Yoksul bir ailenin 6 çocuğundan biriydi. Kısıtlı imkanlar okumasına izin vermedi. Tuğla fabrikasında elleri, ayakları ve sırtı yana yana çalıştı. Kardeşiyle birlikte tandırda ayaklarını ısıtırdı. Gaz lambası sonrası, elektriği ve kaloriferli evleri ilk gördüğünde çok şaşırdı. Hamallık, amelelik ve ustalık yaptı. Daha 18 yaşındayken müteahhit oldu ve 150 kişiye istihdam sağladı. Bisikletle işe giderken makam aracı oldu. Zengin oldu ama para onu hiç bozmadı. Başarısında güzel ahlakı, eşi ve ailesinin büyük katkısı oldu. İstanbul’da çetin bir ekmek mücadelesi verdi. Yatırımlarını Van’a yaptı. İşte, Van’ın Çaldıran ilçesinde Kürtçe adı Noşara Jorê olan Yukarı Sağmalı köyünde doğan Şemsettin Bozkurt’un başarı hikayesi… Sevgili okurlarımız Vanlı işadamlarının başarı hikayelerini sizlere aktarmaya devam ediyoruz. Van Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Şemsettin Bozkurt, Van Ekonomist Dergisi Editörü Yılmaz Tekin’e konuştu. Hikayenin kahramanı Sayın Bozkurt geçmişini anlatırken çok duygulandı ağlamaklı oldu, doğrusu ben de ağlamamak için zor tuttum kendimi. Öyle ya büyük bir emek vardı ortada. Tuğla fabrikasında eli, ayağı ve sırtı yanan bir çocuk işçiydi o. Üç tekerlekli arabada çalışan hamaldı o. Elleri nasırlı bir ameleydi o. Daha 18’inde 150 kişi çalıştıran bir müteahhitti o. Zengin oldu ama hiçbir zaman paranın bozmadığı biriydi o. Gelin şimdi mutlu bir aile hayatı olan Şemsettin Bozkurt’un başarı hikayesine kulak verelim…

Çaldıran depremi dönüm noktası oldu
“Elektrik ve suyun olmadığı köyde doğdum. Gaz lambalı günlerdi. Tandır evinde ısınırdık. 1976’da Çaldıran depremi olduğunda 7 yaşındaydım. Depremden sonra babam evimizi Van merkeze taşıdı. Elektrik ile ilk buluştuğumda o gün sınırsız gökyüzünde parlayan yıldızların altında, dünyanın sadece köyümden ibaret olmadığını anladım. Elektrik, telefon varmış. Tandır ateşiyle değil de kaloriferle ısınma varmış hepsini o zaman öğrendim. Yaşayacağımız yer burasıdır diye düşündüm. Bir süre sonra tekrar köye döndük ama aklım Van’daydı. Yoksul bir aileydik. Zorunlu ihtiyaçlarımızı bile karşılayacak durumda değildik. Ailenin en hareketli çocuğuydum. Babam da sosyal birisiydi, yaklaşık 9 yıl köy muhtarlığı yapmıştı.”
 

“Çocuk işçiliği sömürüsü vardı” 
“Çocuk emeğinin acı bir şekilde sömürüldüğü bir tuğla fabrikasında gözümü açtım. Tahminen 14 yaşındaydım. Van merkezde bir tuğla fabrikasında, gece ile gündüzü birbirine karıştıran bir çocuk olarak çalışırken, hakikaten zaman meftununun ne olduğunu anlamıyordum. 6-7 ay çalıştım. Çok büyük zorluklar çektim.” 

