Van'daki görev süresinin son demlerinde Van Gölü'ne ekibiyle birlikte dalış gerçekleştiren Prof. Dr. Sarı, göl altında adeta bir mucizeye tanıklık ettiklerini söyledi. Dünyanın bilinen en büyük mikrobiyalitlerinin Van Gölü'nde olduğunu tespit ettiklerini anlatan Prof. Dr. Sarı, bu sayede Van Gölü çevresinde yeni bir sektörün doğacağını vurguladı. Prof. Dr. Sarı yeni sektörün adının 'Mikrobiyalit Dalış Turizmi' olacağını belirtirken, mikrobiyalitlere ilişkin de sorduğumuz sorulara yanıt verdi.

Nedir bu mikrobiyalit?

Van Gölü'nün tuzlu ve sodalı suyunda çok az canlı yaşar. Endemik inci kefali bu canlıların en çok bilinenidir. Az sayıda plankton türü de gölde yaşayan diğer canlılar arasındadır. Van Gölü'nde ilgi çekici bir oluşum daha var. Mercan kayalıklarına benzeyen bu oluşumlar mikrobiyalitler olarak adlandırılıyor. Mikrobiyalitler kayaç benzeri yapılardır; siyanobakterilerin ve bazı mikroalglerin fotosentezi ve çevrelerindeki sudan kalsiyum karbonat çökeltmeleri ile oluşurlar.

Nerelerde bulunuyor mikrobiyalitler?

Milyonlarca yıl önce dünyada çok yaygın olarak bulunan mikrobiyalitler günümüzde çok az yerde ve sınırlı sayıda bulunuyor. Van Gölü'ndeki mikrobiyalitler dünyanın en büyükleri. Büyüklükleri 30 santimetreden 30 metreye kadar değişiyor. Bulundukları derinlikse 1,5 metre ile 35 metre arasında.

Van Gölü'ndeki mikrobiyalit araştırmalarını hangi ekip yapıyor?

Mikrobiyalitlerle ilgili araştırmaları, 23 yıl Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde Van Gölü ve inci kefali ile ilgili araştırmalar yapan, şimdi Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi olan ben yapıyorum. Sualtı Görüntüleme Yönetmeni Tahsin Ceylan, Eğitmen Dalgıç Murat Kulakaç ve Arş. Gör. Mustafa Akkuş, benle birlikte mikrobiyalitleri araştıran sualtı ekibinden.

Van Gölü'nde şuana kadar mikrobiyalitlere ilişkin hangi tespitler var?

Van Gölü'nde bugüne kadar on beş yerde mikrobiyalit kolonisi tespit edildi. Bunlardan ikisi 1991 yılından önce, on üçü ise geçtiğimiz iki yılda ben ve ekibim tarafından belirlendi. Ben ve ekibimin bir diğer başarısı da mikrobiyalitlerden su çıkışını görüntülemek oldu. Mikrobiyalitlerden su çıkışı kuramsal olarak bilinmesine rağmen hiç görüntülenmemişti. Geçmişte yapılan çalışmalarda çatlaklardan sızan suyun yukarıya çıkarken zamanla dağıldığı, bu dağılmaya bağlı olarak mikrobiyalitin dallandığı, tepe noktaya ulaşıncaya kadar da su içinde görülemeyecek kadar zayıfladığı ifade ediliyordu. Ancak ben ve ekibim ise boyları 8-12 metre arasında değişen mikrobiyalitlerin tepe noktalarının adeta bir su borusu gibi açıldığını ve bu noktalardan su çıktığını video ve fotoğraflarla tespit ettik.

Mikrobiyalitlerden nasıl yararlanılacak?

Dünyanın bilinen en büyük mikrobiyalitleri Van Gölü'nde bulunuyor. Bu çok büyük bir şans. Şimdiye kadar Van Gölü'nde daha çok inci kefaliyle ilgili araştırmalar yapıldı. Son yıllarda inci kefaliyle birlikte mikrobiyalitler de araştırma spektrumuna dahil oldu. Böylece aslında Van Gölü'nün dibine, suyun altına ilişkin çok kıymetli veriler elde edildi. Dünyada bütçesi milyar dolarlık bir sualtı sektörü var. Suyun altıyla ilgilenen yani dalgıç olan insanlar, nerede orijinal bir sualtı yapısı varsa oraya akın ediyor. Günümüzde sualtı turizmi, en çok getirisi olan turizm türlerinden birisi haline gelmiştir. Mısır ve Endonezya gibi sualtı canlılığının zengin olduğu ülkeler, dalış turizminden çok büyük gelirler elde etmektedir. Dalış yapan insanlar, tecrübelerini olabildiği kadar farklı ortamlarda artırma ve ekstrem noktalarda dalışlar yapma eğilimindeler. Van Gölü'nde dalmak yüksek irtifa dalışı sayıldığı için ekstra cazip. Ancak Van Gölü, yıllardır dalış severlerin ilgisini çekmekle birlikte, gölde tek balık türünün yaşaması ve onun da sualtında görülmesinin çok zor olması yüzünden dalış sayısı çok sınırlı kalmaktaydı. Mikrobiyalit alanlarının noktasal olarak belirlenmiş olması ve son 3 yıl içinde sualtından çekilen fotoğraf ve videoların medyada yer almasıyla ekstrem noktalarda dalış yapmak isteyen insanların dikkatleri bir anda Van Gölü'ne çekilmiş oldu. Bizim bu proje kapsamında ana hedeflerimizden birisi zaten dalış severlerin dikkatlerini Van Gölü'ne çekmekti.

