Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Bektaş, 7'den büyük depremlerin oluşturduğu deprem dalgalarının, küresel ölçekte ana şoktan çok uzakta herhangi büyüklükteki bir depremi gecikmeli olarak tetikleyebildiğini, bu nedenle 2014 ve 2015 yıllarının deprem açısından Türkiye için kritik yıllar olduğunu savundu. 

Bektaş yaptığı açıklamada, deprem jeolojisindeki son gözlemler ve bilimsel öngörülerin, Uzakdoğu'daki 7'den büyük depremlerin Türkiye için bir alarm olduğunu kanıtladığını söyledi. 

Prof. Dr. Bektaş, 7'den büyük depremlerin oluşturduğu deprem dalgalarının, küresel ölçekte ana şoktan çok uzakta herhangi büyüklükteki bir depremi gecikmeli olarak tetikleyebildiğine belirterek, şöyle devam etti: 

"Bu bağlamda Türkiye'de aletsel depremlerin kaydedildiği 80 yıldan bu yana, 1939 ile 2011 yılları arasında, Japonya, Hindistan, Endonezya ve Pakistan'da oluşan 8-9 büyüklüğündeki 5 büyük depremden birkaç ay veya birkaç yıl sonra 6-7'den büyük yıkıcı artçı depremlerin oluştuğunu söylemek mümkündür. Bu sav doğru ise 2012'de yaşanan 8,6 büyüklüğündeki Hindistan ve 2013 yılında yaşanan 7'den büyük Hindistan ve İran depremleri, Türkiye için bir alarm niteliğini taşımaktadır. Bu nedenle 2014 ve 2015 yılları deprem açısından Türkiye için kritik yıllardır." 

MARMARA DEPREMİ 
Marmara Depremi'nden sonra gelişen artçı depremlerin yanı sıra tarihsel depremlerin zaman ve mekan içerisindeki dağılımlarının, Kuzey Anadolu Fayı'nın güney kolunda, Balıkesir-Bursa-Çanakkale hattında yıkıcı bir depremin gelişme olasılığının İstanbul depreminden daha öncelikli olduğunu ortaya koyduğunu dile getiren Bektaş, şunları kaydetti: 

"Çünkü 7'den büyük deprem oluşturan İzmit Fayı, sadece doğrultusu boyunca stres transferi yapmaz. Doğrultusuna paralel güney kola derinden stres transferi yaparak kendinden yüzlerce kilometre uzaklıktaki fayları yeraltından tetikler ve deprem oluşturabilirler. Bu nedenle 1999 Marmara Depremi'nden sonra Bursa'nın deprem riski, İstanbul'dan çok daha fazladır." (aa)

Editör: Wan Haber