Bazen soruyorlar “Bu iktidarın yaptığı hiç mi iyi bir şey yok” diye! Tamam ama bundan bize ne? Siz bugüne kadar hiçbir partinin “Kötü bir şey yapacağım” diyerek iktidara geldiğini duydunuz mu? Yol yapmayacağım, köprü yapmayacağım, baraj, okul, çocuk parkı yapmayacağım diyerek iktidar olan bir parti gördünüz mü?

 

            Belediyeler içinde geçerlidir bu söylenenler! Bazen tabelalarda “Bu yolun asfaltını Belediyemiz dökmüştür” diye ilanlar okursunuz! Sanki bu ülkede asfalt dökme işini Devlet Malzeme Ofisi yapıyormuş da, Belediyeler iyilik olsun diye bunu dökmüş gibi! İyi ama asfalt dökmek zaten belediyelerin işi değil midir? Siz seçilmeden önce “Asfalt dökmeyeceğim” diye söz mü verdiniz?

 

            Hiç kuşkusuz bu ve buna benzer şeyler bu ülkede yıllardır yaşanmaktadır ama bunların birçoğunun beyne verilen tahribatla alakası çok büyüktür. Ne yargı, ne fikir özgürlüğü, ne mahkemeler nede demokrasi! Türkiye uzun zamandan beri bunların tamamından zaten yoksundu. Lakin Türkiye’de iktidarlar, özellikle de son 10 yılın iktidarı beyine bir hayli tahribat vermiştir. Hatta tahribattan öte kimi yerde beyne olan gereksinimi tamamen ortadan kaldırmıştır.

 

            En basitinden Tuzluçayır’da yapımı devam eden Cami-Cemevi projesini düşünün! Bölge halkının karşı çıktığı, iktidarın “bizim değil hayırseverlerin işi” dediği bu proje, Alevi kuruluşları tarafından daha ilk günlerde mahkemeye verilmiş ve mahkemeler geçtiğimiz günlerde Cami-Cemevi projesi için “sosyal tesis” diye karar vererek inşaatın devamını onamıştır! Şimdi bu durumu, beyni tahribat olmamış bir topluma anlatabilmek mümkün müdür? Ama gel gör ki bu topraklarda mümkündür!

 

            Düşünün bir, bu ülkede Gezi gibi büyük bir direniş olmuş, insanlar sokaklara dökülmüş, demokratik haklarını kullanarak iktidardan ve politikalarından memnuniyetsizliğini dile getirmiş! Peki bu ülkeyi yönetenler ne yapmış? Hiçbir analize gereksinim duymadan eylemcilere “üç beş çapulcu” diyerek çıkmışlar işin içinden!

 

            Yöneticilerin beyne verdiği tahribattan nasibini alanlarda sanki yöneticiler yeni bir şey söylemiş gibi bu söyleme balıklama atlamış, yüz yılda bir yaşanabilecek tarihi bir direnişi “Ama sizde elektrik direklerini devirip otobüs duraklarına zarar verdiniz” rahatlığı ile geçiştirmeye çalışmıştır! Bir insanın beyninde her hangi bir tahribat olmasa koca bir halk ayaklanmasını “Ama sizde otobüs duraklarına zarar verdiniz” hafifliği ile açıklamaya çalışır mı sizce?

 

            Aslına bakılırsa rotasını “ben merkeziyetçi” sisteme çevirmiş iktidarlar için, beyne olan gereksinimi ne kadar erken ortadan kaldırırsanız işler o kadar iyi gidecek demektir. Siz Yavuz Sultan Selim gibi en büyük Alevi katliamını gerçekleştirmiş birini sırf Başbakan “Dirayetli” dedi diye “Dirayetli Padişah” diye tanımlayan başka bir halk tanıyor musunuz? Kimin umurunda tarih kitapları, Şah İsmail, Çaldıran savaşı, katledilen binlerce Alevi vatandaşı? Sorsanız birçoğuna Yavuz Sultan Selim’in hangi yüzyılda yaşadığını bile bilmez! Ama zaten önemli de değildir bu!  Önemli olan Başbakanın Yavuz Sultan Selim için “Dirayetli padişah” demesidir!

 

            Bakın şu son yolsuzluk haberlerinde de durum aynıdır! Belki de Türkiye tarihinin gelmiş geçmiş en büyük yolsuzluk olaylarından biri yaşandı bu ülkede. Kabinede bulunan 4 Bakan çocuğunun hakkında yolsuzluk soruşturması açıldı! Bakan çocuklarının evlerinde yapılan aramalarda para sayma makineleri çıktı! Bir Bankanın Genel Müdürünün evinde ki ayakkabı kutularından milyonlarca dolar para çıktı! İki Bakanın çocuğu yolsuzluktan dolayı cezaevine atıldı! Belki de ilk defa bir Başbakanın oğlu babası görevdeyken yolsuzluktan dolayı ifade vermek üzere mahkemeye çağrıldı.  

 

            Peki ne oldu? Hiçbir şey! Bakanların tamamı “Para bizim alnımızın teri” demek için 3 gün beklediler! Para sayma makineleri için “Oraya polis koymuştur” dediler! Bankanın Genel Müdürü ayakkabı kutusundan çıkan paralar için “İmam Hatip Lisesi yapacaktık” dedi! Ve Başbakan yolsuzlukların tamamını es geçip suçu paralel yapıya, çetelere ve dış güçlere yükleyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştı.

 

            Bu yazı yayımlanmak üzere editöre gönderildiğinde Başbakan ve kabine arkadaşları Hatay’da yakalanan ve içinde silah yüklü olduğu söylenen tır için beyne tahribat veren açıklamalarına devam ediyorlardı! En son İç İşleri Bakanı “O tır Türkmenistan’a gidiyor herkes işini bilecek” diye bir konuşma yapmıştı! Oysa ağır tahribata alışmış kamuoyu bununla yetinmemiş, Başbakandan “O Tır CHP’nin seçim tır’ı dır” türünden doyurucu bir ağır tahribat bekliyordu! Zira beyin tahribata alışmıştı!