2014 Seçimleri diğer seçimlerden önemlidir sözü en çok bu seçim döneminde kullanıldı. 2014 seçimlerini önemli kılan nedir,diğer seçimlerden farkı nedir? Bu soru önemlidir. Herkes kendi beklenti, bakış açısına göre, bu soruya anlam yükleyebilir, cevap verebilir. Ancak benim açımda şu temel başlıklar, bu seçimi önemli kılmaktadır:Birinci başlık 17 Aralık operasyonuyla 2002 den beri kurulup ta, bozulan dengeleryerine,yeni dengeleri oluşturmak AKP için fırsat sunacak bir geçiş seçimi olacak. AKP bu seçimde beklediği düzeyde sonuç alırsa,2015 ve sonrasıgelecek genel seçimlere hazırlamayı öncelik çalışma tercihine dönüştürecektir. 30 Martsonrası, hükümet çalışması buna endeksli hale gelmiş olacaktır. Dolaysıyla Kürt sorunu,yeni anayasa gibi temel sorunları yene öteleyecek veseçim sonrası bırakmayı, politikoyalama aracına dönüştürecektir.Yani AKP yene tercihini kendi anladığı demokrasisinden yana yapacaktır. Önümüzdeki birkaç yıllı,aldığı ağır yarayı tedavi etmeye heder ederek, başarılı bir sonuca kendini kilitlemiş olacaktır.30 Mart sonucu AKP ve Tayibin rüştü ilanı olacaktır. Sıkça Pansivelya vurgusu bundandır. İkincisıkta Ergenekon ve Kızıl elmacılar, CHP, MHP statükocu güçlerin şıkıdır. Bunlar zayıf ya dagüçlü fark etmez,30 Mart sonrasısiyasi kaos yaratıp, barış sürecini baltalamayı hedefhaline getirebilirler. Halkları Türk milliyetçiliğin sosuyla karşı karşıya getirip, 2015 cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerine bu kaos havasıyla girmek isteyebilirler.Bu hedef, AKP’nin oyala, beklemeye al politikasıyla çakışan ve zimmi birittifaka dönüşen politika, politik tercih olacaktır. Bu tercih aynı zamanda anti demokraside ısrar tercih anlamına gelecektir. Üçüncü şıkta BDP, HDP’ dir. Bu şık iktidara devlette dayanmayan, demokratik özerklik siyasetiyle halkaların kendi kendini yönetme şıkıdır. Bir nevi üçüncü yol tercihidir.Seçimde güçlü çıkması, özgürlükten yana olan herkesin yararınadır. HDP, BDP nin 30 Martta güçlü çıkması,savaş lobisine karşı, barış lobisinin güçlü çıkması anlamına gelecektir.Yani barışı politik malzeme yapıp ta, çözüme gelmeyen AKP ve diğer Kızılelmacı, ırkçı, sosyal-şoven, CHP kliklerine karışı, barışa çeken motorize güç olacaktır. Üçüncü çizgi oluş hakkını ancak bunu yapmakla hak etmiş olacaktır.

