Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Eski Yargıcı Rıza Türmen, yeni Anayasa çalışmaları sırasında 60 maddeden 25'i üzerinde tam mutabakat sağladıklarını ancak AK Parti'nin ve Başbakanın çalışmaları '2012 sonu' ve 'Başkanlık Sistemi'ne kilitlediğini savundu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir İl Başkanı Ali Engin, il binasında gerçekleştirdiği basın toplantısında Yeni Anayasa çalışmalarında gelinen nokta ve Silivri Davası hakkında eleştirilerde bulundu.
Türmen, AK Partili komisyon üyelerinin Yeni Anayasa çalışmalarını, Başkanlık sistemine kilitlediğini belirterek ortak mutabakat zemininin ortadan kalktığını söyledi: AK Parti'nin kafasında başka tarihler olabileceğini anlatan Türmen, şöyle konuştu: "Çünkü her şey Cumhurbaşkanı veya Başbakanı başkan yapmaya kilitlenmiş. Bunlar bizi hiç ilgilendirmez. Biz yolumuza devam edeceğiz. Masadan kalkmak isteyen kalkar. Bunun siyasi bedeli vardır. Toplumsal beklenti var toplumun böyle bir anayasa beklentisi yoluna sürükledikten sonra, 'ben bu işten vazgeçtim' demek masadan kalkmak çok ağır bir siyasi bedeli var. Bunu masadan kalkacak olanlar düşünsün."
Türmen, AK Parti'nin tutumunun müzakerelerin önüne aşılması zor engel çıkardığını savunarak, bunun kabul edilemez olduğunu şöyle anlattı: "Fakat bu yasama yürütme ile ilgili maddelerde önümüzde başka bir sorun çıktı. AK Parti başkanlık sistemine dayalı olarak getirdi. Başkanlık sistemi getirilince işin bütün temel zemin ortadan kalktı. Müzakereye devam etmek için ortak zemin olmalı. bu zemin ortadan kalktı. Temel parametre kalktı. Biz ne söylesek, her üç parti BDP cumhurbaşkanının halkın seçmesini öneriyorüç parti parlamenter sisteme, AK Parti başkanlık sistemine dayalı taleplerde bulunuyor. Bundan sonra her söyleyeceğimiz parlamenter sistemden kaynaklı öneriler olacak. AK Parti'nin her söyleyeceği şey başkanlık sistemi. Ortak yer bulmak imkansız. Müzakerelerin önüne aşılması zor engel dikmiştir AK Parti. Bu müzakareler ne kadar sürecek ne zaman sona erecek? Sona erdikten sonra nasıl bir yöntem izlenecek? İktidar partisi tek başına karar vermek gibi keyfi ve dayatmacı tutum sergiliyor. Bu kabul edilemez bir yöntem. Hiçbiri görüşülmemiştir, mutabakat yok. Yola çıkarken anlaşmaya yazdık, varılacak her şey 4 partinin mutabakatıyla olacak yoksa hiçbir şey kabul edilmiş olmayacak dedik. Temel anlayışa aykırı. Uzlaşmacı ve katılımcı bir Anayasa böyle yapılmaz."
Türmen, Başbakan'ın Yeni Anayasa'nın 2012 sonuna kadar bitirilmesi şeklindeki açıklamasını eleştirerek şunları söyledi: "Geldiğimiz noktada Başbakan, 'Aralık sonunda bu işin bitirilmesi gerekir' dedi. 2012 sonunda bunun bitirilmesi hiçbir nesebi olmayan bir ifadedir. 2012 sonu hedeftir, temennidir. Bitiremezsek de devam ederiz. En önemli faktör zaman değil. uzlaşmaya dayanan toplumun beklentilerine yanıt veren insan odaklı anayasa. Bu yolda ilerliyorsak, bitiremedik diye bu işi bitirmek yanlış olur"
Yeni Anayasa'nın önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek yerel seçimler bahane edilerek de bitirilmesinin istendiğini anlatan Türmen, şöyle konuştu: "Önümüzdeki yıl belediye seçimleri var. O nedenle 'Anayasa'yı bir an önce bitirmek gerekir, Anayasa çalışmaları olumsuz etkilenir' deniyor. Belediye seçimleri bir Anayasa yapılmasından daha mı önemli. Bütün ülkenin gelecek yüzyıldaki şeklini verecektir topluma. Bir 50-100 yıl için, Anayasanın yapılması daha mı az önemlidir? Böyle bir mazeret kabul edilemez."
