Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) ve Van AFAD Müdürlüğü işbirliği ile düzenlenen Van’da Deprem Farkındalığını Geliştirme Sempozyumu YYÜ Prof. Dr. Cengiz Andiç Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.

Sempozyuma Van Vali Yardımcısı Vefa Kaya, YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, Van İl Afet ve Acil Durum Müdürü Osman Uçar, Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürü Nevzat Gün, akademisyen ve öğrenciler katıldı.

Açılış konuşmasını YYÜ Güvenlik Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Esvet Akbaş’ın yapmasının ardından kürsüye gelen Prof. Dr. Battal, deprem döneminde yaşadığı anıları anlattı. Deprem dönemindeki paniğin çok kötü olduğunu anlatan Battal, şunları söyledi:

3-500.jpg

“Çünkü biz bunları yaşadık. Afetler çok önemli. Ülkemiz afetler ülkesi. Bunun altını çizmek lazım. İdareciden ev reisine kadar herkesin hangi konuda nasıl hareket etmesi gerekiyor bilmesi lazım. Afetler başımıza geldiği zaman onu çok hızlı düşünmek zorundasınız. Bütün Türkiye'ye öğrencilerimizin bir hafta izinli sayılacağını bildirdik. Öğrencilerimizi evlerine gönderdik sonra. Bunu duyurunca çok önemli bir etki oluşturdu. Bizi arayan öğrencilerin velileri ve personelimizin yakınları rahat bir nefes aldı.” 

4-423.jpg

O dönemleri anlatırken duygulanan ve gözyaşlarına hakim olamayan Prof. Dr. Battal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Saatler sonra Van'a gelen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ve burada kalan personelimize çok çok teşekkür ediyorum. Sorunları aktardık ve bütün sorunlarımız çözüldü. Depremlerde insanların beklediği bir şey var muhataplarından. 'Biz size güvenebilecek miyiz?' Bunu sizden bekliyorlar. Eğer siz bu imajı verirseniz hiçbir sorun kalmıyor. Biz bu güveni verince insanlar güvenmeye başladı. Hiçbir öğrencimizi bir yere göndermemek, bizim ayakta kalmamızda mihenk taşımız oldu. 20 bin civarında olan öğrencilerimizin hiçbiri mağdur olmadı. Kendi evimizi yurt yaptık. Yurtlarda kalmak istemeyen öğrencilerimizle yurtlarda kaldık ve onlara o güveni verdik. Ben 26 yıldır Van'dayım. 24 Mart döneminde gördüğüm soğuğu hiçbir zaman görmedim. Ama en son öğrencimizi yerleştirene kadar da bir yere gitmedik. O dönem yaşadığım zevki hiçbir zaman yaşayamayacağım. Ondan sonra eve gittiğimde rahat uyuyabildim."

6-259.jpg

“İSTANBUL’DA BÜYÜK BİR DEPREM BEKLİYORUZ”

Sempozyuma konuşmacı olarak katılan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği ve Afet Yönetim Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da afetlerde yerel yönetimlerin 4 ana temel görevi olduğunu söyledi. Kadıoğlu, bunları şöyle sıraladı: “Bir, afet zararlarını azaltmak. İki plan yapmak, ekipman donanım hazırlamak ve halkı hazırlamaktır. Afet yönetiminde bardağın boş tarafına bakılır. Çok şey yaparsınız ama en ufak bir şeyi unuttuğunuzda her şey mahvolur. Afet yönetimi beklenmeyeni yönetmektir. Sürprizlerle doludur, önemli olan sizin onu yönetmenizdir. Türkiye’de depremler çok sık olunmuyor ama acil durum çok olur. Acil durumlar her gün olduğu için polis, itfaiye, ambulans gidip bunun altında kalkıyor. Çünkü tecrübe edinebiliyorlar. Ama afetler çok nadir olan çok yıkıcı olaylar, burada deneme yanılma yönetimini anlamak çok zor. O yüzden sizin tecrübelerinizden yararlanılması gerekiyor veya dünyanın bir yerinde gidip görmek gerekir. Burada bir deprem olduğu zaman Japonlar buraya gelir. Neler yapıyorlar, neyi yanlış yapıyorlar diye bakarlar. Siz depremi atlattınız biz İstanbul’da büyük bir deprem bekliyoruz.”

9-056.jpg

“İSTANBUL’DA DEPREM OLMASI GMH’NİN 3’TE BİRİNİ YOK EDİYOR”

Afet yönetiminin fay hatlarına takılı kalmadığını, afet yöneticisinin en kötü ihtimalleri dikkate aldığını vurgulayan Prof. Dr. Kadıoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Afet yönetimi en kötü senaryoya hazırlanmaktır. Bizim en kötü senaryomuz Marmara’daki fay hattının boydan boya kırılmasıdır. Eğer adalar deprem olsa, bu bizim için en iyi senaryo. En kötü senaryo, biz buna göre hazırlamamız gerekiyor. İstanbul’da bir depremin olması Türkiye’nin gayri milli hasılasının (GMH) 3’te birini yok ediyor. Türkiye kalkınmak için, ihracat için yapmadığını bırakmıyor. Ama bir deprem olursa okyanusu geçerken Marmara denizinde boğulacağız. Türkiye’nin en büyük korkusu bu."

