A. Baki Karaca
 
VATSO Seçimleri Nedeniyle Hummalı Bir Yarış
 
VATSO seçimlerinin ertelenmesi ile yükselen tansiyon birazcık düştü. Bu arada TOBB’un NACE sistemi ve meslek gurubu daralması nedeni ile kimilerince karizmayı çizdirdiler. TOBB bu yüzden güven bunalımı içerisine girdi ve güvenilirlikleri tartışılır hale geldi. Aldığım bilgilere göre birçok ilden gelen tepkiler nedeniyle TOBB bir düzenlemeye gitmek zorunda kaldı.
 
Oda seçimleri Mayıs 2013'te yapılacak. Şu an 3 aday arasında geçeceği tahmin edilen seçimler için, önümüzdeki günlerde sürpriz adaylar çıkar mı veya mevcut guruplardan uydu gruplar çıkar mı bilinmez, ama olursa da sürpriz olmaz. Nihayetinde burası Van... Ve tüccarların ne yapacağını önceden kestirmek güç. Ama VATSO’ya üç tane beyefendi aday var. Süreç uzasa da saygı ortamının daha da artacağı bir seçim süreci geçirilmesini umut ediyorum. Gerçi seçimlerin uzaması Van’da kime yarayacak, bunu da zaman gösterecek. Anlayacağınız sıcak gündemin ana konularından biri de şüphesiz VATSO seçimleri.
 
Büyükşehire Doğru
 
Van Büyükşehir oldu. Bunu hak ediyordu elbette. Ancak bazı sıkıntılar yok değil. Mesela büyümek yerine irileşen bir trendimiz vardı. 2014 yılı Mart ayında yapılacak yerel secimler öncesinde hummalı bir çalışmanın olması gerektiğini bekliyorduk. Şu ana kadar yeniden yapılanmaya dair herhangi bir performans yok. Herkes sus pus şu anda. Özel idarede çalışmalar ne düzeyde, Valilik bu konuda nasıl bir geçiş komisyonu oluşturdu, komisyonun şu ana kadar yaptığı çalışmalar ne? Bunlardan haberdar olan varsa bildirsin, demekten kendimizi alamıyoruz. Hele ki bizler gazeteci olarak bunları bilmezken, halkın büyükşehirlileşmede nerede olduğunu bilmesine imkân var mı? Bu arada AK Parti, büyükşehir belediye başkanı olacaklarda aranan kriterleri açıkladı. Asıl sorun, Van için bundan sonra başlayacak sanırım. O kriterleri taşıyan kimler var Van’da… Bu, şimdilik bende saklı kalsın, zamanı gelince ortaya çıkan adayların bu kriterlere uyup uymadığını sizlerle paylaşacağım.
 
Mevduat Artmış 
 
Van’daki mevduatın geçen yıllara oranla artışı, ticaretin artışını göstermez. Tam aksine piyasaya girmeyen, yani piyasadan çekilen paranın miktarının arttığını gösterir. Bu da tefeciliğin ve karaparanın, gayrimeşru işlerin çoğaldığı manasına gelir. Evet, para piyasadan çekiliyor ve belli ellerde “güce-devlete” dönüşüyorsa, orada aynı zamanda birilerinin de kaybettiği manasına geliyor. Acaba kaybeden kim? Tabi ki ticaretle iştigal eden, emek veren, çalışan, esnaf. Bu esnafın başında inşaat piyasası gelir ki, kendisiyle beraber 200’den fazla ticari sektörü kalkındırır. Beslediği işçi sayısını da eklediğimizde, inşaatın durgunluğu o şehrin ölmesi manasına gelir. Çünkü bu durgunluğun uzun sürmesi, iflasları ve ifsadı doğuracağından toplumsal kaosun oluşması kaçınılmazdır. İnsanların alacak-verecek davasından kaynaklı husumetlerin ve kimlik erozyonunun oluşumu bir toplumu helak etmeye yeter de artar bile.
Bir yerde ahlakî değerler baz alınarak gerçekleşen bir kalkınma yoksa, orada ahlakdışı bir zeminde gelişen ve ömrü uzun olmayan bir kalkınma görüntüsünden söz edilir. Ve bu, oradaki cins insanların göçüne neden olur ki, sabit kalanların çok çirkin ilişkilere girmedikçe kazanamayacağı bir ekonomik döngünün oluştuğu felaketin de habercisi olur. İşte bunun sonucunda o yerde herhangi bir makama getirilecek iyi bir adam da bulamazsınız. Eski tas eski hamam misali bayat yemeği pişirir durursunuz. 
Geçenlerde Vali açıkladı; mevduat artışında Van birinci olmuş. Şimdi merak konusu olan şu; bu kadar para bir anda ortaya nasıl çıktı, bankada kayıt altına alındı ve bizi ilk sıraya yerleştirdi. Bu konuda rivayetler muhtelif... Bunlardan birincisi, deprem nedeniyle yıkılan konutlarda saklanan paralar güvenlik nedeniyle bankalara aktarıldı. İkinci bir ihtimal, kredi geri ödemeleri başladığı için paralar, ödemeler için bankalarda tutulmaya başlandı. Üçüncü ihtimal, yatırım dışı kalan kaynaklar şu anda belirsiz süreç nedeniyle akacak mecra bulmak için bankada bekliyor... vs. vs. vs.
 
