Al Jazeera’nin konuştuğu Vanlılar sürecin hızından memnun değil. Süreci kimin tıkadığı konusunda farklı görüşleri var. Savaştan kazanç sağlayanların varlığına da işaret ediyorlar ama altını çizdikleri nokta aynı: Herkes elini taşın altına koymalı.

"Bu süreçte herkese düşen görevler var; siyasiler sivri olmamalı, devlet köyünden ettiği insanların durumunu iyileştirmeli, gençler tahriklere kapılmamalı ve toplum da sağduyulu olmalı. Birisi barutsa sizin ateş olmamanız lazım" diyor 33 yaşındaki eczacı Vanlı Engin İçen.

Bölgede konuştuğumuz birçok insan gibi, çözüm sürecinin ya ilerlemediğini ya da 'milim milim' gittiğini söylüyor. Ona göre, insanlar bir kez mutluluğun ve huzurun tadını alınca ondan vazgeçmek istemiyor ama çok istenen bir şeyin 'kokusunu yansıtıp kendisini vermezseniz' insanları agresifleştirirsiniz:

"Özellikle 6-7 Ekim olayları bunun patlayışıydı. Acı çekmiş insanlar bir şeylerin daha hızlı çözülmesini istiyorlar. Galeyana gelmiş bir toplumu durdurmak gerçekten de çok zor. Bugün bir derbi maçında bile olaylar çıktığında kimse kolay kolay durduramıyor."

engin-icen.jpg

'Provokasyon demek kendimizi temize çekmeye çalışmak demek'
İçen'e göre, 6-7 Ekim olaylarında yaşananlarda elbette tahrik vardı, elbette Türkiye'nin iyiliğini istemeyenler devredeydi. Ama provokasyon demek hem kendimizi temize çekmeye çalışmak hem de bahane bulmak. Ona göre olaylara daha yakından bakılmalı ve sokağa çıkan gençlerin nasıl bir geçmişten geldiğini anlama çabası gösterilmeli:

"Sokaklara çıkan insanların yaş ortalaması taş çatlasa 18-19. Bu insanlar köy boşaltmalarla bu tarafa geldiler. Okula gidemediler, yerlerinden edilmişlerdi, sermayeleri de yoktu. Kimisinin annesi, babası bir şekilde öldürülmüştü. Bir meslekleri yoktu. O öfke ile büyüdüler. Bu adam sokağa çıktığı zaman sadece devlete değil, topluma karşı da bir öfkesi var. Bana karşı, size karşı da öfkesi var. Neden? Elinizde bir mesleğiniz var. Akşama gideceğiniz bir eviniz ya da yiyeceğiniz bir aşınız var. Adam bunu düşününce buhran havaya giriyor. Bir patlama bundan çıkıyor zaten. Kimsenin bunu durduramaması, yağmaların olma sebebi de bu."


Devletin üstüne düşen görev
'Çıkmadık candan ümit kesilmez, çözüm süreci başarıya ulaşabilir' diye düşünen İçen'e göre, bunun için biraz daha cesaret gerekiyor. Bu her ne kadar kolay olmasa da ve karşılıklı acılar olsa da:
"Hazreti Peygamber, amcasını öldüren Vahşi'yi affetti ama ne dedi? Mümkün olduğunca gözümden uzak durmaya çalış. Peygamber dahi olsan belli bir noktada acın olduğu için belki kapılabilirsin. Her iki tarafın da evlatlarını, babalarını kaybettiğini düşünürsek, insanların gözünün içine bakamazsınız belki ama kalbinin daha yumuşak bir tarafına da hitap ederek, hepimiz kaybettik ama bari 'arkadaşın, komşun, yurttaşın başka bir şeyler kaybetmesin' diye bunları konuşabiliriz, konuşmamız lazım. Çünkü bu sorunu halletmemiz gerek."