“Sırtımda hala yanık izi var” 
“Yaş tuğlalar fırında pişiyordu. Fırından çıkan tuğlaları aşırı sıcak olan ve aynı zamanda ağır olan tekerlekli ranzalarla soğuma alanına taşıyordum. Ağır ranzayı ellerimle itmeye çalışıyordum, eldivenli olmasına rağmen ellerim yanıyordu. Gücüm yetmiyordu bu nedenle ranzayı ayaklarım ve sırtım yardımıyla itmeye çalışıyordum. Bu da ayaklarımın özellikle de sırtımın yanmasına da neden oluyordu. Halen o günlerden kalma sırtımda yanık izleri var. Ellerim, ayaklarım ve sırtımı yaka yaka çalışıyordum. O zorlukları görmeseydim bugünlere ulaşamazdım.” 

Hamallığa başlıyor 
“Kardeşim ayakkabı boyacılığı yapıyordu. Ağabeyim de inşaatlarda çalışıyordu. Ne yapabilirim diye arayışlar içindeydim. Komşumuz üç tekerlekli hamal arabasıyla çalışıyordu. Van merkezde dolaşırken komşumuzu gördüm ve para kazanabiliyor musun? diye sordum. “Güzel para kazanıyoruz, aile geçindiriyoruz” dedi. Babama kazandığım parayla bana hamal arabası yaptırmasını istedim. Zannediyorum 1984 yılıydı ve çok net hatırlıyorum 60 liraya üç tekerlekli hamal arabası yaptırdık. Çok büyük bir zevkle işe başladım, hiç yerinde durmayan biriydim. Herkes bir durakta beklerdi benimse, Van cadde ve sokaklarında dur durağım yoktu. Hiç işsiz de kalmadım, geçtiğim yerlerden arabacı diye bağırıyorlardı ve yükümü alıp götürüyordum. Kentin inişli çıkışlı yokuşlarında hamal arabası sürerken bir yılın sonunda kasığımda yırtılma olmuştu.”

İnşaat ile tanışıyor 
“Üç tekerlekli hamal arabamla inşaatlara beşer onar torba kireç ve çimento götürüyordum. İşçilerin insanların evlerini güzelleştirdiklerini gördüm. Kirecin, çimentonun ne olduğunu bilmiyordum, harç karıldığını gördüm, çok hoşuma gitti. Bu iş daha güzel dedim. Hamal arabamı sattım ve inşaat işçiliğine başladım. İlk önce iyi bir sıva için kıvamında su ayarını vererek iyi harç yapmayı öğrendim. Sürekli bir şeyler öğrenmeye başladım.”

Sıva ustası oluyor 
“Üç beş aylık ameleliğin ardından ustalığa el attım. Ustam sıva yaparsan yevmiyen daha düşük olur dedi. Ustalığı öğrenmek için olsun dedim. Mala, kürek aldım ve çok kısa bir süre içerisinde işi öğrenerek sıva yapmaya başladım. İki yıl içinde çok iyi bir usta oldum. Ustalarımı aşan sistemler kurdum. Bilimle tanışmadan bilimin ne mucizeler ortaya çıkardığını öğrendim. Duvarda ve sıvada çok fazla şakül, terazi ve gönye kullanılmıyordu. Bunu gördüğümde nasıl bir mücevher ve nasıl güzel bir imalat ortaya çıkardığını gördüm ve kullanmaya başladım.”

18’inde 150 kişiye istihdam! 
“Çalıştığım insanlar beni gözlemliyorlarmış. Çok temiz iş çıkarıyorsun diyerek bana, 17 yaşındayken iş teklifi geldi. Küçük çapta dairelerin sıva işlerini alarak ticarete atılmış oldum. Binalardan teklifler gelmeye başladı. Yanında çalıştığım ağabeylerimden ekip kurma işini öğrenmiştim. 10 kişilik ekiplerle çalışmaya başladım. Bu şekilde 3-5 iş almıştım. Bir de baktım ki daha 18 yaşımdayken, Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde inşaat işlerinde yanımda 150 kişi çalıştırmaya başlamışım.”