Sonuç; bankalarda şu anda para çok. Ancak biz bu paraların hayatımıza nasıl etki edeceğini henüz bilmiyoruz. Halk şu an tatlı bir ümitle şenlenmiş... Para varsa sorun yok... Muhakkak bizler de bundan payımızı alırız...
 
İmralı Süreci ve KCK Davaları
Kürt Sorunu’nun çözüleceği beklentisi ve KCK nedenli tutuklamalardan sonra tahliye edilen 2 Belediye Başkanının getirdiği umut…
Aslında işin özü, ülkenin ve yaşayanlarının en büyük acısı ve sorunu bu. Nitekim son zamanlardaki İmralı Süreci ile ilgili yine umutların arttığı bir süreçteyiz. Ben, ertelenen Van KCK davası sanıklarının son mahkemede tahliye edileceğini düşünüyorum. Buradaki düşüncem şu: Hem son yargı paketi hem de İmralı Süreci’ndeki görüşmelerin ürünü olacak diye hissediyorum. Diğer taraftan Başbakan Sayın Erdoğan’ın Van’da isimler üzerinde yaptırdığı bir ankette Bekir Kaya’nın açık ara önde olduğu duyumunu aldım. AK Parti’nin kendi içinde yaptırdığı özel bir anket olduğu için, bu anket kamuoyu ile paylaşılmadı tabi ki. Bütün bunlara baktığımda aklıma gelen birkaç önemli şeyi de okuyucularım ile paylaşmak istiyorum. Eğer Sayın Kaya şimdi değil de seçim sürecinde bırakılırsa; başkan adayı olduğunda, mağduriyet faktörünün güçlü duygusal etkisi de göz önünde tutularak açık ara farkla seçimi götürür. Sebebi ise çok basit ve anlaşılır: Halklar, düşüncesine bakmaksızın mağdur edilen kimseden yana tavrını belirler. Bu özellik bu topraklara ait çok eski bir durumdur aslında. Geçmişe baktığımızda birçok örneğini görebiliriz. Şimdi bu durumda akla ilk gelen şey şu; bu durum bir plan mı? Başta deprem kaynaklı birçok sorunu çözülmeyen Van halkının büyük iki deprem geçirmesi, yani AFAD’a rağmen birçok ödemelerin halka ödettirilmesi… Çadırlarda kalanlara kısa bir süreliğine üç öğün yemeklerinin dışında bir destek verilmemesi, devlet ve AK Parti hükümetinin Van halkına sırtını çevirdiği, herkesin kendi başının çaresine bakmasından başka seçeneğinin olmadığı yönünde söylentilerine yol açtı. Yani, ‘daha önce seçtiğiniz belediye başkanına ve partisine gidin, sizlere destek versinler’ der gibi bir tavır takınıldığı algılandı kamuoyu tarafından. Bu uygulamalar sanki yine seçimlerde AK Parti’den küsülsün, yine BDP’ye oy verilsin gibi bir yaklaşım gibi görünüyor. Avrupa’ya da bakın, ‘Kürtlere bir haksızlık yapılmıyor, istedikleri yerde kazanıyorlar’ demeye getirilen bir siyasi oyun mu oynanıyor? Geçmişte yapılanlar da bu meyanda çok konuşuldu. Senaryolar çok tabi. Yapılmayan hizmetlerde, küstürülen halka bakınca kafanız bütün durumların mümkün olabileceğine ihtimal veriyor. Yani zaten yıllardır birileri başrolde oynuyor, bizlerde figüran olarak bu filmin bir parçası olmuyor muyuz? Vicdanla cüzdan, ahlaklılarla ahlaksızlar arasında kalmışız.
 
İmar Planı Sıkıntısı
Bir türlü bitmeyen ve askıya çıkmayan şehrin imar planından kaynaklı aktif ticaretin lokomotifi olan inşaatın durağanlığı ve bunun oluşturduğu kriz.
 
Bu belirsizlikten dolayı kimse önünü göremiyor. İnsanlar, arsalarının ne olacağını merak ediyor. Yeni imar planı ile birlikte vatandaş herhangi bir haksızlığın olmasını istemiyor. Bu sürüncemeden ötürü bir kentin geleceği belirsizliğini korurken, aktif ticaretin olmayışı da vatandaşı zor durumda bırakmış durumda.
Editör: Wan Haber