı aramıştı. Bana telefon geldiğinde evdeydim. Arayan İstihbarat Merkezi’ydi ve bana Öcalan’ın ülkeye geldiğini bildirerek hemen toplantı için merkeze gelmemi istiyorlardı. Toplantıda şu öneriyi yaptım: Madem Öcalan, hükümetin bilgisi olmadan gayri resmi bir şekilde bu ülkeye gelmiş, biz de sanki hiç bir şeyden haberimiz yokmuş gibi hareket edelim ve onunla hiç ilgilenmeyelim. Eğer Amerika ve Türkiye onun burada olduğunu iddia ederse, biz de bundan haberimizin olmadığını, nerede olduğunu ve ülkeye nasıl girdiğini bilmediğimizi açıklarız. Ancak hükümet bu önerimi kabul etmedi ve istihbarat ajanları onu aramaya başladı. Atina’da bir evde kalıyordu ve ajanların onu bulması zor olmadı. Öcalan’a kalacağı bir ülke bulunulması konuları tekrardan konuşulmaya, tartışılmaya başlandı.

Öcalan’ın isteği neydi?

Öcalan şunu söyledi; ’Gideceğim bir yer yok. Ben burada kalmak istiyorum.’ Biz de ona daha farklı yerler önermeye başladık. Libya, Lübnan ve oradan da Kürdistan’a...

Kürdistan’a gitme fikri size mi, Öcalan’a mı aitti?

Öcalan’a aitti. Biz kendisini kaçak yollarla Libya’ya götürmeyi önerdik ama Öcalan, Lübnan’a oradan da Kürdistan’a gitmek istedi.

Bu tartışmalar sırasında Öcalan’ın Yunanistan hükümetinin yardımıyla Hollanda’ya gitmesi ve orada siyasi iltica talebinde bulunması önerisi yapıldı. Öneri kabul edildi ve benim de kendisiyle birlikte Hollanda’ya gitmem kararlaştırıldı. Plana göre uçakla Beyaz Rusya’nın başkenti Minsk’e, oradan başka bir uçakla da Hollanda’nın Rotterdam şehrine gidilecekti. Biz Minsk’e gittik ama oradan bizi Hollanda’ya götürecek olan uçak gelmedi. Yaklaşık 8 saat uçağın içinde kalarak gelecek olan diğer uçağı bekledik. Kış çok soğuktu ve dereceler sıfırın altında 17’yi gösteriyordu.

Daha önce yanınızda olan kişiler bu kez de sizinle birlikte miydi?

Hayır, bu kez iki avukat, Kürt bir kadın, Kıbrıslı bir işadamı ven ben Öcalan’a refakat ediyorduk. Hollanda’ya bizi götürecek uçağın gelmeyeceği anlaşılınca, Atina’ya geri döndük. Döndüğümüzde çok yorgun ve acıkmış olduğumuzu hisettik. Bir yere gidip yemek yedik. Ardından Yunanistan’ın Korfu adasına gittik. Amerikalıların Atina’da bulunduğumuzu anlamamaları için hızla bu adaya gitmiştik. Adada 2 gün kaldık. Bu 2 gün süresince Yunan hükümet yetkilileri Öcalan’ı bir Afrika ülkesine gitmesi için ikna etmeye çalıştı.

Öcalan’ın yakalanabileceğini bile bile Yunanistan bu öneriyi nasıl yaptı?

Çünkü başka bir mekanizma yoktu. Tek çıkar yol, Öcalan’ın bu riski alıp Afrika’ya gitmesiydi. Orada Yunan hükümeti tüm yardımı yapacaktı. Öneri şuydu; Öcalan, Güney Afrika’ya yakın bir ülkeye gidecek, oradan da Güney Afrika’ya geçip siyasi iltica talebinde bulunacaktı. Abdullah Öcalan yapılan bu öneriyle ilgili benim düşüncelerimi sordu. Ben de şimdiye kadar bir çözüm yolu bulamadığımızı, şu an bu önerinin olduğunu ve bu önerinin hayata geçirilmesinde Yunan hükümeti desteğinin tam olacağını belirttim. Bunun üzerine Öcalan da ’tamam’ dedi ve öneriyi kabul etti.

