Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Mardin’de Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eşbaşkanı Kamuran Yüksek, Mardin Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ahmet Türk ve Cizre için yola çıkan sağlıkçılarla birlikte basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda konuşan Demirtaş, bölgede süren ablukaya dikkati çekti ve hükümetin politikalarına tepki gösterdi.

HDP Eş Genel Başkanı, hükümete yakın medyada çıkan haberleri anımsatarak, “Yarın bir gün barışmak isteyenler, zehirledikleri bu toplumu barışa nasıl ikna edecekler?” diye sordu.

“Bu, düpedüz AKP devletinin Kürt halkına açtığı bir savaştır” diyen Demirtaş, “Tüm bu kirli politikalara karşı halkımızı her yerde her akşam saat 19:00’da ses çıkarmaya davet ediyoruz,” dedi.

Demirtaş’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

Cizre’deki yaralılar

“Dünden bu yana hem burada hem de Ankara’da arkadaşlarımızla çok sayıda girişimde bulunduk. Bu görüşmelerin neticesinde 3 ambulansın söz konusu binanın bulunduğu sokağa bakan ana caddede bekletildiği bilgisi aldık. Fakat daha önce de birçok defa ambulans ana caddede bekletilmiş ve sağlık görevlilerinin sokağa girmesine izin verilmemişti. Her girişimde bombalama ve çatışma sesi duyulmuş ve ambulansların sokağa girişine izin verilmemişti. Bu gün de aynı sahnenin tekrarlandığı şeklinde bir bilgi aldık. 3 ambulansın beklediği sırada top sesleri ve silah sesleri duyulmaya başlanıyor. Artık net olarak bilinen bir şey var, o da hükümet, Cizre’deki operasyonun yüzde 99’unun tamamlandığı, yüzde 1’lik bir bölümün kaldığını açıkladı. Sokağa çıkma yasağını kendisi de gereksiz bulmasına rağmen uzatılıyor. Ambulansların girişine de keyfi olarak engel olmak için çatışma mizanseni oluşturuluyor ve bunun üzerinden bu binada neler olup bittiğini öğrenmemek için ellerinden geleni sergileyen bir tavırla karşılaşıyoruz.

Davutoğlu’na yanıt

“Günlerdir gönüllü sağlıkçıların girişimleri ile Cizre’ye gitmek ve yaralılara ulaşmak isteyen sağlık ekipleri de bekliyorlar. 112 Acil Servisi’nin de o binaya girişine izin verilmiyor. Tam bir rezalet ile karşı karşıyayız. 60 gündür şaşalı bir şekilde operasyon yapan ve ‘Temizledik’ diyen hükümet 60 gün sonra bir binaya ‘Güvenlik sağlayamadık diye giremiyoruz’ diyor. Bizim ve sağlıkçıların güvenliğini sağlayamayacaklarını söyleyip, ‘Yaralı olup olmadığını bilmiyoruz’ diyor.

“Hiç kimsenin 50 gündür sokağa çıkamadığı bir ilçede ‘O binada yaralı var mı yok mu bilmiyoruz’ diyen bir Başbakan’la karşı karşıyayız. Bunu bilmesi gereken sensin. Bunu bilmiyorsan Başbakan olarak kalmanın hiçbir yararı yok. Başbakan diyor ki ‘Orada yaralı olduğunu ispatlamadılar.’ Sanki yaralı olup olmadığını ispatlamakla biz mükellefiz. Bu nedenle ispatlayamadığımız için ambulans göndermiyorlar. Anlaşılması zor bir siyasi zihniyetle karşı karşıyayız.

“Madem bir binaya 60 gündür ulaşamıyorsunuz, hiçbir bilginiz yok, yaralı ve sivil var mı bunu bilmiyorsunuz, peki günlerdir medyanız aracılığıyla neyin zaferini kutluyorsunuz. Yakıp yıktıktan, geride bu kadar cenaze bıraktıktan sonra neyi kutluyorsunuz. Bu siyasal iktidarın barışı getirmeyeceğini söyledik. Onlar yenilgi siyaseti yürütüyorlar. Atacakları bu yönde her adım daha büyük, daha ağır faturaların açığa çıkmasına yol açacak.

“Başbakan ‘Siz katledin, yakın, yıkın, biz üstünü öteriz’ diyor”

“Kürt sorunu Cizre’deki, Sur’daki barikat ve hendek sorunu değildir. Bu hendekleri kapattıktan sonra Kürtlerin anadil sorunu, kültürel sorunu, ekonomik, kimlik, demokrasi sorunlarını çözmüş mü olacaksınız? Güvenlik konseptini esas alan, bir halkın tamamını hedef alan kirli bir savaş yürütülüyor. Başbakan da Genelkurmay Başkanı’na verdiği sözün gereğini yerine getiriyor. ‘Siz katledin, siz yakın, yıkın, öldürün. Biz bunların üstünü örteriz’ diyor.