zeki-selvi.jpg

'Kürt - Türk savaşı değil, Kürtlerin sistemle savaşı'
Vanlı işadamı Zeki Şevli ise karşılıklı acıların artık konuşulabildiğini, özellikle Kürtlerin hikayelerini Türklerin de dinlemeye başladığını düşünüyor. Şevli'ye göre bu, çözüm sürecinin en iyi taraflarından biri, hatta çözüm sürecini başarıya götüren anahtar aynı zamanda:

"Aslında bu savaşın bu kadar uzun sürmesinin bir nedeni de Türklerin Kürtleri anlayamaması. Rejim buradaki savaşı çok farklı lanse etti. Biz ticaretimiz gereği çok sık batıya gidip geliyoruz. 10 yıl önceki bize bakış açısıyla şimdiki çok farklı. Diyorlar ki 'Biz sizin şarkılarınızın yasaklandığını bilmiyorduk. Çocuklarınıza kendi isimlerinizi koymanızın yasaklandığını bilmiyorduk. Biz, sizin doktor öldürdüğünüzü, öğretmen öldürdüğünüzü, devletin yaptığı hizmete başkaldırdığınızı biliyorduk'. Ama Türkiye'de biraz daha sivil rejim egemen olunca gerçekler ortaya çıktı ve batıdaki Türkler bizi daha iyi anlamaya başladı. Çözüm sürecinin en iyi taraflarından birisi de bu hikayelerin iyi aktarılması oldu."

Şevli'ye göre, çözüm süreci başarıya ulaşırsa işte tam da bu yüzden ulaşacak: Halklar birbirini anladığı için ve sağduyulu yaklaşmayı başardıkları için. "Halk, bu savaşın Kürt ve Türk savaşı olmadığını bildiği için sağduyulu davranıyor. Bu hiçbir zaman Kürt- Türk anlaşmazlığı değil, Kürtlerin sistemle ilgili kavgası. Bunun anlaşılması da bu sağduyunun temeli."


Barışın önündeki engel
Şevli halkın sağduyunun, şu anda ne olduğu bilinmese de çözüm sürecini başarıyla götüreceğini düşünüyor ama onu endişelendiren siyasetçilerin tutumu ve savaştan rant elde edenler:
"Savaşanlar savaşın sürmesi için de iyi savaştılar. Siyasetçiler de barışı yapamadılar. Siyasetçiler bu 40 yıllık süre içerisinde bu savaştan edindikleri rant nedeniyle bu savaşı bitirmeyi göze alamadılar. Siyasi kaygılar bu ülkenin barışının önüne geçti. Her iki taraf için de söylüyorum. Burada barışın önündeki engel olarak ben her iki tarafın da siyasetçilerini görüyorum. Barış konusunda çok samimi olduklarına inanmıyorum. Fakat halktan, tabandan çok ciddi bir şekilde barışı destekleme, barışı isteme var. Fakat savaş barıştan daha iyi bir sektör haline geldi. Barıştansa savaş daha iyi para ediyor, bu nedenle barışı değil savaşı istiyorlar. Bence her iki halk barıştan yana olan seslerini yükseltirlerse bu işin altına imza atıcılar da ona göre davranmak zorunda kalacaklardır."

asli-erad.jpg

"Biz ses edince…"
Evinde ziyarete ettiğimiz dört çocuk annesi Vanlı Aslı Erad da, 'Bir an evvel barış sürecini görseydim, herkesin rahata kavuştuğunu görseydim' diyor. Ona göre de çözüm sürecinin başarıya ulaşması için halkın desteğinin olması şart:

"Kiminin oğlu dağdadır, kiminin oğlu askerdedir, Devlet isterse halk da destek verirse, Türkler devlete seslenip, 'Biz de istiyoruz bu iş bitsin, barış gelsin' derse biter bu. Herkes evinde rahat rahat oturur."
Erad da Diyarbakır, Mardin, Cizre, Şırnak, Siirt ve Van'da konuştuğumuz birçok kişi gibi geçmişte yaşanan acıları anlatıyor. Kürtlerin hissettiği yabancılaşmaya, kendi deneyimlerinden yola çıkarak işaret ediyor. Akciğer kanseri olduğu için uzun süreİstanbul'da kalmış:

"Hastanede fotokopi çekiyorlardı. Kadının biri, adam fazla para aldı diye adamı rencide etti. Biz o kadar ses etsek, hemen derler terörist. Biz bir şey deyince terörist. O yüzden hep eziğiz."