Bu Afrika ülkesi Kenya mıydı?

O ana kadar gideceğimiz ülkenin adı bana söylenmemişti. Ama yolda Öcalan Kenya’ya gideceğimizi belirtti.

Kenya’yı Öcalan mı önermişti?

Hayır. Kenya, Yunanistan hükümetinin önerisiydi. Güney Afrika’ya geçip iltica başvurusu yapabilmek için Kenya’da kalmak gerektiği konusunda Öcalan da ikna olmuştu. Çünkü Yunanistan bu plana yardım etme garantisi vermişti.

Nasıl gittiniz Kenya’ya? Kaç kişiydiniz?

Hazırda bekletilen özel bir uçak vardı. Onunla gittik. Uçakta Öcalan, ben, İsveç’ten gelen bir Kürt, Kıbrıslı işadamı ve Kürt asıllı Alman vatandaşı bir kadın vardı. Başkent Nairobi’ye indiğimizde Yunanistan Büyükelçi Yardımcısı bizi karşılamaya gelmişti. Havaalanında kontrole girmedik. Oradan doğrudan çıkıp büyükelçilik misafirhanesine gittik.

Kenyalı yetkililerin Öcalan’ın gelişinden haberi oldu mu?

Bilmiyorum. Ama haberlerinin olduğunu tahmin ediyorum.

Büyükelçiliğin evinde kaç gün kaldınız?

Oniki gün.

Peki programınız neydi orada?

Oraya ulaştığımızın ertesi günü, Yunanistan Büyükelçiliği’nin yardımıyla Nelson Mandela’nın avukatlığını da yapan Yunan asıllı biriyle temas kurdum. Kendisinden Abdullah Öcalan’ın Güney Afrika’ya gelebilmesi ve bu ülkede siyasi mülteci statüsü alabilmesi için yardım istedim. Daha sonra Öcalan’ın Güney Afika’ya sorun yaşamadan geçişi ve burada yapılacak olan girişimleri yakından, birebir takip edebilmem için bu ülkeye gitmem konusunda karara varıldı. Ancak Güney Afrika’ya gidemedim. Kenya hükümeti bu seyahatime izin vermedi.

Neden vermedi?

Havaalanında pasaport kontrolüne girdim. Polis yarım saatten fazla pasaportumu inceledi. Sonra ’gidemezsin’ dedi. Zaten bu süre içinde uçak kalkmıştı. Çaresiz büyükelçiliğin misafirhanesine geri döndüm. Misafirhaneye vardığımda Kenya hükümetinin büyükelçiliğimizden iki kişinin pasaportunu istediğini duydum. Biri benim, diğeri Kıbrıslı işadamının pasaportuydu. Ancak Kıbrıslı işadamı Kenya’yı terkedip Belçika’ya uçmuştu bile. Pasaportumu alıp götürdüler.

Öcalan’ın Kenya’da olduğunu nasıl anladılar?

Bilemiyorum. Ancak biz Kenya’ya gelişimizin ikinci gününde Hürriyet gazetesinde MİT Müsteşarı’nın bir açıklaması yayınlanmıştı. Açıklamada ’Biz Öcalan’ın yerini tespit ettik’ cümlesi yer alıyordu. Gerçekten Öcalan’ın yerini nasıl öğrendiklerini bilmiyorum.

Türkiye Öcalan’ın Kenya’da olduğunu nasıl öğrendi?

Bu sorunun cevabı gerçekten de bende değil. Ama bana göre bunu ya ABD ya da Kenya yetkilileri Türkiye’ye bildirmişti.

Yunanistan Büyükelçiliği’nden biri haber vermiş olamaz mı?