Müteahhit oldu 
“Kendimi müteahhit olarak piyasada gördüm. Sadece tek kalem iş yapan değil, tüm işlerin hesabını kitabını yapabilen, hesap verebilen birisi oldum. Ziraat ve veterinerlik fakültesi, yemekhane ile lojmanların sıva, boya, karo ve seramik işlerini yaptım. Çok büyük bir gayretle 150 kişiye istihdam sağladım.”

İlk aracı bisiklet 
“Ustalık yaparken bisikletle gidip geliyordum, taşeronluk yapmaya başlayınca motosiklet aldım. Müteahhitliğe doğru giderken de araba aldım. Van’da bir takım resmi kurumlar dışında makam arabası yokken, benim 18 yaşında makam aracım oldu. Sıfır bir toros aldım.”

“Finansımı doğru yönetemedim” 
“Çok iyi bir finansa sahip oldum. 18 yaşındaki bir insanın düşünemeyeceği kadar iyi bir finans sahibi oldum fakat hep eğitimin eksikliğini hissettim. Hep pratik yaşamdaki tecrübelerin eksikliğini hissettim. Atadan, babadan gelen bir ticaret tecrübemiz yoktu. Genç yaşta finans sahibi oldum ama bana yol gösteren birisi olmadığı için iyi yönetemedim. Kör noktalarda kullandım. Doğru yatırımlar yapmadım. Çok kör noktalarda arsalar aldım, çok kör noktalarda binalar yaptım.”

“Para beni bozmadı” 
“Hiçbir şekilde para beni bozmadı. Asla, para beni ailemden koparmadı. Para kazandıkça aile yapımı daha da güçlendirdim.”

Büyük projelere imza attı 
“2000’li yıllara kadar müteahhitlik yaptım. Türkiye’nin çeşitli kentlerinde aralarında ünlü otellerin ve büyük bankaların yanı sıra TOKİ ve milli eğitim gibi kurumların bulunduğu 100’e yakın marka projeye müteahhit olarak imza attım. Lüks konut, otel, avm, plaza, fabrika, sosyal donatılar, çevre düzenleme, hastane, engelsiz yaşam evleri ve okul gibi büyük projelerde imzam var, projesini çizdiğim ve tamamladığım binalar da var.”

Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır 
“Eşimin ve ailemin başarımda büyük bir katkısı var. Çalışmalarım nedeniyle eşimi ve ailemi çok ihmal ettim. Sabahın 6’sında kalkıp gece yarılarına kadar çalışıyordum. Çocuklarımı bu duruma getiren sevgili eşimdir. Bize çok iyi evlatlar yetiştiren eşime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Aile dayanışmasının içerisinde oldum ancak Türkiye’deki aile yapısının giderek yozlaştığını bu yozlaşmanın bizi de sarmalayacağını görerek kısa zaman içinde eşimin de yardımıyla arkadaş ilişkisine geçtim. Eşimle ve çocuklarımla arkadaş gibiyim. Eşimle feodal yapı gibi değil, bir arkadaşlık, sırdaşlık ilişkisi yaşıyorum. Hayatın zorluklarını birlikte omuzlama anlayışıyla, eşim yoldaşımdır benim.”

“Kardeşlerimin de emeği var” 
“Kardeşlerimle gaz lambasının önünde ayaklarımızı aynı tandırda birlikte ısıttık. Ekmeğimizi bölerek paylaştık. Kardeşlerimin de üzerimde emeği ve yardımları vardır. O zaman yoksulluğu paylaştık şimdi de büyüme hedeflerimizi paylaşıyoruz.”

“Oğlum inşaat mühendisi oldu” 
“En büyük oğlum Azad, 7-8 yaşlarındayken bizimle birlikte inşaata gelirdi. Tuğla ve kum taşırdı. Harç kardı, duvar ördü yani hikayemin aynısını çocuğum da yaşadı. Benim koşullarım inşaat mühendisi olmama elvermedi ama oğlum Azad, inşaat mühendisi oldu. Çok şükür o da bizimle aynı pencereden dünyaya bakıyor. O da bizimle aynı sosyal sorumluluğu taşıyor. Fabrikamızda yönetici olarak çalışıyor. Yakın bir dönemde de dünya evine girdi. Ona ve eşine bir ömür boyu mutluluklar diliyorum.”