Mikrobiyalit alanları belli mi?

Evet şu anda mikrobiyalit alanları büyük ölçüde genel hatları ile belirlenmiş oldu. Detaylı haritalama ve ayrıntılı ölçümler için çalışmalar devam ediyor. Geldiğimiz aşamada proje desteğine ihtiyacımız var. Bunun için Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne destek için başvurduk, ancak henüz bir cevap alamadık. Bu çalışmalar da tamamlandığında bu mikrobiyalit alanlarından uygun olanlar, belli kurallara göre dalış turizmine açılabilir. Van Gölü mikrobiyalitlerinin dalış turizmine kazandırılması ile aslında zaten zengin olan turizm çeşitliliğine bir unsur daha eklenmiş olacak göl çevresinde. Ancak dalış turizminin mutlaka Van-Bitlis illerinde ilgili tüm tarafların katılımı ile oluşturulacak güçlü bir proje ile başlatılması gerekmektedir. Zira Van Gölü'nde mikrobiyalit dalışları, binlerce kişiye iş-aş olma potansiyeline sahip.

Dalışlar beraberinde neyi getirecek?

Mikrobiyalit dalışlarının yapılabilmesi için öncelikle rehber dalgıçlar yetiştirmemiz gerekiyor. Zira mikrobiyalitler çok kırılgan yapılar. Rastgele yapılacak dalışlarla bu alanlar kalıcı zarar görebilir. Dalışların mutlaka tecrübeli dalgıçların rehberliğinde yapılması gerekiyor. Bunun için göl çevresinde belki onlarca dalış okulu açılacak önümüzdeki yıllarda. Diğer taraftan insanların rahatça dalış yapmasına, yemesine, içmesine imkan sağlayacak onlarca dalış teknesi gerekecek. Bu teknelerin yapımı, bakımı, onarımı için yeni atölyeler, tersaneler, çekek yerleri ve barınaklar gerekecek. Dalış için şehir dışından gelecek dalgıçlar, bu okulların altyapısından ve bu teknelerden yararlanacaklar doğal olarak. Uçakla dalış kıyafetlerinizi alıp istediğiniz yere gidebilirsiniz ama dalış tüpü taşıyamazsınız. Mecburen dalış tüpünü gittiğiniz yerden temin etmeniz gerekecek. Dolayısıyla dalış okulları sadece dalgıç yetiştirmeyecek, aynı zamanda dalış için gerekli tüm malzemenin bulunduğu, satıldığı ve kiralandığı yerler olacaktır. Bu dalgıçların konaklaması, yemesi-içmesi ve eğlenmesini önceleyen yeni turizm tesislerine ihtiyaç olacak. Bunlara hizmet sunacak işletmeler de düşünüldüğünde aslında binlerce kişiye çok az bir yatırımla iş imkanı sağlanmış olacak Van Gölü çevresinde. Mikrobiyalit dalışlarını, Nemrut Krater Gölü başta olmak üzere bölgede kış aylarında donan tatlısu göllerinde yapılacak buz altı dalışlar takip edecektir. Böylece aslında sadece yaz aylarında değil, tüm yıl boyunca gelir getirecek bir turizm sektörü doğmuş olacaktır.

Ne yapmak gerekiyor bu aşamada?

Kısaca odağında mikrobiyalit dalışları olan yepyeni bir turizm alanı doğmak üzeredir. Bize düşen şimdi bu alanın kendi kendine yıllar içinde kör topal ilerlemesini seyretmek yerine, baştan sona planlamak, projelendirmek ve binlerce insanı istihdam edecek bir cazibe merkezine dönüştürmektir. Bunun için Van ve Bitlisli politikacılarımızın, bürokratlarımızın, yerel yöneticilerimizin, özel sektörümüzün ve sivil toplum kuruluşlarımızın elbirliği ile çalışması gerekmektedir.

Kaynak: Prestij Gazetesi

Editör: Wan Haber