Hayır. Bundan kesinlikle kuşku duymuyorum. Öcalan’ın yerinin tespit edilmesinde Amerika Haberalma Örgütü CIA’nin büyük rolü olduğuna inanıyorum. Zaten sonradan ortaya çıktı. CIA, MİT Müsteşarı ile Ankara’da bir toplantı gerçekleştirmiş, idam edilmemesi koşuluyla Öcalan’ın teslim edilmesi konusunda anlaşma yapmıştı. Bu, ABD ve Türkiye arasındaki bir sır.

Öcalan’ın Kenya’da Yunan Büyükelçiği’nde kalması, Yunanistan hükümetine baskı yapılmasına yol açtı mı?

Evet. Hem de çok büyük bir baskı oldu. Biz Kenya’da bulunurken, Yunanistan hükümetine Öcalan’ın Büyükelçilik’ten çıkarılması konusunda yoğun bir baskı olmuştu. Yunanlı yetkililer de soruna hızlı bir çözüm bulunması yönünde, Büyükelçi’ye baskısını arttırmaya başlamıştı. Ancak Büyükelçi, kanunlara son derece bağlı biriydi. Soruna kesinlikle yasal bir çözüm bulunmasını istiyordu. Hiç bir şekilde sözlü anlaşmalara itimat etmiyor, her şeyin yazılı olmasını istiyordu. Büyükelçi hep şunu söylüyordu: ’Bu konuda olumsuz bir sonuç doğarsa kanunlar karşısında biz sorumlu duruma düşeceğiz. Abdullah Öcalan’ın örgütü, akrabaları bizi mahkemeye verip yargılanmamızı isteyebilir.’

Bir süre sonra Yunan yetkililer beni tehdit etmeye başladı. Benden derhal Öcalan’ın yanından ayrılmamı istediler. Bunu yapmadığım takdirde işten atılacağımı söylediler. Ben onları dinlemedim. Abdullah Öcalan’ın yanında kaldım.

Bunu sizden kim talep etti? Yunanistan Başbakanı mı?

Hayır. Birkaç bakan ve istihbarat örgütü başkanımız.

Bu teklifi neden kabul etmediniz? Öcalan’a bağlılık ve Kürtlerle olan dostluğunuz mu bunu yapmanıza engel olmuştu? Yoksa Öcalan’ın akrabalarının sizi mahkemeye vereceğinden mi korkuyordunuz?

Doğrusu her ikisiydi de. Hem kanuni olmayan bir şeyi yapmaktan korkuyordum hem de yıllara uzanan Kürtlerle olan dostluğum vardı. Ve böyle bir şey olursa Kürt-Yunan dostluğu bozulacak ve Yunanistan’ın adı kötüye çıkacaktı.

Öcalan’ın kaçırılması nasıl oldu?

Kenya Dışişleri Bakanı, Büyükelçi’yi yanına çağırdı. Büyükelçimiz gitmedi. Gelmemesi halinde kendisini zorla götüreceklerini söylediler. Büyükelçiliğe ambargo koydular. Atina’yla olan tüm bağlantıları kestiler. Atina’yla bağlantı kurulamayınca bu işin içinden nasıl çıkacağımızı bilemedik ve çaresiz kaldık. Kenyalı yetkililer, bizi şiddetle tehdit etmeye başladı ve ’eğer gelmezseniz sizi tutuklayarak götüreceğiz.’ dedi.