Bir dönüm noktası da İstanbul! 
“Herkes uyurken siz işte olmalısınız. İstanbul’da birçok kişi Pazar günleri geç saatlere kadar uyurken ya da herkes pikniğe giderken ben çalışıyordum. 25 yıla yakın bulunduğum İstanbul’da, Vehbi Koç’un takım arkadaşlarıyla çalıştım. Onlardan çok şey öğrendim.”

“Batıda kazandım Van’a yatırdım” 
“İnsanlar buradan kazanıp batıya götürürken ben tam tersini yaptım. Bütün servetimi dışarıda kazandım. Bir ayağım Van’da bir ayağım İstanbul’daydı. İstanbul’da kazandığımı Van’a yatırdım. İstanbul’da çok çetin bir mücadele verdim. Van’daki yatırımlarımın sermayelerini batıda kazandım.”

“Topraklarıma borcum vardı” 
“Doğduğum, büyüdüğüm ve öleceğim topraklara borcum var, çocuklarımın da borcu var. Mutlak suretle bu kentin işsizliğine, yoksulluğuna kendi güçleri oranında yardım etmeleri gerekiyor. Ben de bunu yaptım ve çocuklarımdan da bunu bekliyorum. İnşallah çocuklarım benden daha başarılı olacak, daha fazla istihdam sağlayacak ve misyonumu daha da büyütecek.”

“Başarının arkasında güzel ahlak da var” 
“Bütün başarıların arkasında güzel bir ahlak yatıyor. Aileden gelen bir ahlak var, bir de kamuya açık iş yapıyorsanız bir esnaflık ahlakı var. İki boyutu da birleştirebildiğiniz oranda başarılı olabilirsiniz. İyi bir aile ahlakının üstüne esnaflık ahlakı eklendiğinde başarı kaçınılmaz olur. Esnaf içi kan ağlasa da müşterisine güler yüzle davranmalıdır. Müşterisinin sorunlarının çözümüne odaklanmalı ve müşterisini güler yüzle göndermelidir. Aynı şekilde aile içinde ve eşler arasında yaşanabilecek sorunlar karşısında, güler yüz, hoşgörü ve tolerans olmalıdır. Bu durum çocuklara da yansımalıdır. Ailemiz muazzam hoşgörülüdür. Hiçbir insan hatasız, kusursuz değildir. Birbirimizin hatasını örtmeye yönelik bir ahlakımız var ve dayanışma içerisindeyiz. Birlikte çalıştığım insanların hukukunu kendi hukukum gibi görüyorum. Hatta kendi hukukumun üstünde bir emanet olarak görmeseydim, bugünlere gelme şansım yoktu.”

“Başarının bir anahtarı da nizam intizam” 
“Tahminimce 1984 yılıydı. İskele Mahallesi’nde o zaman çok parlak dönemini yaşayan çok para kazanan bir ustamın yanında yevmiye ile çalışıyordum. Bir apartmanın farklı iki cephesinde sıva yapıyorduk. İşveren de bizi gözlemliyor. Ben kendi malzememmiş gibi israf etmeden derli ve toplu bir şekilde çalışıyordum ve işimi nizami kurallar içerisinde yapıyordum. Ustam ise gereksiz özgüvenin verdiği hareketle malzemeyi sağa sola savuruyor ve işini doğru düzgün yapmıyordu. Şatafatın verdiği anlayışla da işverene karşı saygısızlığı da vardı. Aşırı sıcakta güneşin altında çalışıyorduk. Meşhur karpuzcu olan işverenimiz karpuz kesti ve bizi çağırdı. Karpuz yemeye başladık. İşverenimiz bir şey anlatacağım ama ikiniz de küsmeyin dedi. İşverenimiz benim için, “Bu genç çok zengin olacak. Bu çocuk öyle bir başarılı öyle zengin olacak ki para koyacak yer bulamayacak” dedi. Ustama ise, “Sizin durumunuz şimdi çok iyi ama ileride iki yakanız bir araya gelmeyecek” dedi. İşverenimizin dediği bugün harfiyen yerine gelmiş durumda. O ustamın iki yakası bir araya gelmiyor, benim durumum ise çok şükür iyidir.”