“AKP bizi bu politikalarını desteklememekle suçluyor. Biz ne zaman size bunun sözünü verdik de eleştirilerimizle, muhalefetimizle sizi rahatsız ediyoruz. Bu neden AKP’yi rahatsız ediyor, anlamış değiliz. Biz barış sürecine destek verdik. Başından beri yanlış yaptığınız. Bataklığın ortasına doğru adım adım ilerliyorsunuz. Saplandınız, çıkışınız da yok. Tek çıkış yolunuz, ‘Biz hata yaptık. Bu kadar güvenlik konsepti ile takn ve topla girmeyecektik. Hata yaptık. Yeni bir barış sürecini başlatıyoruz’ demeniz olacaktır. Aksi takdirde yarın başka ilçelerde de benzer durumlar çıkarsa, yaygınlaşırsa nasıl hesabını verecek başbakan.

“Her yerde sesimizi yükseltmeliyiz”

“Günlerdir Cizre’de yaşanan insani dram bu yanlış politikaların sonucudur. 5-6 gündür iletişim kopuk siviller vardı. Sesleri bizde kayıtlıdır. Yereldeki güçler bunu bir mizansen olarak, sokağa çıkma yasağı kalkmasın diye yapıyor. Hükümetin de bunun parçası olduğunu gösteriyor. Tüm girişimlerimiz, çabalarımız bir kirli senaryo ile mizansen ile boşa çıkarılıyor. Halkımız duyarlılığını en üst seviyeye çıkarmalı, sessiz kalmamalıdır. Her yerde sesimizi yükseltmeliyiz. Havuz medyası yalan söylüyor. Tüm bu yalanlarla kamplaşmaya ve kutuplaşmaya zehir salıyor. İlerde barış süreci başlatmak isteyenler yarın nasıl bu zehri temizleyecekler. ‘Şurada Sırp nişancı yakalandı, Amerikalılar var İsrail’den gelenler varmış, Haçlı savaşıymış bu’ diyorlar. Kusura bakmasınlar bu düpedüz AKP’nin Kürt halkına açtığı bir savaştır.

“Bu savaşın hesabını tarih önünde vereceksiniz”

“Bugünlerde olup bitenleri herkes iyi takip etmeli. Havuz medyasının, hükümet medyasının kirli bilgileri toplumu zehirliyor. Bu nedenle barış süreci başlamıyor. Sur ve Cizre’de abluka derhal kalkmalı. Bu zulmün kabul edilebilir bir yanı yoktur. Ambulansı bir sokağa sokamayan hükümet, hükümet olmaktan çıkmıştır. Kendi birimlerine emir vermekte zorlanıyorsan hükümet olmaktan çıkmışsındır. Bakan olarak oradaki birimine emir veremiyorsan, o koltukta oturman gereksizdir. Başbakan olarak meydanlarda bağırıyorsan etkisizsindir. Sarayın Gladyosu’na teslim olmuş, çırpınan bir siyaset takımısınız. Yok eğer bu savaşın tarafıysanız bunun hesabını da tarih önünde vereceksiniz.

“Utanç tablosu”

“O binaya girilir mi girilmez mi, izin verilir mi verilmez mi bilinmiyor. Ama bu tam bir utanç tablosudur. 21’inci yüzyıl Türkiyesi’nde, ana caddeye 200 metre uzaklıktaki bir binaya ambulans girecek mi girmeyecek mi bunun tartışmasını yapıyoruz. Bu utanç AKP’nin utancıdır.

“Zulme karşı barış sesi çıkarın”

“Halkımızı bulunduğu her yerde, sadece Sur ve Cizre için de değil, kirli savaşa karşı ayağa kalkmaya, sesini yükseltmeye çağırıyoruz. Özellikle akşamları balkınlarda, pencerelerde ve araçlarda ses çıkarma, zulme karşı ses verme eylemine çağırıyoruz. Her akşam saat 19’da zulme karşı ses çıkarın. Barışa büyük bir ses çıkarsa, Ankara bu sese kulak tıkayamayacaktır. Her akşam giderek büyümeli. Savaş politikasını bize dayatanlara karşı sesimizin ne kadar büyük olduğunu göstermeliyiz. İstanbul’dan Avrupa’ya, Hakkari’den Kars’a kadar ‘Ben de barış istiyorum, ben de bu zulme karşı sessiz kalmıyorum’ diyen herkes ses çıkarmalıdır.

“Halkımız bunu basit bir çağrı olarak görmemeli, örgütlü bir biçimde hayata geçirmelidir. Önemli bir çağrı olarak belirtmek istiyorum. Başka türlü bu zulmü durdurmak mümkün olmayacaktır. Bir ambulans için bile bu kadar pazarlık yapan, yaralılara karşı bu kadar vicdansız olabilen bir hükümeti tarihin çöp sepetine yollamak zorundayız. Bu da bu akşam başlayacak barış eylemi ile görünür olacaktır.”

Editör: Wan Haber