Verem hastalığının solunan hava ile vücuda girdiği, erken teşhis konulmazsa ölümle sonuçlanabildiği belirtildi.
1-7 Ocak tarihleri arasında kutlanan Veremle Savaş Haftası dolayısıyla bir açıklama yapan Denizli Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Esma Öztürk, mikrobun insan vücuduna solunum ve sindirim yoluyla girdiğini, çabuk fark edilip önlem alınmazsa vücudu kemirerek zayıflattığını ve ölüme neden olduğunu söyledi. Dünya nüfusunun üçte birinin tüberküloz mikrobu ile enfekte olduğunu ifade eden Dr. Öztürk, bu insanların yüzde 10'unun yaşamlarının bir döneminde vereme yakalanma ihtimallerinin olduğunu söyledi.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Esma Öztürk, verem hastalığının akciğerlerde yüzde 70-80, akciğer zarı, lenf bezleri, beyin zarı, kemikler, böbrekler ve kalp zarı gibi diğer birçok organda ise yüzde 20-30 oranında görülme olasılığının olduğunu belirterek, "Vücut mikroplarla savaşır, fakat genellikle hepsi yok olmaz. Vücudun savunma mekanizmaları, etkisiz durumda olan mikropların çevresinde kapsül ya da duvarlar örer" dedi. Verem mikrobu bulaşmış olan bir kişinin vücudunda verem mikrobu bulunduğunu anlatan Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü: "Fakat hastalık belirtisi yoktur ve kişi bu aşamada mikrobu başkalarına bulaştıramaz. Ancak mikropların aktifleşmesi ve çoğalması halinde, kişi artık verem hastasıdır. Bu durum bir yıl içinde ya da uzun yıllar sonra, genellikle vücudun HIV/AIDS, şeker hastalığı, böbrek hastalığı, zatürre ya da kanser gibi başka enfeksiyon ve hastalıklarla mücadele sonucu zayıf düştüğü bir sırada ortaya çıkabilir."

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ
Türkiye'de yılda 17 bin yeni verem hastasının ortaya çıkmakta olduğunu vurgulayan Dr.Öztürk, hastalığın belirtilerini şöyle anlattı: "Verem mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda, havada uzun süre canlı kalabilir. Veremin bulaşması, hastaların aksırma, öksürme ve konuşmaları sırasında havaya yayılan mikropların sağlam kişiler tarafından solunması ile olur. Çatal, kaşık ve eşyalarla hastalık bulaşmaz. Öksürürken ağzımızı kapatmalı, yerlere tükürmemeliyiz. Çünkü verem hastası her öksürük ile 1-5 mikron çapında 1-3 basil içeren 3 bin 500 kadar bulaştırıcı parçacığı etrafa saçar. Akciğer veremi kilo kaybı, iştahsızlık, hafif ateş, özellikle geceleri artan terleme, halsizlik gibi genel belirtilerin yanı sıra akciğerde meydana gelen doku reaksiyonu ve harabiyet neticesinde öksürük, balgam çıkarma, kan tükürme, ilerlemiş olgularda nefes darlığı gibi akciğere özgü belirtiler ile kendini gösterir. Üç haftayı geçen öksürük, kan tükürme, gece terlemesi, hafif ateş, iştahsızlık, kilo kaybı gibi belirtilerin varlığında derhal Verem Savaşı Dispanseri veya başka bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerekmektedir. Hasta yakınlarının taramaları dispanserlerde ücretsiz yapılmaktadır. Verilen ilaçlar her gün içilmez veya bir kısmı içilip kalanı unutulur içilmez ise direnç gelişir. Bu durumda ilaçlar tüberküloz basilini öldüremez ve hastalık devam eder. Hastalar bu mikrobu sağlıklı insanlara da bulaştırabilirler. Dirençli verem hastalarının tedavisi çok daha pahalı, zor ve uzun sürede (iki yıl) mümkün olabilmekte ve bazen hasta kaybedilebilmektedir."

ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ
Bir toplumun veremden korunmasının en etkili yolunun verem hastalarının erken teşhis edilmesi olduğuna dikkat çeken Öztürk, çevresinde veya ailesinde verem hastası olanların kontrol altında olması, gerekli tetkikleri yaptırması gerektiğini söyledi. Dr. Öztürk, sigara ve alkolün bırakılması, düzenli yaşam, temizliğe önem vermek, yeterli beslenmenin hastalığın kontrol altına alınması ya da başlamaması için önemli olduğunu vurguladı.
(EV-SK-HO-Y)

04.01.2013 13:51:41 TSI

Editör: Wan Haber