Süreçten umutlular mı... Müzakere süreci nedir... Adalet ve Kalkınma Partisi'ne güven, güvensizlik... Başkanlıkla müzakere süreci ilişkisi...  Kaygılar... Sola süreçte düşen görevler…

Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Rıdvan Turan, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan, Ezilenleri Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Eş Genel Başkanı Alper Taş, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) Genel Başkanı Doğan Tarkan ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) sorularımızı yanıtladı.

DSİP: Geri dönüş imkansız

DSİP Genel Başkanı Doğan Tarkan hükümete güven konusunda tereddütleri öne çıkararak süreci desteklememe tutumunu yanlış buluyor.

“Barış süreci bu tartışmadan bağımsız bir süreçtir. Tarafların gelinen noktadan geriye dönüşleri imkânsız. Kürt özgürlük hareketine, Türk halkına güvenmek gerekir.

“AKP’nin hegemonik bir düzen için bu süreci başlattığına dair söylem solun önüne atılmış bir yemdir. Sürece AKP dâhil olduğu için ‘olmaz’ diyenler, savaşın devamını isteyenlerdir.

 “Kürt hareketinin kaygıları son derece yerindedir. Ben bu güvencelerin sağlanabileceğine inanıyorum. Başkanlık deyince tüyleri diken diken olanları anlamıyorum. Her başkanlık sistemi illa otoriter olacak diye bir kural yok. Eğer böyle bir şey gelirse, ona göre tutum alırız.”

EMEP: Kürt halkının iradesi desteklenmeli

EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan tereddütleri ön plana çıkarıp sürece seyirci kalmanın, hükümetin halkın yararına olmayan muhtemel planlarını görmezden gelmekle eşanlamlı görüyor.

“Ocak ayında başlattığımız 'İçeride ve dışarıda savaş politikalarına karşı barışı savunma' kampanyasında iki nokta var; Suriye’ye yönelik olası bir savaş planına karşı çıkıp halkların kardeşliğini tesis etmek ve Kürt halkına karşı savaşçı politikaların son bulması sürece müdahale etmek.

“İşçi, üniversite ve mahalle toplantılarıyla, Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda bir tartışma platformu açtık ve bu platforma tüm kesimlerin katılması için çaba sarfettik. Çözüm konusunda hiç bu kadar ileri tartışmalar yürütülmemişti. Kürt halkının ortaya koyduğu irade desteklenmelidir.”

ESP: Dinamik bir süreç

ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ  müzakere sürecine başlanmasını solun da Kürt halk hareketinin taleplerinin karşılık bulması bakımından olumlu buluyor, sosyalist hareketlerin sürecin birer öznesi haline gelmesi gerektiğini düşünüyor.

“Bütün tarafların, AKP’nin de, Kürt özgürlük hareketinin de belli kaygıları var. Dolayısıyla bu sürece ilişkin soru işaretlerinin sadece sola atfedilmesi hakkaniyetli olmaz.

“Bu dinamik bir süreçtir ve soru işaretlerinin, eleştirilerin, kaygıların olması da bunun doğasında var.

ÖDP: Müzakere bir mücadele sürecidir

ÖDP eş genel Başkanı Alper Taş sosyalistlerin gelinen aşamayı doğal olarak olumlu bulduklarını söylüyor, sürece desteğin önüne geçmemesi için kaygılarını gündemleştirmeyeceklerinin altını çiziyor.

“Barışın içinin doldurulmasını elzem. Türkiye’nin Batı’sında, toplumsal muhalefet zemininde aktif çabalarımız olacak. Kürtlerin eşitlik talebinin Türkiye’yi bölmeyeceğini bulunduğumuz her yerde anlatacağız.”

“Süreci hem sosyalist hareketin hem de Kürt hareketinin bir kazanımı olarak görüyoruz. Çünkü barış aynı zamanda uğrunda mücadele edilerek kazanılır. Bu sürece ve barışa tereddütsüz evet diyoruz.”

“Müzakere, bir mücadele sürecidir. Ama bu sürecin başkanlık sistemiyle bir diktatörlüğe dönüşmesine de hayır diyoruz.

“Kürt hareketinin ortaya koyduğu Kürt-Türklerin stratejik birliği ve bu birlik üzerinden bölgesel bir güç olma hedefi üzerinden bölgesel bir emperyal güç olunması fikrinin de dikkatle altını çiziyoruz.

“Muhafazakârlığın derinleşmesine değil, gerçek bir laik zemine kavuşulması konusunda hassasiyetimiz var.”

SDP: Öcalan’nın mektubunun arkasındayız

SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan “Öcalan’ın Newroz’da açıklanan mektubu”nun parti olarak arkasında olduklarını söylüyor, ancak AKP ile sosyalistlerin “çözüm”den kastının farklılığına dikkat çekiyor.

“Biz daha demokratik ve özgürlükçü bir Türkiye için çözüme evet diyoruz. AKP ise Ortadoğu ve Bölge’de hegemonik bir güç olma amacıyla evet diyorlar. O yüzden de AKP’yi, bu çözümü kendi hegemonyaları için bir fırsat olarak görmemeleri için uyarıyoruz.”

“AKP’nin barış süreciyle birlikte başkanlık sistemini de gündeme getirmesini aynı çerçevede değerlendirmemek gerekiyor. AKP bu süreçte Başkanlık sistemini hayata geçirmek için çeşitli planlar yapıyor olabilir ama bunun “gerçek politikanın” önüne geçmesine izin verilmemeli.

“Hiçbir şey mevcut sürecin karşısında durmamızı gerektirmez. Barışın tartışılıyor olması, AKP sayesinde değil, tam tersine, AKP’nin artık başka bir seçeneğinin kalmadığıyla ilgilidir. Bu da muazzam bir bedeller silsilesiyle buraya gelmiştir.

“Kürt sorununun çözümü, sosyalistlere yeni kazanımlar sağlayacağı gibi yeni mücadele alanları da açacak.

 “Süreci destekliyoruz ama AKP’nin süreci tıkayacak muhtemel politikalarının da karşısında olacağız. Hükümet üzerinde demokratik baskıyı artırıp süreci hızlandırmak durumundayız. Sosyalistlerin görevi budur.

“Sol bu sürece karşı değil. AKP karşıtı ve sol görünümlü ulusalcı çevrelerin tutumunun sosyalistlerin pozisyonu olarak lanse edilmesi büyük haksızlık. “

TKP: AKP hiçbir sorunu çözemez

Türkiye Komünist Partisi sürece mesafeli duruyor. TKP deklarasyonunda süreçle ilgili   “AKP dün nasıl ‘darbelere son’ yalanıyla kendi diktatörlüğünü sağlamlaştırdıysa, bugün de “Kürt sorununda çözüm” yalanıyla uğursuz iktidarına yeni dayanaklar arama peşindedir,” deniyor.

 “AKP  hiçbir sorunu çözemez, kendisi başlı başına bir sorundur. Kürt sorununda çözüm yalanıyla gerici, piyasacı ve Amerikancı bir zihniyete onay verilmemelidir.”

*Bianet

Editör: Wan Haber