Çevresindeki yapılaşma, kirlilik ve iklim krizi ülkenin en büyüğü olan Van Gölü’nü tehdit ediyor. 3 bin 755 kilometrekare büyüklüğündeki göl, sadece o bölgede yaşayan inci kefaline ev sahipliği yapıyor. Van Gölü’nün küçülmesi ve her geçen gün artan kirlilik, sadece tuzlu ve yüksek derecede sodalı sularda yaşayabilen inci kefalinin de yaşam alanlarını her geçen gün daralıyor. Temmuz, ağustos aylarında yumurtalamak için göçle başlayan inci kefallerinin yumurtaları, susuzluk nedeniyle göç yolunda öldü.

Yıllardır Van Gölü ve çevresinde çalışmalar yapan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri i Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, gölün ekolojik ve ekonomik önemine dikkat çekti.

Yıllardır süren kaçak avcılık sorununun yanına, kuraklığın da eklendiğini belirten Dr. Akkuş, “Akarsular ülkemizin her yerinde önemli. Fakat Van Gölü dediğimiz zaman Van Gölü havzası için bu önem, yüz kat hatta bin kat daha artıyor. Bölgede 20 bine aşkın insanın geçim kaynağını oluşturan ve Dünya’da sadece Van Gölü havzasında yaşayan inci kefallerinin üreme habitatını oluşturuyor. Bu sebepten dolayı geçmiş yıllardaki kaçak avcılık sorununun yanına kuraklık sorunu eklendi. Çünkü akarsularımızın debileri her geçen yıl biraz daha azalıyor. Her yıl biraz daha su seviyesinin düştüğüne şahitlik ediyoruz” dedi.

KEFALLER SUSUZ KALDI

Bölgedeki tarımsal faaliyetlerin de suyu azalttığına dikkat çeken Dr. Akkuş, “Yaz ayları geldiği zaman üremek için balıklar suya ihtiyaç duyuyor. Diğer taraftan ise çiftçiler akarsu yatağındaki suyu alıp tarlasını sulamak istiyor. Bu sebepten dolayı İnci kefali üremesini gerçekleştirdi fakat zorlu bir süreç geçirdi” ifadelerini kullandı.

Van Gölü’ne dökülen irili ufaklı 101 tane dere olduğunu hatırlatan Akkuş, Devlet Su İşleri’ne (DSİ) ait Bendi Mahi Çayı üzerindeki sulama regülatörünün inci kefalinin yumurtlamak için yaptığı göçü kesintiye uğrattığını belirtti. “Tarihte ilk kez Bendi Mahi Çayı, Van Gölü’ne ulaşamadı” diyen Dr. Akkuş, regülatörde biriken suyun tamamının tarımsal sulama için kullanıldığını ifade etti.

Bölgedeki tarımsal faaliyetlerdeki hatalara dikkat çeken Dr. Akkuş, “Bölgede su kıtlığı yaşanmasına rağmen halen çok su isteyen bitkiler yetiştiriliyor. Biz halen 50-60 yıl önce yapılmış sulama kanallarını, sulama sistemlerini kullanıyoruz. Bunları elden geçirmemiz lazım çünkü suyun yarısı kırık kanallardan yollara akıyor. Su yönetim planımızın içine balığı dahil etmemiz lazım. Balığın olmadığı bir su yönetim planı eksiktir, yanlıştır” dedi.

Van Gölü’nün çok özel bir ekosistem olduğuna dikkat çeken Akkuş, “Van Gölü’nün su bütçesi çok basit bir denkleme dayanıyor: Girdiler ve çıktılar. Girdileri kar ve yağmur yağışları oluştururken, çıktıları ise buharlaşma oluşturuyor. Dolayısıyla gölden dışarıya bir akıntı yok. Bu seneki durum her bir damla yağışa karşın Van Gölü’nden 4 damla su buharlaştı” dedi. Van Gölü bu çekilmeleri yükselmeleri tarih boyunca hep yaşamıştır” ifadelerini kullandı.

800 BİN YILLIK TARİH

Van Gölü’nün yaklaşık 800 bin yıllık bir tarihi olduğunu hatırlatan Dr. Akkuş şöyle devam etti: “Van Gölü için en büyük büyük tehdit gölün geri çekilmesi değil, gölde bulunan arıtma tesislerinin çalışmıyor olması. Bugün Van gölü kenarındaki nüfus tarihinde hiç olmadığı bir boyuta gelmiş yaklaşık iki milyona dayanmıştır. Bu insanların kirliliklerinin hepsi eğer arıtılmadan Van Gölü’ne dökülürse işte o zaman Van Gölü için büyük bir tehlike olur. Bugün Van Gölü için artık bir damla kirli su bile fazladır. Dolayısıyla Van Gölü’nün çekilmesinden ziyade Van Gölü'nün etrafındaki çalışmayan arıtma tesislerine odaklanmamız lazım.”

Kaynak: BİRGÜN

Editör: Haber Merkezi