Uzmanlar, özellikle kronik hastalığı bulunanların kirli havalarda fazla dışarıya çıkmamaları uyarısında bulundu.
Medical Park Gaziantep Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Ömer Aydın Yıldırım, hava kirliliğinin hastalardan ziyade normal insanları bile etkilediğini belirterek, "Özellikle kronik hastalığı olan insanlar için kirlilik büyük bir sıkıntı. Tabi en büyük sıkıntı enfeksiyon hastalıkları açısından havada bulunan tozlar, partikül dediğimiz bu tür şeyler mikropların yerleşmesine ve bunların dağılımına neden oluyor. Bu da özellikle soğuk havalarda bağışıklık sistemimizin zayıflaması ile beraber partiküllerin ciğerlerimize çekilmesiyle riskli hastalarda akciğer sorununa yol açabiliyor. Bağışıklığı zayıf olan böbrek hastaları, şeker hastalarında ciddi enfeksiyonlara yol açabiliyor. Bunun için hastalarımıza kış dönemlerinde hava kirliliğinden olabildiğince korunmalarını tavsiye ediyoruz. Bunlardan en önemlisi, tabi belli saatlerde hava kirliliğinin yoğun olduğu, özellikle trafiğin akıcı olduğu sabah ve akşam insanların işe gidip geldiği saatlerde bu tür kronik hastaların çok dışarıya çıkmamalarını tavsiye ediyoruz. Rüzgar yönleri de çok önemli. Güneydoğu bölgesinde çöl tozları yada bu tür partikül yoğunlukları biraz daha etkili olabiliyor. Bu tür kirliliğin olduğu güney lodosunun olduğu dönemlerde çok dışarıya çıkılmasını tavsiye etmiyoruz" dedi.

"ANİ SICAKLIK DEĞİŞİMLERİ BAĞIŞIKLIĞI ZORLUYOR"
Dr. Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hava sıcaklığının gün ve gece yarısında farklı olduğu ve sıcaklık farkının 15 dereceyi geçtiği zamanlar olabiliyor. Bu tür durumlarda da havanın ani düşüşleri, ani yükselmeleri insan bağışıklığını zorlayabiliyor. Böyle zamanlarda hastaların kendilerini korumasını tavsiye ediyoruz. Mevsim geçişleri de önemli. Özellikle kış mevsimi sıcaklıkların çok düşük olduğu dönemlerde solunum virüslerinin ya da solunum mikroplarının çok fazla yaşayabildiği bir dönem değil. Tam tersi havalar artık 10 veya 15 derece olduğu zamanlarda daha iyi yerleşebiliyorlar, daha iyi bir üreme ortamı bulabiliyorlar. Bunun için geçiş mevsimleri daha riskli dönemlerdir. Tabi adaptasyon problemi de oluyor insanlarda. Giyim şeklimiz değişiyor, güneşin ısısı bize karşı aldatıcı olabiliyor. Ya da soğuğu sıcağı hissiyatımız farklı derecelerde algılayabiliyor."
Yıldırım, kış aylarında özellikle insanların ince ama daha çok kat kat giyinmelerini tavsiye ettiklerini kaydederek, "Daha çok vücudu terletmeyecek şekilde giyinmelerini istiyoruz. Çok kalın giyinmekten ziyade ince ama birkaç kat elbise giyinmek hem vücuttaki sıcaklığın kaybolmasına engel oluyor hem de terlemeyi engelliyor. Daha çok pamuklu veya yünlü giyecekler giyilmesini tavsiye ediyoruz. Bunun dışında özellikle gece saatlerinde sıcaklıkların ev içerisinde 20 derece civarında olması önemli. Çünkü gündüz sıcak olup gece birden sıcaklıklar düşebiliyor. Aradaki bu sıcaklık farkı ise insanları olumsuz etkileyebiliyor" şeklinde konuştu.
Yıldırım, beslenme konusunda ise, "Tabi ki her hastalık gibi özellikle vücut sıvısı çok önemli. Vücut sıvısını ihmal etmemek gerekiyor. Kış dönemi de olsa günde en az bir buçuk litre su tüketmemiz gerekiyor. Bunun dışında kışın taze meyveler, özellikle bol C vitamini olan meyveler tüketilmesi lazım. Kış aylarında C vitamini gerçekten çok önemli. Bunun dışında kışın özellikle tüketilebilecek ceviz, fındık, kurutulmuş incir, kurutulmuş kayısı gibi bu tür kuru yiyeceklerin bol miktarda tüketilmesi lazım" dedi.
(MDC-CC-Y)

18.02.2013 17:29:24 TSI

Editör: Wan Haber