Van depremi üzerinden iki yıl geçti. 23 Ekim 2011 tarihinde merkez üssü Van'ın Tabanlı köyü olan depremde 604 insanımız hayatını kaybetmiş, yüzlercesi yaralanmıştı. Özellikle Van'ın Erciş ilçesi depremde büyük hasar görmüş, birçok bina oturulamaz hale gelmiş, günlük yaşamın asgari düzeyde devam ettirilmesi bile mümkün olmaktan çıkmıştı.
 
23 Ekim depreminin şoku henüz atlatılamamışken, Van ikinci bir depremle sarsıldı. Bayram Oteli faciasıyla simgeleşen ikinci deprem 32 insanımızın hayatına mal oldu. Peş peşe yaşanan iki deprem Türkiye'nin içinde bulunduğu vahim tabloyu görünür kılmakla kaldı, yapı stokunun haldeki durumunun güvenli olmaktan ne kadar uzak olduğunu, afet sonrası "yara sarma" şeklinde özetlenebilecek çalışmaların bile yetersizliğini gözler önüne serdi.
 
Açık ki Van depremleri, Türkiye'nin Doğusu ile Batısını ortak bir paydada buluşturdu. Öyle ki ne depremin yıkıcı etkisi önlenebildi ne de deprem sonrası yaşanan afete müdahale ve krizi yönetmede başarı sağlanabildi.
 
Vanlılar ilk kışı iptidai şartlarda geçirdi. Şanslı olanlar konteynırlarda kalmaya başladı, ancak konteynırların alt yapı sorunları hayatı çekilmez kıldı. Alelacele yapılan Toki konutlarının taşıdığı aksaklık ve olumsuzlukların hayatı hangi düzeyde zorlaştırdığına ve Vanlıların 2012'nin kış aylarını da zorlu şartlarda geçirdiğine dair haberler basında yer aldı. Kaldı ki Toki konutlarından kiracılar yararlandırılmaması, pek çok kiracıyı konteynırlarda yaşamaya zorunlu bıraktı. Türkiye Cumhuriyeti, Vanlıların en temel ihtiyacı olan barınma sorununu çözemedi.
 
Şimdi Van, depremden sonra üçüncü kışı yaşamaya hazırlanıyor. Depremin üçüncü yılında Van'da hâlâ konteynırlarda yaşayanlar var.
 
Kamuoyunun malumudur: Van'da günlerdir açlık grevi yapılıyor. Çünkü siyasi iktidar, konteynırlarda yaşayanları sokağa atmak istiyor. Bunu sağlamak için, konteynırlara elektrik ve su vermiyor, hizmet götürmüyor.
 
Bir grup Vanlının hâlâ konteynırlarda yaşaması bile başlı başına bir drama işaret ederken, konteynırların boşaltılmak istenmesini anlamak ve kabul etmek mümkün müdür? Devlet, vatandaşının sorununu çözmekle mükelleftir ancak ne yazık ki bu sorumluluk anlaşılmaz bir biçimde yerine getirilmekte, Vanlılar sokağa, çaresizliğe, çetin kış şartlarında yaşamaya mahkûm edilmektedir.
 
Van depremleri Türkiye için bir turnusol görevi görmüştür. 1999 depremlerinden ders alınıp alınmadığı Van depremleriyle açığa çıkmıştır. Türkiye güvenli yapı üretimini sağlayamamış, yapı denetim sistemini işlevli hale getirememiş, afet sonrası faaliyetlerde sınıfta kalmıştır.
 
Şu noktayı açıkça vurgulamak durumundayız. Mevcut iktidar kentsel dönüşüm projeleri dışında Türkiye'ye hiçbir önermemektedir. Ayrı bir tartışma konusudur ancak kentsel dönüşüm sürecinin ise başlı başına sorunlu olduğuna dikkat çekmek gerekmektedir.
 
Siyasi iktidar, bırakalım 1999 depremlerinden ders çıkartarak, toplumsal yaşamı deprem gerçeğine uygun olarak düzenlemeyi, yapı üretim süreciyle ilgili mevzuatta köklü değişiklikler gerçekleştirerek, yapı üretim sürecine dair olumsuzlukların pekişmesine ve neredeyse tek belirleyicisi olmasına yol açmıştır. Güvenli ve sağlıklı yapı üretilmesinin 'olmazsa olmazı' olarak kabul edilen yapı denetimi işlevli hale getirilememiş, binlerce konut üreten Toki, Kiptaş gibi kurumlar denetim dışına çıkartılmış, yapı denetiminin kamusal özelliği törpülenmiş, denetim piyasa ilişkilerinin acımasızlığına terk edilmiştir.
 
Siyasi iktidar bu zaman zarfında, özellikle mesleki çalışma esaslarını belirleyen yasa ve yönetmeliklerde gerçekleştirdiği değişikliklerle, bir yandan mühendislik mesleğinde nitelik kaybına yol açarken, diğer yandan meslek odalarını işlevsizleştirmeyi hedeflemiş, meslek odalarının üyelerini ve mesleki uygulamaları denetleme yetkisini elinden almıştır.
 
Son dönemde gerçekleştirilen değişikliklerin tek bir sonucu olmuştur: Yapı üretim ve denetim süreci kuralsızlığa, başıbozukluğa ve niteliksizliğe mahkûm edilmiştir. Bu sonuç, bir deprem ülkesi olan Türkiye açısından cinayete davetiye çıkartmaktır. 1999 depremlerinin bir bütün olarak yapı üretimi ve denetimi konusundaki zaafları açığa çıkardığı gerçeği görülebilseydi, inanıyoruz ki Van depremlerinin yıkıcı etkisi kayda değer düzeyde aşağıya çekilebilirdi. Türkiye bir deprem ülkesidir.
 
1999 depremlerinden 2011 Van depremlerine geçen sürede bu gerçeğin farkında olunmadığı açığa çıkmıştır. Anlamakta zorlanıyoruz; Van depremlerinden ders alınıp alınmadığını görmek için bir başka depremin olması mı beklenecektir?
 
İnşaat Mühendisleri Odası
 
Yönetim Kurulu
Editör: Wan Haber