Çaresizdik. Dediklerini yapmak zorunda kaldık ve gittik. Dışişleri yetkilileri Abdullah Öcalan’ın hava alanında çekilmiş görüntülerini bize gösterdi. Görüntüler uydudan çekilmişti. Bize  ’Öcalan’ın yanınızda olduğunu biliyoruz’ dediler. Ardından kendilerinin de bu meselenin sorunsuz şekilde sona ermesini istediğini ve Öcalan’ın istediği ülkeye gitmesi için uçak ayarlayabileceklerini belirttiler. Öcalan’ın Finlandiya veya Hollanda’ya gitmesini önerdiler. Ben de bu konuda yalnız karar veremeyeceğimi ve Atina’yla görüşmem gerektiğini belirttim. Yunanistan’daki üstlerime durumu anlattım. Onlar da bana ’eğer başka bir çözüm yoksa öneriyi kabul et’ dediler. Ben ve Büyükelçi çaresiz kaldık. Ve Öcalan’la birlikte gitmeye karar verdik. Öcalan, büyükelçi ve ben, büyükelçiliğin arabasıyla hava alanına gitmeye karar verdik. Büyükelçiliğin resmi otomobilini seçtik. Çünkü büyükelçilik otomobili resmi ve diplomatik plakalıydı. Dokunulmazlığı vardı. Biz bu otomobille uçağın kapısına kadar gitmeyi planlamıştık. Kenyalılar da bize bütün bu işlemler için belli bir süre verdi. Bize ’süreyi aşmanız halinde olanlardan siz sorumlu olursunuz’ dediler. Abdullah Öcalan da çaresizce öneriyi kabul etti.

Akşam saat 7 sularıydı. Biz hep birlikte Büyükelçilik’ten çıkıp arabamıza doğru yürüdük. Büyükelçiliği kuşatan Kenya polisi bize hemen müdahale etti. Büyükelçilik arabası yerine kendilerinin getirdiği araçlara binmemizi istediler. Bize verilen süre dolmuştu ve onların araçlarına binmemizi istiyorlardı. Üç araba getirmişlerdi. Büyükelçi ve ben Öcalan ile aynı oarabaya binmek istedik. Bir şey olduğunda onu koruyabilmemiz için aynı arabada olmamız gerekiyordu. Bunu biliyorduk ve aynı arabaya binmek için çok uğraştık. Kenyalılar izin vermedi. Hepimizin ayrı ayrı araçlara binmemiz gerektiğini söylediler. Biz direndik. En son, ’eğer ayrı ayrı binmeyecekseniz, bu sizin bileceğiniz bir iş. Biz de çekip gidiyoruz. Artık olacaklardan biz sorumlu değiliz’ dediler.

Çaremiz yoktu. İlk araca Büyükelçi bindi. İkincisinde Öcalan vardı. Ben de sonuncusuna bindim. Bu şekilde yola çıktık. Şoförlerin hepsi polisti. Bir süre gittikten sonra Öcalan’ın içinde bulunduğu araç, konvoydan ayrıldı. Şoförlere yalvararak ayrılan aracın peşinden gitmesini istedik.Şoförler bizi dinlemedi. Endişelenmememizi ve hava alanında Öcalan’la zaten buluşacağımızı söylediler.

Öcalan’ın kaçırıldığını hemen anladınız mı?

Hayır. Biz hâlâ Öcalan’la hava alanında buluşacağımıza inanıyorduk. Hava alanına ulaştığımızda Büyükelçi’yle birlikte bir saatten fazla bir süre Öcalan’ı aradık. Kime sorsak bilmediğini söylüyordu. Çaresizce Büyükelçilik misafirhanesine geri döndük.

Daha sonra ne yaptınız?

Hava alanından dönerken bir uçağın kalktığını gördüm. Kendi kendime Öcalan’ın bu uçakta olması ve bu uçağın Ankara’ya doğru yol almaması için dua ettim.

Akşam eve döndüğümüzde Yunanistan’ı arayarak yaşadıklarımızı anlattım. Sabah olduğunda Öcalan’ın kaçırıldığını ve Ankara’da olduğunu öğrendim.

Öcalan’ın Türkler tarafından kaçırıldığını, gözü bantlı ve Türklerin elinde olduğunu televizyonda gördüğünüzde neler hisettiniz? Tepkiniz nasıl oldu?