'Hak sora sora kazanılır'
Erad'ın üç kızından biri evli, birisi de öğrenci. Diğeri de liseden yeni mezun, annesine yardımcı olmaya çalışıyor. Erad hastaneye yattığında, eşi 'nasıl olsa ölecek' diyerek, ikinci bir eş almaya karar vermiş; kendi kızını da, evlenmeyi düşündüğü kadının 65 yaşındaki evli babasına ikinci eş olarak vermeyi planlamış. "Duyunca çıktım hastaneden, geldim, dilekçe verdim, boşandım. Kızımı da sevdiğine verdim. Hayat hep bir mücadeledir,  yılmadım, ayağımın üstünde durmaya çalıştım. Kimse anasının karnında bir şey öğrenmiyor. Haksızlığa dayanamıyorum. Sora sora hakkını alması lazım insanın" diyor.

Erad'ın oğlu işsiz. Bir işi varmış ama Sabah 08: 00 gece 24: 00, günde 20 lira alıyor, bunun 5 lirası da yola gidiyormuş. O yüzden işten ayrılmış, yeni bir iş arıyormuş:

"Batıya gönderemem. Orada ezilir. Bizim millet de biraz hayırsız. Biraz parası olunca hemen parasını alıp batıya gidiyor. Burada kalsa, bir fabrika açsa, herkese iş olur. Ne gidiyorsun batıya? Burada kal, burada yap, kendi halkına ver."  

fahrettin-usta.jpg

"Barış deyince aklıma ekmek teknem geldi"
Ekmeğinin peşinde olanlardan da biri de Van Gölü kenarında seyyar tezgahında balık-ekmek satan beş çocuk babası, 49 yaşındaki Fahrettin Usta. Soyadını söylemek istemiyor ama fotoğraf çekmemize bir itirazı yok:

"Biz ekmeğimizin peşindeyiz. Siyasetten anlamayız. Barış olacak diye duyduğumda ekmek teknem aklıma geldi. Buralara gelen giden çok olur, işlerimiz açılır dedim. Bir senedir işlerimiz iyiydi ama şimdi ne olacak bilmiyoruz. Sabah buraya gelirken düşünüyorum, akşama eve giderken ne kazanacağım, çocuklarımın rızkı nasıl olacak? Kim ister ki kavga olsun, eve aç gitsin, çocuklarına bir lokma götüremesin.. "

Fahrettin Usta'ya göre, çözüm sürecinin başarıya ulaşması için yapılması gerekenleri siyaset bilir:
"Şimdi ben sana desem balık nasıl yapılır, ne diyebilirsen bana? Hiç. Onun ustası benim. Bu işlerin ustaları da Meclis'tedir, siyasettedir."

"Umutlu musunuz çözüm sürecinin başarıya ulaşacağından?" diye sorunca da, bu yazı dizisini hazırlarken konuştuğumuz, kimin süreci nasıl etkilediği ya da tıkadığı konusunda çok farklı fikirler ifade eden kadın, erkek, her yaştan ve her meslekten insanın söylediği ortak noktayı, 'Barış olmasını çok isterim' dedikten sonra kendi cümleleriyle ifade ediyor:  

" Anlayacağın, her tarafın güllük gülistanlık olması için kim ne yapabilirse iyidir."

Fotoğraflar: Faruk Yüce / Kaynak: Al Jazeera

Editör: Wan Haber