“OSB” başlıklı önceki yazımla ilgili çok sayıda olumlu eleştiri ve birkaç da dolaylı tehdit aldım. Eleştirilerden çok, arayıp şaşkınlığını ifade eden, “OSB'de işgal olur mu” diyenler oldu. Altını kırmızı kalemle çiziyorum. Burası Diyarbakır, bu şehirde her şey işgal edilebilir.
Birbirimize şu soruyu sormalıyız:
Diyarbakır ne zaman ve nasıl bu hale geldi?
Yazılarıma gelen tepkilerden, herkesin bu durumdan sıkıntı duyduğunu, üzüldüğünü ve hatta utandığını biliyorum. Diyarbakır'da yaşayıp telefonunu çaldırmayan, evine hırsız girmeyen, kapkaça uğramayan kimse kalmadı neredeyse. Şehir merkezinde cep telefonunu kullanırken tedirgin olmayan var mı? İşgale uğramayan bir karış yer kaldı mı Diyarbakır'da?
Diyarbakır'da bir çürüme yaşanıyor. Bu kirlilik kanserli hücreler gibi bütün vücudumuza yayılmaya başladı.
Bir avuç toprak için insanlar tavuk gibi boğazlanıyor. Yaşına cinsiyetine bakmadan, çocuk olup olmadığı bakmadan kurşun yağmuruna tutuluyor insanlar. Nedir derdimiz? “Ne zaman bu kadar merhametsiz olduk”
“Bu toprak benim, bu taş senin” diyerek, bir ayda 30 kişinin canına kıyıldı. Acımazsızca, merhametsizce, insafsızca ve soğukkanlılıkla.
Bu çürümenin nedenlerini sıralamanın bir faydası yok. Nedenlerini de yazmayacağım, zaten herkes ne olduğunu biliyor. Nedenleri saymanın bir faydası olacağını da zannetmiyorum. Bu köşede, ramazan davulcusu gibi bir ay boyunca davul çalsam fayda etmez.
Geçen yazımda nasıl OSB'nin işgalini yazdıysam, bu yazımda da başka bir işgal olayını yazacağım. Bu olay OSB'deki gibi karmaşık değil gayet açık.
Mesele DİYAR GROUP şirketiyle ilgili. Bu şirket, Belediye'nin kurduğu DİYAR-AŞ'nin bir devamı. Belediye Diyar AŞ'yi özelleştirme kararı aldığında Ali Karakaş ve birkaç arkadaşı firmayı alıp adını Diyar Group yaptılar. Firmanın genel müdürü Ali Karakaş bu güne kadar çok önemli işlerin altına imzasını attı.
Konuya girmeden önce Ali Karakaş'ın kim olduğuna bakalım. Ali Karakaş, ailesi İsveç'te gıda sektöründe çalışan gurbetçi bir ailenin çocuğu. Diyarbakır'la yolunun kesişmesi Ticaret Odası'nın bir girişimiyle başlıyor. 2005 yılında dönemin Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kutbettin Arzu, yurt dışındaki Kürt işadamlarını Diyarbakır'a davet ederek bölgeye yatırım yapmalarını istiyor. Ali Karakaş, bu çağrıya uyup Diyarbakır'a yatırım yapmaya gelen bir işadamı. Ali Karakaş'ı tanıyanlar bilir, bir Diyarbakırlı'dan daha fazla Diyarbakır sevgisi taşıyan idealist, güvenilir ve yurtsever bir işadamıdır.
Gelelim sizlerle paylaşmak istediğim olaya. Diyar Group, Ali Karakaş'ın deyimiyle “Diyarbakır'daki konut rüzgarına kapılarak” inşaat sektörüne giriyorlar. Lotu Yapı ismiyle, 30 katlı iki büyük blok yapmak üzere harekete geçiyorlar. Elazığ yolundan toplu konuta dönen yolun sol tarafında arsa satın alarak çalışmalara başlıyorlar. Lotus Yapı, arsasını tespit ediyor, parasını ödeyerek, arsanın mülkiyetini alıyor, devletin tapu müdürlüğüne giderek bu durumu tescil ediyor.
Resmi işlerin tamamlanmasının ardından satın alınan arsa üzerinde temel atma çalışması başladığında inşaat alanının yakınındaki köyde ikamet ettiği söylenen bir grup köylü gelip inşaatı engelliyor. Ali Karakaş, bu engelleme üzerine inşaat sahasına gelip köylülere durumu izah ediyor. Arsanın tapusunu aldığını, 300 konut yapılacağı ve 500 kişinin istihdam edileceğini söylüyor. Gelenler tapunu bir önemi olmadığını, “tapunun bir kâğıt parçası olduğunu” söyleyerek, çalışmayı engelliyorlar. Gelenler ne istiyor diyorsanız söyleyeyim, yapılan çalışmaya izin vermek için pay istiyorlar. Yani istedikleri haraçtan başka bir şey değil. Ali Karakaş, haraç vermemek konusunda direnince, orada herkesin gözü önünde dövülüyor, dayak yiyor. Hatta ölümle tehdit ediliyor.
2005 yılında yapılan bir çağrıya uyup Diyarbakır'a yatırım yapmaya gelen bir işadamı dövülüyor, onuru kırılıyor. Bir sahip çıkan olmuyor. Araya girenler oluyor ama köylüler ikna edilemiyor. Lotus Yapı iki yıldır üzerinde çalıştığı, inşaat fuarında sunumu yaptırdığı, maketini sergilediği projeye ara vermek zorunda kalıyor.
Geçen yazıda OSB'de yatırım yapmak için bekleyen, beklemekten bıkan ve yatırımından vazgeçenleri yazdık. Bu olaya bakınca, yatırımını başka illere kaydıranların akıllılık ettiğini görüyoruz. Elimizdeki yatırımcının gözlerini oymadığımız kalmış bir.
Şimdi Ali Karakaş'a ne diyeceğiz, burası Diyarbakır, burada böyle şeyler normal karşılanır mı diyeceğiz.
İnşallah Twitter ve facebooklardan çıkmayan Vali ve Belediye Başkanlarımız bu acı tabloyu görürler.

Yasal Uyarı​

  • Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar.
  • Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.