Bu değerlendirme çerçevesinde akla şu soru kendiliğinde insan aklına düşmektedir: Sorunsadece seçimde başarılı çıkma veya kazanmak mıdır? Sadece bu denilirse, doğru seçime yaklaşılmıyor demektir. Kendi başına kazanmanın yetmediğini bilmek gerekir. Esas olan her ileri ya da başarılı aşamayı, yeni sıçramaya dönüştürmek ya da zemin yapmaktır. Herkazanım bir anlamda sana yeni manevra alanı açar, doğru taktiğe dönüştürebilirsen,o zaman güçlü kazanmış olursun.Yoksa siyaseti iktidara tutunma, mülkiyet nimetlerinde pay alma, edinme derekesine indirgersen, kendiliğinde seçimi yozlaştırıcı bir manevraya kaydırmış olursun. Bir nevi karşıyım dediğine hizmet eder duruma düşersin. Aday tartışmaların onca nahoşluğu bunun sonucunda gelişmiştir.Seçim mülkiyet, kariyere kurban edilirse, bugün propaganda olarak,dile gelen her şey suda yazılmış gibi,silinip yok olur. Bunu bilerek, son birkaç günüen iyi şekilde değerlendirmek, kırgınlıkları, çekişmeleri, boşa çıkarıcı yaklaşımları bir tarafa bırakarak, olgunluk içinde seçime çalışmak, teşvikçi olmak, her yurtsever, Türkiye demokratik güç/güçlerin, devrimcilerin vazifesi olmalıdır. Bu olgunluk bizleri seçim sonrası daha bir komünal özgürlükçü ahlak politikaya taşıyacaktır. Bilinmelidir Türkiye siyasi olgarşik rejimi seçimleri kendi iktidar aracı haline getirmeyi hedeflemektedir. Bu hedefle kitleleri kendi sömürü mekanizmasında tutmak esas tercihidir. Ancak ben üçüncü yolum diyen demokratik, devrimci, sosyalist, özgürlükçü yurtseverlerin duruşu bundan ayrı olmak zorundadır. Buna geçit verilmemesi esasgörev olmalıdır. Yoksa başka demokratik özerklik nasıl yaşam bulur? Demokratik özerklik ya da radikal demokrasi burjuva liberal demokrasisi karşısında halkların komünal özgürlükçü demokrasisidir. Üniter kızıl elmacılar seçim sonrası kopması muhtemel fırtınalara kendini hazırlamaktalar. Şimdide bunun esemesi görülmektedir. Kobani saldırıları,İŞİD kavgası,Suriye Uçak düşürme provokasyonları ve Melih Gökçek’in provokasyon uyarıları, bu fırtınanın ön habercisi niteliğindedir. Bu görülerek,30 mart sonrasını beklemeden, bugünden yarına kendi savunmalarını almak, radikal demokrasi güçlerin olmazsa, olmazsa tedbiri alıcı görevi olmalıdır. Dış siyasettin bugünkü gergin hali, yarın farklı bir çehreye, mecraya kayabilir.İç hesaplaşma,yok ederek üstün gelme kavgasınadönüşebilir. 30 Mart ve sonrasına bu anlam derinliğiyle yaklaşmak, tedbiri elde bırakmadan çalışmak iş disiplini olmalıdır.21 Mart Newrozunda Öcalan’ın açıklamasını hafif bulanlar,bu öngörü içinde olmayanlardır. Direnirken korkmadık, barış çalışmasını yaparken korkmayacağız sözü boşuna sarf edilmemiştir. Barışı savunanlar Gerilla vur,Kürdistanı Kur! Sloganı ya da algısında artık kendini kurtarmalı, demokrasinin inşasında topluluklara dayalı sistemin gerçek manada kuruluş, kurtuluş olacağını bilerek, dört ele demokratik özerklik çalışmasına kendini vermeli, buna heder etmelidir. Esas meşru savunmanın doğru pratiği burada geçiyor, sonuç alıcılığı burada başlıyor.Topluluklara dayalı öz yönetimler kuruluş olacak,bu kuruluşlar gerilla disiplini, savunması, misillemesi kadar etkili bir güç olacaktır. Seçimi bu bağlamda düşünmek ve kazanmaya, kaybetmeyi bu anlam bilinciyle bilince çıkarmak, doğru yaklaşım olacaktır. Yoksa iktidar, devletin hileli seçim kandırıcı lığın heyulayı kollarına kendini atmak ne toplumumuza, ne bireyimize, nede bize kazandırır. Bu beklenti içinde olanlar varsa, bunlar rüya içindeler.Rüyalarıda beyhude bir rüyadır. Bunu bilince çıkarmasak, yene yeni 14 Nisan darbelerine kapı aralamış oluruz.Bilinmelidir ki,14 Nisan ve benzeri darbeleri engellemenin tek yollu devlet odaklı örgüt, parti olmaktan çıkmaktır. Halk demokrasilerimizi inşa ederek, egemenlikçi sistemin mezhebi durumuna düşmemektir. Devlet odaklı algı ve bu algıya göre örgüt,parti yönetmek bizi her türlü tuzağa çeken, düşüren olacaktır. Boks minderinde karşı rakibin senin zayıf yanına vurarak, sonuç almasını istemiyorsan, tedbirini buna göre almak zorundasın. Yoksa zayıf yanına vura vura seni alt edebilir!

  Seçim sandığa giderken bu bilinç bağlamında sandığa gitmeli ve oy kullanırken, oyumu kötünün iyisine vermeliyim tercih zorunluluğundan ziyade, oyumuözgürlüğüme, barışa vermeliyim diyerek oy kullanmak esas yaklaşım olmalıdır. Yoksa Hasan Cemalin Topbaşa karşı,Sarıgül’e evet demek tercihi tercih(kötünün iyisi)değildir. Bu ikilem içine düşülmeden radikal demokrasiden, barıştan yana tercihini yapmak en doğru tercih olacaktır. Eh biz burada zayıfız sistem partilerinden birine versek ne olur dersek, ayağımıza baltayı vurmuş oluruz. Bu seçimler aynı zamanda her parti, gücün sonuç referandumudur. Bu referandumda kim çok oy alırsa, o günlük iktidar, muhalefet siyasetinde etkili olur. Bunu bilerek, hiçbir oy boş verilen oy değildir. Bu duyarlılıkla oyunu vermeyi düşünmelidir. Ben savaştan yana değil, barıştan yana oyumu kullanıyorum demek en tutarlı demokrat,yurtsever,aydın yaklaşımıdır. Bunun dışındaki yaklaşım/yaklaşımlar savaş ve yolsuzluklarıyla afişe olan iktidar, ırkçı ittifak güçlerine çanak tutmak olacaktır.

Bu bilinçle herkes sandığa gitmeli,Barış cephesine mührünü basarak, 30 Marttı taçlandırmalıdır diyorum. Bu heyecanla31 Martı bekliyorum!

Serxfetinserxfettin

Hasan Akbaba

Baden Baden/Almanya

26 Mart 2014