Gazeteciliğe yaygın medya ile başladım, sonra bazı yerel ve yabancı ajanslarda devam ettirdim, sonra ne olduysa kendimi yerel basının içinde buldum…

Ve son derece memnunum.

Çünkü… 

Gazeteciliğin içeriğini, emek boyutunu, taşıdığı değeri, etki alanını, gazeteciliğe atfedilen etik kavramını, en çok yerel anlamdaki habercilik çalışmalarım sırasında fark ettim. 

Daha çok siyasete ayak uydurma derdindeki büyük medya kuruluşlarına karşılık, dar bir alandaki sosyal, kültürel ve ekonomik sorunların derdine düşen yerel medyayı karşılaştırdığımda maddi güç açısından belki küçük, ama manevi olarak son derece büyük bir gazeteciliktir yerel gazetecilik.

İşte, yaşayarak farkına vardığım bu çok değerli yerel gazetecilikte, Van’da, çok değerli isimlerle karşılaştım.

Yaşları benim için önemli değil, genç ya da yaşlı…

Ama ben daha çok yaşlılardan söz etmek istiyorum, yaşamlarıyla gazeteciliğe güzellikler katarak, sonra da aramızdan ayrılan Vanlı yerel gazetecilerden…
Yani Van basınının çınarlarından…

Önce Yalçın Kitapçı’dan söz etmek gerekiyor. 

Van’a ilk matbaayı getiren Kitapç’yı geçen yıl kaybettik; gazeteci Nazım Alpman, vefatı nedeniyle gazetedeki köşesinde, Kitapçı’yı şöyle anlatıyor:

“İlyas Kitapçı şehirdeki ilk matbaayı 1937 yılında kuruyor. Sonra Van’ın Sesi gazetesini Haydar Perihanoğlu ile birlikte çıkartıyor. Ama İlyas Beyin önemli iz bırakan bir eylemi daha var. Bir gün Tatvan-Van arası sefer yapan gemide İstanbul’dan gelen genç bir gazeteciyle karşılaşıyor. Ona Van’da bir kilisenin yıkılmak üzere olduğunu söylüyor. Genç gazeteci de Akdamar Adasındaki bu kiliseyi haberleştiriyor. Cumhuriyet gazetesinin haberi üzerine kiliseyi yıkma kararı alan askeri yetkili Ankara’dan gelen talimatla engelleniyor. O yılların genç gazetecisi ilerde edebiyatımızın dev ismi Yaşar Kemal olacaktır. Ahtamar Kilisesi de bu sayede günümüze ulaşabiliyor.”

Sonra, benim kuşağım diyebileceğim isimler Van yerel basınında öne çıktı, etkili haberleri, köşe yazıları ve sosyal diyalogları ile gündem olmaya başladılar, ama ne yazık ki bir bir aramızdan ayrılmaya da başladılar.

Bunlardan biri de Aziz Aykaç’tı.

Şimdiki Şehrivan gazetesiyle adı bütünleşen ve dört dilde çıkardığı Van Times gazetesi ile daha da öne çıkan bir yerel basın çınarı;

Ve o çınarı da 2011 yılında kaybettik.

Aynı yıl, doğum yeri Erzurum olan ama hayatının büyük bir kısmını Van’da geçirdiği için kendini her zaman Vanlı olarak tanıtan Sebahattin Yılmaz aramızdan ayrıldı. 

2011 yılında yaşanan ikinci depremde, haber aşkıyla ayrılmadığı otelde meydana gelen çökme sonucu yaşamını yitirdi.
Onun ölümü, bir habercinin, bir gazetecinin, haber uğruna nasıl canını hiçe sayabileceği anların olduğunun en iyi örneklerinden biri oldu belki de…

Ve son olarak Abdulhalim Almalı… 

Yaşı ve emeği itibarıyla Van yerel basınında başka bir çınardı, ne yazık ki önceki gün onu da kaybettik. 

Hani her meslekte olduğu gibi basında da “yol kazaları” olur ya, Aziz Aykaç ile bir “yol kazasında” tanıştık, Sebahattin Yılmaz ile 90’lardaki bir haberde, Abdulhalim Almalı ile de yerel haberciliğe meylettikten sonra…

İlyas Kitapçı’yı ise her zaman kendimiz için bir kaynak olarak gördük, o bizim için artık bir gazeteciden öte, yaşamını anlatacağımız önemli bir değerdi…

Kitapçı, Aykaç, Yılmaz ve Almalı bana göre Van basınının devrilen değil, yaşamları süresince yerel habercilikte emekleriyle ve ürettikleriyle ayakta duran çınarlarıdır. 

Hayatını bilgiye, bilgilendirmeye adayan Van’ın bu önemli basın emektarlarını yad etmek, elbette ki görevimiz olmalıdır. 

Ruhları şad olsun! (Prestij Gazetesi)

Editör: Wan Haber