Komisyonun 25 madde üzerinde ortak mutabakata vardığını anlatan Türmen, sözlerini şöyle sürdürdü: "İçinde bulunduğumuz nokta şu; temel hak ve özgürlüklerle ilgili bölüm bitirilmiştir. 60 madde görüşülmüştür. 25 madde üzerinde tam mutabakat sağlanmıştır. Geri kalan maddeler parantez içine alınmıştır, görüşülecek önümüzdeki günlerdi. O parantezlere baktığınızda çoğu teknik nitelikte. Temel görüş ayrılıkları yok. Bunları kaldırmak kolay. Aslında hiçbir partinin temel çıkarlarını zedelemez. Önemli olan şu 60 madde görüşülmüş 25 madde üzerinde mutabakat sağlanmıştır derken geri kalan 35 madde gerçekte çok daha azdır. Bunlara, 'uzlaşma komisyonu bir şey yapamadı, gelişme sağlayamadı' gibi bir izlenim vermek yanlıştır. Komisyon mesafe sağlamıştır. Yola çıkarken anlaşmaya yazdık, varılacak her şey dört partinin mutabakatıyla olacak yoksa hiçbir şey kabul edilmiş olmayacak dedik. Temel anlayışa aykırı.uzlaşmacı ve katılımcı bir Anayasa böyle yapılmaz. "
Demokratik ve özgürlükçü bir Anayasa istediklerini kaydeden Türmen, AK Parti'nin 'kötümser ve dayatmacı zihniyetle' davrandığını savundu ve toplumun 2010'daki referandumda olduğu gibi ikiye bölünmesinin yanlış olacağını belirtti.
Türmen, 2010'daki referandumdan doğru dersleri çıkarmakgerektiğini belirterek şunları söyledi: "Toplum evetçiler ve hayırcılar diye ikiye bölündü. Anayasa toplumları bölmek için yapılmaz. bölünmeleri ortadan kaldırmak toplumsal uzlaşma için yapılır. Ancak o zaman demokratik olur. Demokratik özgürlükçü bireyin hak ve çıkarlarını güvence altına alan bir Anayasa istiyoruz. Bizim başka bir B planımız yok."
CHP'nin Türkiye'de demokrasi özgürlük mücadelesi verdiğini anlatan Türmen, sözlerini şöyle sürdürdü: "En etkili forum Anayasa Platformu'dur. Bu platformun demokrasi ve özgürlük mücadelesi için en iyi şekilde kullanmak gerekir. AK Parti'nin kötümser ve dayatmacı zihniyetini bir tarafa bırakıp, son derece iyi niyetli son derece başka bir planımız olmadan samimiyetle yeni bir Anayasa için bundan sonra da çaba göstereceğiz"

ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER SİYASİ
CHP'li Türmen, Silivri-Ergenekon-Balyoz ve KCK davalarında delillerin karartıldığını, yargılama sürecinin hukuksuz olduğunu, özel yetkili mahkemenin adil yargılama yapmasının imkansız olduğunu savundu.
"Silivri'de Ergenekon davasında savcı mütalaası alınacaktı, alınamadı. Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları büyük hukuksuzluklarla sakattır. Bu davaların bu kadar büyük hukuksuzluklarla sakatlanmış olması, bundan sonraki verilecek kararları da şimdiden etkiliyor" diyen Türmen, Özel Yetkili Mahkemeleri 'düşman mahkemelerine' benzetti.
Türmen, Özel Yetkili Mahkemelerin sisteme karşı olan ve muhaliflerin ortadan kaldırılmasına yönelik siyasi amaçlı çalışan mahkemeler olduğunu iddia ederek şunları söyledi: "Özel yetkili mahkemenin adil yargılama yapmaları imkansız. Bir düşman mahkemeleri olarak çalışmaktadır. Sisteme karşı olanların ortadan kaldırılmasına yönelik siyasi amaçlı mahkemelerdir."
