Uluslararası Hukuk ve Demokrasi Derneği (MAF-DAD) Yönetim Kurulu Başkanı ve eski Alman Sol Parti Milletvekili Norman Paech, “Bir demokraside özerkliğin verilmesi, en önemli ve şart olan seçeneklerden birisidir. Azınlıkların temsil hakkının kalıcı olabilmesi için hem yasama hem de toplumun diğer organlarında belirli önlemlerin alınması şarttır” dedi.
 

Açılış konuşmalarının ardından “Demokrasi ve Yerel Özerklik Tartışmaları” oturumu yapıldı. Oturum Başkanlığını Van Baro Başkanı Murat Timur yaparken, panele konuşmacı olarak avukat Ercan Kanar, İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Cemal Salman ve MAF-DAD Yönetim Kurulu Başkanı ve eski Alman Sol Parti Milletvekili Norman Paech katıldı.

 

“Doğrudan ve temsili demokrasi, katılımcı demokrasi ve yerel meclis” konulu bir açıklama yapan avukat Ercan Kanar, bireyin direnme hakkının anayasal bir hak olduğunu ve bunun anayasal bir güvence altına alınması gerektiğini söyledi. Yerel yönetimlerin demokrasinin okulu olduğunu aktaran Kanar, Gezi Parkı direnişinin de kentlinin bir isyanı olduğunu belirtti. Demokrasi tanımı şimdiye kadar halkın kendi kendini yönetmesi olarak yapılsa da şimdiye kadar yapılamadığını söyleyen Kaner, bu yönetim şeklinin uygulanmadığını belirtti. Kaner, “Özgürlük ve demokrasi anlayışında devleti en aza indirmek vardır. Tamamen devletsiz de olur denilemez. Devletini en aza indirdiğimiz vakit özgürlük ve demokrasiden bahsedebiliriz. Tamamen devletsiz uygulamalar zaman zaman denense de bunlarda başarılı olunmadı. Şimdi var olan devletler ise tamamen halkı yok sayıyor ve otoriter yapılara bürünüyor” dedi.

Bolivya’daki yapıyı Türkiye’nin örnek almasını dile getiren Kaner, “Kürt halkının deneyimi tarihte vardır. O zaman Türkiye’de de eski özerklik deneyimlerinden yararlanarak belediyeler açısından da bu uygulamaları hayata geçirmelidir. Genel olarak bütün seçimlerin halk tarafından verilmesi gerekiyor. Yurttaşların nesne değil, özne olması gerekir” diye konuştu.

“YEREL MAKAMLARA HERHANGİ BİR TEHDİDİN OLMAMASI GEREKİR”
“Avrupa yerel yönetimler özerklik şartı” konulu bir konuşma yapan İstanbul Üniversitesi (İÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi ve ABD Kentleşme ve Çevre Sorunları üyesi Cemal Salman, Gezi Parkı’ndaki olaylardan kaynaklı yorgun bir şekilde konukların karşısına çıkmasından dolayı özür dileyerek konuşmasına başladı. Gezi Parkı olaylarının Türkiye’nin doğusunda sürekli gündemde olan bir durum olduğunu belirten Salman, bunun Türkiye’nin büyük metropollerinde yaşanan yeni bir durum olduğunu vurguladı. Yerel halkın doğrudan karar verici olması gerektiğini söyleyen Salman, “Yerel yönetimlerin başka makamlara bırakılmamalıdır. Yerel makamlara verilen yetkilerin tam olması gerekir. Yerel makamlara herhangi bir tehdidin olmaması gerekir. Yerel sınırlarda değişiklik yapılmamalı" ifadelerini kullandı.

 

Son olarak konuşan MAF-DAD Yönetim Kurulu Başkanı ve eski Alman Sol Parti Milletvekili Norman Paech, öz yönetim ve özerkliğin halklar için olmazsa olmaz olduğunu belirterek, “Her türlü özerklik modeli adem-i merkeziyetçiliğe neden olur. Özellikle devlet yapılanması güçlü olan Fransa ve Türkiye gibi ülkelerde özerklik bir korku halidir. Buna karşın ikna edici birçok özerklik örneği var. Bu özerklikler birlikte yaşamayı esas almıştır. Dünyada bu özerkliğe örnekler çok fazladır. Bu özerklikte özerk bölgeler anayasal garanti altındadır. İkinci bir model olarak federalizmi gösterebiliriz. Federalizmde özerkliğin bir parçası olarak düşünülebilir” dedi.
 

"Demokratik özerklik dünya halkları için bir yasal hak olarak tanımlanmalıdır" diyen Paech, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ki bu Kürtlerin de hakkıdır. Böyle bir hakkın tartışılıyor olması bile doğru olmaz. Yerel yönetim ve demokratik özerklik, demokratik örgütlenme şekli için kaçınılmaz bir temeldir çünkü bu temelin en önemli özelliği, belirli bir siyasi içeriğinin bu şekilde korunabilmesidir. Burada gerekli olan şey: hükümetin veya iktidardaki partinin, halk ve azınlık temsilcilerinin bir masaya oturup beraberce bir içerik tasarımı tespit etmeleridir. Özerklik genel olan bir kavram olarak değil, iki tarafın müzakere ederek uzlaşmaya giden bir yol olarak görmesi gerekmektedir. Azınlıkların siyasi bir katılım yapabilmeleri için özerklik çözüm bağlamı en iyi yollardan birisidir. Böylelikle başlangıç olarak, toplumda azınlık olarak tanımlanan etnik gruplar siyasi iradelerini özgür bir şekilde kullanabilir ve savunabilirler. Toplumda azınlık olarak tanımlanan etnik gruplar, özerk topluluklar içerisinde yaptıkları deneyimlerden dolayı ileride siyasi iradelerini devlet içinde kendi kurumları ve siyasi partileri ile daha iyi savunabilirler. Bir demokraside özerkliğin verilmesi en önemli ve şart olan seçeneklerden birisidir. Azınlıkların temsil hakkının kalıcı olabilmesi için hem yasama hem de toplumun diğer organlarında belirli önlemlerin alınması gerek. Azınlığın kültürel kimliğine sahip çıkabilmesi için doğal olarak diğer devlet sınırlarında bulunan/yaşayan halk insanları ile de temas hakkı verilmesi gerekir çünkü kültürel kimlik sadece devlet sınırları içerisinde tanımlanan bir kavram değildir. Devlet ve halklar arası bir köprü olarak düşünülmesi gerekir.”

 

Yerel Yönetimler Konferansı, verilen aradan sonra devam edecek.

Editör: Wan Haber