Bizim için büyük bir trajedi ve üzüntülü bir durumdu. Onu o halde televizyonda gördüğümüzde hepimiz ağlamaya başladık. O gün hayatımın en kötü günüydü.

Öcalan’ın kaçırılışı uluslararası bir komplo muydu?

Evet. Bunda kesinlikle bir kuşkum yok. Uluslararası bir plandı.

İsrail’in de rolü var mıydı?

Bu konuda hiç bir bilgim yok. Ama biz Kenya’dayken günlük haberleri internetten alıp çevirisini yaparak Öcalan’a veriyordum. O sıralarda Özgür Politika gazetesinde yayımlanan bir haber dikkatimi çekmişti. Haberde İsrail İstihbarat Örgütü (MOSSAD) Başkanı’nın Ankara’ya geldiği belirtiliyordu. Haberi Öcalan’a verdim. Öcalan da ’Onun Ankara’ya gitmesi kesinlikle benimle ilgilidir’ dedi.

Ertesi gün Günay Aslan adlı bir Kürt yazarın kaleme aldığı bir yazıyı okudum. Yazıda Öcalan’ın dikkatli olmasını ve sonuca doğru gidildiği belirtiliyordu.

Kenya günlerinde Öcalan neler yapıyordu?

Sürekli okuyor ve yazıyordu. Sürekli meşguldü. Zaman zaman siyasi sohbetlerimiz oluyordu.

Haberleri izleyebiliyor muydu?

Evet. BBC’nin Türkçe yayınlarını dinliyordu.

Öcalan’ın bu kadar yakınında kalmış biri olarak onu nasıl tanımlayabilirsiniz?

Kaçırılışından iki gün önce bana şunu söylemişti; ’Yakalansam da yok edilsem de PKK hep yaşayacak ve gücünden bir şey kaybetmeyecek.’ Yılardır PKK’yi izliyorum ve Öcalan’ın ne kadar haklı ve öngörülü olduğunu öğrendim. Öcalan’ın yakalanmasından sonra herkes PKK’nin 6 ay içinde dağılacağını söylüyordu. Ancak hepsi yanıldı. PKK hep canlı kaldı. Bana göre Öcalan’ın çok güçlü bir kişiliği var ve o mükemmel bir analizci. Bildiğiniz gibi Amerika’da yayınlanan Time dergisi, Öcalan’ı 2013 yılının en etkili şahsiyetlerinden biri olarak gösterdi. Bana göre Suriye’nin eski Devlet Başkanı Hafız Esad da Ortadoğu’nun en iyi en etkili siyaset adamıydı. Ama şimdi Öcalan’ın sadece bir Kürt siyasi lideri olmadığını, Ortadoğu’nun en büyük siyasi lideri olduğuna inanıyorum.

Abdullah Öcalan özgürlüğüne kavuşur mu?

Time dergisinde hakkında yazılanlardan sonra, Öcalan’ın özgür kalabilmesi için baskılar artacaktır.

2007 yılında Öcalan’la birlikte yaşadıklarınızı ’Doğruları Söyleme Zamanı’ adı altında kitaplaştırdınız. Kitap Türkçeye de çevrilerek yayımlandı. Bu konuda Öcalan’dan herhangi bir mesaj ulaştı mı size?

Evet ulaştı. Önceleri bana yaşadıklarımızı geç anlattığım için sitem ediyor ve bu konu hakkında daha hızlı ve daha erken konuşmamı salık veriyordu. Kitabım yayımlandıktan sonra beni olumlu buldu.

Türkler sizi hiç tehdit etti mi? Size zarar vermelerinden korkuyor musunuz?

Türkiye’nin beni uzun bir süre ele geçirmek istediğini biliyordum, Beni istiyorlardı. Ama Türkiye’den korkmuyorum. Bana karşı yapılacak herhangi bir şey, Türkiye’da her hangi üst düzey birine karşı da yapılabilir.

Nuredin Weysî / BasNews 

Editör: Wan Haber