Yurdum insanı böyledir işte! Teknik bilgi ve becerisi olmadığı halde üstüne vazife olmayan şeylerde uzanmış gibi davranmayı çok sever! Deprem olur deprem uzmanı kesilir! Toprak kayması olur heyelan uzmanı kesilir! Bir biri ardına tapeler yayımlanır montaj uzmanı kesilir! Bu onun doğasında vardır aslında!

 

            Örneğin 17 Ağustos depreminde hiçbir radyo, televizyon ve gazete haberlerine ihtiyaç duymadan depremin şiddetini açıklayan insanlar vardı bu ülkede! Depremde ki ölü sayısını resmi makamlardan önce açıklamayı kendine hüner edinmiş insanların yaşadığı bir ülke bu ülke!

 

            Son günlerde ardı ardına yayımlanan tapelerde de durum aynı değil mi? Bakıyorsunuz adamın konuyla uzaktan yakından ilgisi yok! Hatta bir tane tapeyi bile dinlememiş ama dinleyenden, anlayandan çok daha önce “Montaj” diye ortalığa düşmeyi görev edinmiş! Neden peki? Çünkü Başbakan öyle söylüyor!

 

            Peki ama Başbakan birbiri ile çelişen çok daha fazla şeyler söylemedi mi bu ülkede! Örneğin çakma Alevi Çalıştayları düzenleyip, Alevilerin geleneklerinde olmamasına rağmen lüks otellerde aşure günü düzenledikten sonra Alevilerin en önemli taleplerinden biri olan Cemevlerinin ibadet yeri olması taleplerine “Müslümanların bir tek ibadet yeri vardır o da camilerdir” demedi mi?

 

            Örneğin Barzani’nin Kürt sanatçı Şiwan Perwer ile Diyarbakır’a gelmesi sebebi ile Diyarbakır’da düzenlenen mitingde “Kürdistan” deyip Bismil’e geçtiğinde “Bölücüler” diye bas bas bağıran yine Başbakan değil mi?

 

            Örneğin Malatya Kürecikte füze kalkanı kontrolü için “Komuta kesinlikle bize verilmeli, aksi takdirde böyle bir şeyin kabulü mümkün değil” deyip de “Buranın komuta sisteminin tamamıyla Nato’da olması gerektiğini söyledik” diyen yine kendisi değil mi?

 

            Örneğin “Esad kardeşimle oturduk, iki dost, iki kardeş olduk” deyip de sular ısınınca “Suriye tehdit oluşturmaktadır. Esad artık seni tanımıyoruz defol” diye ortalığı ayağa kaldıran yine Başbakan değil mi?

 

            Örneğin bedelli askerlik konusunda önceleri “Parası olan var olmayan var, parası olan bastıracak askerlikten kurtulacak” diye kendini bedelli askerliğe karşıymış gibi gösterip sonra da “Bedeli 30 bin olsun bari” diyen Başbakan değil mi?

 

            Şimdi de durum çok farklı değil aslında! Daha ilk günden beri ardı ardına yayımlanan ses kasetleri için “Montaj” diyen Başbakan bazen hırsını alamıyor “Kriptolu telefonları da dinlemişler” diye itiraf ediyor! Kendini eleştirenleri de ya cemaatin adamı olmakla suçluyor ya da solcu, terörist, Zerdüşt, ateist diye benzetmeler yaparak sözüm ona kendi seçmenine şikâyet ediyor!

 

            Başbakan ve etrafındakiler meseleleri kendi isteklerine göre yorumlamayı çok seviyorlar! İşlerine gelince hukuktan bahsediyorlar işlerine gelmeyince hukuku hiçe sayıyorlar. Örneğin Mecliste “Hukuk üstünlüğüne” diye yemin edip mahkemenin Atatürk Orman Çiftliğinde yapımı devam eden Başbakanlık konutunun yıkım kararına “Güçleri yetiyorsa yıksınlar” demesi gibi! İnsan merak ediyor şimdi! O bina mahkeme kararıyla yıkılmaya çalışılırsa ne yapacak yani? İnşaatın önünde üstüne benzin döküp “Yaklaşmayın yakarım kendimi” mi diyecek? Yada Anayasa profesörü Sayın Burhan Kuzu’yu inşaatın çatısına çıkartıp “Yaklaşmayın yoksa keserim” diye bağıracak mı? Pes yani!