Silivri'de yeni bir iddianamenin ortaya çıkmasının savunmaya da yeni bir savunma hakkı doğurduğunu ancak sanıklara savunma hakkı verilmemesini eleştiren Türmen, Balyoz ve Ergenekon davalarında delillerin üretildiğinin açık olduğunu, bunu ispatlayan raporların hakim tarafından ele alınmamasının tuhaf olduğunu kaydetti.
Türmen, tutuklamaların da hukuka aykırı olduğunu ve tüm tutuklamaların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden (AİHM) döneceğini savunarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu iddianame esas davayla birleştirilmiş ve savunma hakkı verilmemiştir. Böyle bir şey olabilir mi? yeni iddialarla ilgili savunmaya söz hakkı vermiyorsunuz. Balyoz ve Ergenekon'da delillerin üretilmiş olduğu çok açık. ABD ve Almanya'da yapılan çalışmalar sahte deliller ortaya koyduğu açık. Tatbikatın yapıldığı 2003 yılında mevcut olmayan tekniklerle yazılmış örneğin bu sahte deliller. 2007 yılında piyasaya çıkmış tekniklerle yazılmış deliller. 2003'te Türkiye'de olmayan dışarıda olan insanlar sanık iskemlesine oturtuluyor."
Delillerin çok sahte olduğuyla ilgili belirtiler olduğunu anlatan Türmen, şöyle konuştu: "Ortada somut belgeler var. Delillerin sahte olduğunu gösteren raporları, hakim incelemeyi okumayı kabul etmiyor. Delilden kaçan bir mahkeme olabilir mi? Ceza Muhakemesi Kanunu'nda delillerin değerlendirilmesi aşaması var. Bunların gerçek olmadığı ortaya konulabilir. Hakim o aşamayı atlıyor ve karara gidiyor. Buna imkan yok. CMK açık. Darbe olacaktı, 1. Ordu Komutanı Aytaç Yalman ve Hilmi Özkök önledi deniyor. Sanık avukatları, 'anahtar tanık' dediğimiz davanın sonucunu etkileyecek, bu kişileri dinleyin diyor. Hakim 'hayır ben dinlemem,öyle karar veririm' diyor. Ortada bir savunma hakkının ihlali durumu var. Tutuklamalar hukuka aykırı. 5 yıl tutuklama olabilir mi? AİHM'den dönecek bu tutuklamaların hepsi göreceğiz. Hukuksuzluk denizi içinde yüzüyoruz."
Türmen, İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik açılan davalarda hukuksuzluk olduğunu savundu ve özel yetkili mahkemenin görevlendirilmesinin maksatlı olduğunu iddia etti.
"Özel yetkili mahkemeler, boşanma davalarına da mı bakacak?" diye soran CHP'li Türmen, belediyeyle ilgili çıkacak kararın İzmir'de sosyal demokrasinin galip gelmesini önleyemeyeceğini belirtti ve bu kanaatini şöyle dile getirdi: "İzmir belediyesine açılan davada görüyoruz. Ortada ne çete ne bir hile var ne bir zor kullanma var. Ne de sağlanmış bir menfaat vardır. Ona rağmen Özel Yetkili Mahkeme yetkili kılınmış. Niye yetkili bunu kimse bilmiyor. Özel Yetkili Mahkeme boşanma davalarına da mı bakacak? İzmir'deki davalarda da çok büyük hukuksuzluklar var. Şüphelilerin serbest bırakılmış olması, tabii ki bir olumlu adım. Ama bu kesinlikle bu davalar üzerindeki dikkati gevşetmemeli. Çünkü bir karar çıkacak. Bu karar, savunmanın hakkının sınırlanmış olması gibi nedenlerle bu karar çıkacak. O nedenle bu davalar üzerindeki dikkati, İzmirlinin gösterdiği duyarlılığı azaltmamalı. Bu çok önemli. Bu şartlarda belediye seçimlerine gidiyoruz. Tüm baskı korkutma ve sindirmeler İzmir'de sosyal demokrasinin galip çıkmasını engellemeyecek. Atatürkçü laik çizgide oylarını kullanacaktır. Bunlar olsa olsa İzmir insanını daha fazla direnmeye sevk eder ama oylarını değiştirmez."
(HD-HO-Y

17.12.2012 12:58:11 TSI

Editör: Wan Haber