Türkiye’de afet yönetiminin bir arama kurtarma problemi değil, bir kalkınma problemi olduğunu anlatan Kadıoğlu, şöyle konuştu: "Eğer biz bütün bu yaptığımız alt yapıyı, fabrikaları, sanayisi bölgesini Marmara’da kaybedersek, Türkiye’nin kalkınmasına büyük bir sekte vuracaktır. Kalkınmamış ülkelerde afetler çok büyük zarar veriyor. Bir yoksulluk tuzağıdır afetler. Bir türlü bu ülkeler kalkınamaz. Kalkınmış ülkeler çok kolay bir şekilde bunu atlatıp yoluna devam eder. O yüzden afet yönetimini bir kalkınma problemi olarak karşılamamız gerekiyor. Bir ülke kalkınmak istiyorsa önce afetlere hazırlıklı olması gerekiyor. Ondan sonra biz bu kriz yönetiminden vazgeçmemiz gerekiyor. Kriz yönetimi tek başına uygulanamaz öyle bir yönetim yok.”

“AFET YÖNETİMİNİN KALBİ RİSKLERİ AZALTMA YÖNTEMİDİR”

Konuşmalarını slayt sunum şeklinde gerçekleştiren Kadıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Önce afet yönetiminde yapmamız gereken Van’da, İstanbul’da risklerin azaltılması olmasıdır. Bu afet yönetiminin kalbi budur. Afet yönetimi risk, zarar azaltma yöntemidir. Sizin yapmanız gereken şey, ben burada yönetici olsam, ilk yapmanız gereken şey paranın yüzde 70’ini buraya harcamam gerekiyor. Mevcut afet riskleri ben nasıl azaltırım afet olmadan önce. Azaltacaksınız mümkün olduğu kadar, geri kalan işlere hazırlık yapacaksınız. Bakın Türkiye’de biz böyle yapmıyoruz, mevcut tüm riskler için hazırlık yapıyoruz. Örneğin İstanbul’da deprem olduğu zaman 34 bin tane ağır hasarlı bina bekleniyor. Bu en iyimser senaryo. Bakın 34 bin bina için hazırlık yapabilir miyiz? Bu 34 bin binanın başına 10’ar kişilik belki de 20 kişilik 34 bin kişilik arama kurtarma ekibi bulabilir miyiz? Samanyolu galaksisinde, dünyada yok yani. Mars’ta, Venüs’te bulup getiremezsiniz. Böyle bir hazırlık yok yani. Şimdi biz İstanbul’da afetlere hazırlanıyoruz güya, mümkün değil. Teorik olarak mümkün değil. 34 bin binanın başına 34 bin arama kurtarma ekibi koyamayız. Afet yönetimi işte burada, yönetilebilir, tolere edilebilir seviyeye indirgemektir afet yönetimi. Van’da kaç bina yıkıldı? 100, bilemedin bin binaya müdahale edebiliriz 3 gün içerisinde. Biz bunu bin binaya indirirsek, zarar azaltmayla risk azaltmayla bin bina için hazırlık yapabiliriz, yoksa tamamen hayal." 
Türkiye’nin kriz yönetiminden risk yönetimine geçmesinin şart olduğunu anlatan Kadıoğlu, şunları söyledi:

"Afet yönetiminin bazı ilkeleri var, bütün tehlikeleri dikkate alacaksınız. Afet yönetiminin tüm evrelerini dikkate alacaksınız, sadece müdahale değil, zarar azaltma çok önemli, hazırlık önemli. Herkes burada görevli. Sadece sivil savunma veya AFAD’ın görevi değil, sizin bireysel güvenlik sorumluluğunuz bu. Bunu başkasına havale edemezsiniz. Afat yönetimini 4 evreye indirgemişiz, bunlardan en önemlisi risk azaltmak, ama maalesef Türkiye’de en önemsizi bu. Türkiye’de bu zihinsel dönüşümü tam gerçekleştiremedik.” 

Yapılan konuşmanın ardından YYÜ Güvenlik Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Esvet Akbaş’ın moderatörlüğünde sırasıyla Yrd. Doç. Dr. Sema Kaptanoğlu ‘Deprem konusunda kırsalda insanımızı bilinçlendirme ve farkındalığı geliştirme’, Şefik Taş ‘Afet müdahale planı’, Yunus Akıncı ‘afet ve iletişim’ ve Dilek Balta ‘112 acil çalışma prensibi’ konularında bilgi sundu. 

Van Sağlık İl Müdürlüğü, YYÜ, AFAD, Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) tarafından temsili olarak kültür merkezi önünde tatbikat gerçekleştirildi.

Editör: Wan Haber