AB Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Mehmet Haluk Ilıcak, Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'in gündeme getirdiği Türkiye'nin Avrupa ülkesi olup olmadığı konusundaki tartışmaların hiçbir yeri, zemini ve gerekçesi olmadığını söyledi.
Avrupa Birliği (AB) Bakanlığı tarafından yürütülen ve İngiltere'nin Ankara Büyükelçiliği tarafından desteklenen 'Türk Yerel Medyası AB Yolunda' projesi Afyonkarahisar Oruçoğlu Termal'de başladı. İki gün sürecek toplantının açılışına Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu, AB Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Mehmet Haluk Ilıcak ve İngiltere Büyükelçiliği Müsteşarı Küresel İşler Daire Başkanı Peter Spoor daire müdürleri ile ulusal ve yerel medya mensupları katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan AB Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Mehmet Haluk Ilıcak, Türkiye-AB ilişkilerinin önündeki engelin önyargılar olduğunu bunu da tek taraflı algılamamak gerektiğini söyledi.

YEREL MEDYAYA ÖNEM VERİYORUZ
AB ülkelerinde Türkiye'ye ön yargı olduğu gibi Türkiye'de de AB'ye karşı bir ön yargı olduğunu söyleyen Ilıcak, şöyle konuştu: "Bu tür seminerlerde temel hedefimiz, en azından ülkemizdeki AB'ye karşı duyulan ön yargıları önlemek, önüne geçmek, halka doğruları anlatmak. Yerel medya ulusal medyaya göre, kendi çevresinde çok daha iyi iletişim kurabilen, yöre insanıyla yakın temas eden bir grup. Biz de yerel medyaya önem veriyoruz. Halkımızın AB ile ilişkilerini anlayabilmesi, AB sürecini tamamlayabilmenin Türkiye'ye getirilerini iyi anlayabilmesi gerekiyor. Türkiye AB ilişkilerine baktığımızda bizim ne kadar sabırlı, istikrarlı ve kararlı olduğumuzu görmek mümkün. Türkiye ile AB ilişkilerinin başlangıcı 1959 yılına dayanıyor."
Türkiye'nin 1987 yılında tam AB'ye üyelik müracaatında bulunduğunu hatırlatan Ilıcak, daha önceki dönemlerde Sarkozy'in gündeme getirdiği, Türkiye'nin Avrupa ülkesi olup olmadığı konusundaki tartışmaların hiçbir yeri, zemini ve gerekçesi olmadığını kaydetti.
AB'nin 1989'daki kararıyla Türkiye'nin bir Avrupa ülkesi olduğunu tescil ettiğini belirten Ilıcak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Geri kalan her şey ya tarih bilmemektir ya da önyargılı davranmaktır. 2004 yılında biz müzakerelere başlama kararı aldık ve 2005'te başladık. Tamamlanması gereken 33 teknik fasıldan 13'ünü açtık, 1'ini kapadık. Geri kalan 20 fasıldan 17'si siyasi nedenlerle bloke altında. 8'i Güney Kıbrıs Rum kesimine havaalanı ve limanlarımızı açmadığımız için konsey tarafından bloke edildi, buna ilaveten Güney Kıbrıs Rum yönetimi 6, Fransa'da 5 faslı bloke etmiş durumda. Ama biz bu dönemden ümitliyiz. Fransa'daki değişimden sonra Fransa hükümeti fasıllar üzerindeki blokajı kaldıracak, İrlanda dönem başkanlığında tekrar resmi müzakere sürecine dönebileceğiz. Türkiye'nin AB ilişkileri, yalnız Türkiye değil AB açısından da çok önemli. Çünkü bugün ciddi bir krizden geçen AB ülkeleri, bu krizi ancak Türkiye ile aşabilecekler. Bu net olarak ortada görülebiliyor. AB'ye baktığımızda yaşlanan bir nüfus eskiyen bir teknoloji ve ekonomi var. Türkiye'de ise bunun tam tersi genç dinamik bir nüfus ve gittikçe gelişen bir ekonomi var. Dolayısıyla bu iki taraf birbirini tamamlayıcı bir rol üstlenmiş durumda. Ama bunu bütün AB ülkelerinin görmesi, AB'nin başına ileriyi görebilen liderlerin gelmesine bağlı. Bu çerçevede baktığımızda biz süreçten ümitliyiz. Türkiye'nin AB üyeliği zamanı geldiğinde düşünülebilecek siyasi bir karar."

SÜRECİN BAŞARIYLA GÖTÜRÜLMESİ ÖNEMLİ
Türkiye için AB'ye tam üyelikten çok sürecin başarıyla götürülmesi ve tamamlanmasının önemli olduğunu söyleyen Ilıcak, şöyle konuştu: "İnşallah bunu da başaracağız, iyi yoldayız, iyi yönetiliyoruz. Bu şekilde Türkiye AB için hem siyasi hem ekonomik hem de sosyal açılardan vazgeçilmez bir ülke haline geliyor. Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi, Türkiye'nin üyeliği medeniyetler çatışmasını önlemek bakımından da son derece önemli. Bugün AB, kendi dışındaki, kendisini çevreleyen ülkeler tarafından bir Hıristiyan Birliği olarak görülüyor. Bu yargıyı değiştirmenin en önemli birinci önceliği Türkiye'nin AB'ye üyeliğidir. Türkiye, nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan, İslam ile demokrasiyi birleştirebilmiş kaynaştırabilmiş bir ülke. Dolayısıyla Türkiye'nin AB'ye üye olması aynı zamanda tüm dünyaya, AB'nin bir Hıristiyan Kulübü olmadığını gösterecek, bu ülkelere demokrasi yolunda bir teşvik sağlayacaktır."
Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu ise kamuoyundaki bazı yanlış algılardan dolayı vatandaşların AB sürecinden soğuduğuna dikkat çekerek, şöyle konuştu: "Hak arama hürriyeti, emniyet ve asayiş ile karakola düşen insanların çektikleri sıkıntılar gibi AB'ye uygun olmayan bir sürü uygulama ve standartlarımız vardı. Bununla birlikte ülkemizde kanun önünde eşitlik prensibine uymayan bir takım ayrıcalıkların olduğu sıkıntı oluyordu. Ama AB süreci ile birlikte kanun ve yönetmeliklerimiz dünyaya uygun AB standartlarında yapılıyor, şimdi artık hiç kimse karakola giderken, acaba başıma bir iş mi gelir dayak mı yerim diye düşünmüyor. Bunlar AB'nin bizlere sunduğu nimetler onun için AB'ye girmek en fazla bizler için önemli" Konuşmaların ardından oturumlar halinde "AB süreci yerelde başlar" anlayışı ile başlatılan ve yerel medya mensuplarının Avrupa Birliği konusunda bilgi düzeyini artırmak amacıyla bilgi verildi.
(GC-HO-Y)

14.01.2013 13:59:27 TSI

Editör: Wan Haber