“Büyük bir azim gösterdim”
“Van’ın Çaldıran ilçesinin Yukarı Sağmalı köyünden çıktım Van’a geldim, İstanbul’a gittim ve bu adar meşakkatli yoldan geçtim. Sanayiciyim insanlara istihdam sağlıyorum. 137 fabrikanın temsilciliğini yapıyorum. Bu kentte çok sayıda sosyal sorumluluk projesinde imzam var. Kentin kaygısıyla ve sorunlarıyla yatıp kalkıyorum. Elektriksiz, susuz köyden çıkıp buralara gelmek büyük bir azim, güzel bir ahlak ve iyi bir aile dayanışmasıyla ancak olur. Ben başarmışsam, bunu ortalama olarak toplumumuzda herkes başarabilir. Kendimi dönemlere göre uyarlayabildim. Kendimi güncellemeseydim şu anda siz bu başarı hikayesini yazmıyor olacaktınız.” “Her kuruşun hesabını verebilirim” “Dünyanın en zengin adamına, “Nasıl zengin oldunuz” diye sorulmuş. “Kazancımın ilk bir milyonunu sormayın, geri kalanın hesabını verebilirim” demiş. Bense geldiğim noktanın kuruşuna kadar hesabını verebilecek bir adamım.” 

Sermaye meselesi 
“Büyük bir sermaye ile başarılı olabilirim diye bir şey yok. Büyük fikirlerle dünyanın en zengin insanları ortaya çıkabiliyor. Sermayem yok ne yapacağım. Sermaye hiçbir genç için mazeret olmamalı. Bill Gates, Face Book, Steve Cobs, sermaye-başarı denklemini tuz buz etmiştir.”

“Düzenli hayat şart” 
“Mutlu bir aile yaşantım var. Hayata erken başlama alışkanlığım var. Her gün yeni umutlarla güne uyanıyorum. Her sabah üretim heyecanı ile işe gidiyorum. Dolu dolu, farklı bir heyecan, tatlı bir kahvaltı ve iş telaşı ile güne başlıyorum. İşadamının yaşamı düzenli olmalı. Gece hayatı, içki, kumar ve kahve gibi alışkanlığı olmamalı. İşadamı bunlardan uzak durmalı.”

ŞEMSETTİN BOZKURT KİMDİR? 
Üç kız üç erkek olmak üzere 6 kişilik bir ailenin çocuğu olarak, 1969’da Van’ın Çaldıran ilçesinde Kürtçe adı Noşara Jorê olan Yukarı Sağmalı köyünde doğdu. İlkokulu köyünde bitirdi. Ortaokulu Çaldıran’da okudu. Maddi imkansızlıklar nedeniyle Çaldıran Lise’sini terk etmek zorunda kaldı. Liseyi dışarıdan bitirdi ardından Açık Öğretim Fakültesi İşletme Bölümü’ne başladı ve halen 3. sınıf öğrencisi. Bine yakın kitabı olan ve okumayı seven Bozkurt, sağlık, sosyoloji ve tarih ile ilgili kitaplara ilgi gösteriyor. 20 ekim 1991’de evlendi ve bir kız dört erkek olmak üzere 5 çocuk babası olan Bozkurt, sanayici ve iş adamı kimliğiyle tanınıyor. 2015’ten buyana Van Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Bozkurt, BOSAŞ Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanlığı da yapıyor ve BOSPOR Markalı Isı İzolasyonu ürünleri üretiyor. (VanEkonomist)

Editör: Wan Haber