Ankara Garı'ndaki 10 Ekim barış mitingi öncesi yaşanan canlı bomba katliamı ile ilgili müfettiş raporunda Emniyet'in mitingte yaşanacak olası bir canlı bomba saldırısı için öncelikle kendi personelini uyardığı, ancak mitinge katılanlara karşı dışardan yapılabilecek saldırı risklerinin değerlendirilmediği ortaya çıktı.

Cumhuriyet'ten Kemal Göktaş'ın haberine göre, IŞİD’in olası bir canlı bomba saldırısı ile ilgili 10 ay içinde 62 istihbarat bilgisinin Ankara Emniyeti’ne ulaştığı belirtilen raporda buna rağmen neden canlı bomba saldırısını önleyecek önlemler alınamadığı sorusuna polis müdürleri tartışma yaratacak yanıtlar verdi. Mitingten önce yapılan toplantılarda mitingin yapılmasına izin verilmemesinin de gündeme geldiği ancak 2 polis müdürünün “izin verilmezse marjinal gruplar olay çıkarır” gerekçesiyle mitingin yapılmasını istedikleri belirtildi. Mitingten bir gün önce yapılan yol uygulamalarına canlı bombaların Ankara’ya girdiği saatlerde ara verilmiş olması da dikkat çekti.

İzin vermezsek olay çıkar

Müfettiş raporunda yer alan belgelere göre, Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar, mitingle ilgili 14 Eylül 2015’te yapılan İl Güvenlik Koordinasyon Kurulu toplantısında İl Emniyet Müdürü Kadri Kartal’a “Mitingin yapılmasında bir sakınca var mı? İzin verilmezse ne olur?” diye sordu. Bu soruya Kartal ve İstihbarat Şube Müdür Vekili Cihangir Ulusoy tarafından “KESK’in mitinglerinde olumsuzluk yaşanmıyor. Yapılmaması halinde marjinal gruplar illegal olaylar çıkarabilir” yanıtı verdi. Kartal, müfettişlerin sorusu üzerine, Vali’nin bu soruyu ortaya sorduğunu, MİT ve jandarmanın aksi görüş belirtmediklerini söyledi.

Aynı toplantıda Kartal “Toplantı için istenilen saatlerin 08.30-16.00 olması halinde yolların 8 saat kapalı kalacağı ve trafikte zorluk yaşayan halkın tepkisine neden olabileceği” görüşünü dile getirdi. Bunun üzerine mitinge 12.00-16.00 saatleri arasında izin verildi. Mitingde patlamanın meydana geldiği 10.04’de ise zaten şehir dışından gelenler garın önünü doldurmuş, bazı gruplar miting alanı olan Sıhhiye Meydanı’na doğru yürüyüşe geçmiş, yollar ve kavşaklar kapanmıştı. Mitinge izin verilen saatlerin alışılmadık biçimde ileri alınmasıyla polisin alanda olmaması arasında ilişki kurulmuş ve miting saatinin ileri alınmasının polisi sorumluluktan kurtarmaya yönelik olduğu yorumları yapılmıştı.

4 tartışmalı gerekçe

Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar imzalı İl İdare Kurulu’nun 29 Şubat 2016 tarihli kararı ile soruşturma izni verilmemesine karar verildi. Ankara Cumhuriyet Savcısı Hamza Yokuş ise 7 Mart 2016’da Valiliğin kararını yerinde bularak itiraz edilmeyeceğini belirtti ve “işleme koyma kararı” verdi. Valiliğin ve savcılığın dosyayı kapatmaya yönelik iki kararında şu gerekçeler ileri sürüldü:

1. Her miting için alınan tedbirler bu miting için de alındı, hatta görevlendirilen personel sayısı (1500’den 2044’e) artırıldı ve tedbirlerde bir eksiklik yoktu.

2. İstihbarat bilgileri genel nitelikteydi ve bu mitingle ilgili somut bir bilgi içermiyordu.

3. Mitingi siyasi partiler değil sivil toplum kuruluşları düzenliyordu ve somut nitelikli bir istihbarat yoktu.

4. Alınacak her türlü tedbire rağmen canlı bombaların bu tür eylemlerinin engellenmesinin çok zor olduğu dikkate alınmalıdır.

Yol uygulaması neden yapılmadı?
 Dosyadaki belgelere göre, Ankara Emniyeti, 9 Ekim 2015 günü 9.30 ile 11.30 arasında ve 22.00-24.00 saatleri arasında, 10 Ekim günü ise 9-11 ve 21.30-23.30 saatleri arasında “yol uygulaması” yaptı, yani arabalar arandı. Yani yol uygulamasına 9 Ekim gece yarısı 24’te ara verilip miting günü 9’da tekrar başlandı. Gaziantep’ten Ankara’ya doğru arabayla yola çıkan canlı bombaların da yol uygulamasına ara verilen saatlerde, 8.30 civarında Ankara’ya girmiş olmaları soru işaretlerine neden oldu.

Polise talimat; önce kendini koru

Müfettişler raporda, “Bahse konu mitinge ilişkin güvenlik önlemlerinin planlanmasında mitinge katılan bazı grupların çevreye zarar verebileceği üzerinde odaklanıldı. Mitinge katılanlara karşı dışardan yapılabilecek saldırı riskleri değerlendirilmedi” tespitini yaptı. Bu yaklaşıma paralel olarak mitingden önce emniyet birimlerine gönderilen “Emniyet tedbir yazısında” da Diyarbakır ve Suruç patlamaları da göz önüne alınarak göreve ilişkin talimatlar başlığı altında “bütün personelin öncelikle kendilerine yönelik olası ‘canlı bomba’ konusunda duyarlı olmaları” talimatı verildi.

Emniyet tedbir yazısında “polisin canlı bombaya karşı öncelikle kendisini koruyacağına” ilişkin talimat ile Gar önünde hiçbir arama noktasının kurulmaması ve canlı bombaların ellerini kollarını sallayarak kalabalık içine girerek katliamı gerçekleştirmiş olmaları, soru işaretlerini artırdı.

Tertip Komitesi'ne HDP yok diye

İstihbarat Şube Müdür Vekili Ulusoy ise ifadesinde müfettişlerin “istihbarat bilgilerinin ve önceki terör eylemlerinin mitinge ilişkin önlemlerde neden değerlendirmeye alınmadığı” sorusuna “Adana, Mersin, Diyarbakır ve Suruç’taki hedef kitlenin HDP bileşenleri olduğu, 10 Ekim mitinginin tertip komitesinde ise HDP bileşenlerinin yer almadığı” karşılığını verdi. Mitinge en önemli katılım çağrısı mitingten 10 gün önce HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tan gelmişti.

Psikolojileri bozulmasın

IŞİD’in mitinglere yönelik saldırı hazırlığında olduğu yönündeki raporu üstlerine iletmediği ve il geneline de göndermediği ortaya çıkan Terörle Mücadele Şubesi C Bürosu amiri Hüseyin Özgür Gür, savunmasında IŞİD ile ilgili son 1.5 ayda 11 tamim yapıldığını belirterek “Son tamimi 4 gün önce yapmıştık. Benzer yazılar personel üzerinde ‘Yine mi eylem ikaz yazısı? Hep aynı yazıyı gönderiyorlar’ şeklinde olumsuz psikolojik etki ile kısa süre önce benzer içerikli evrak gönderilmesini dikkate alıp evrakın gereksiz yere ifşa olmasına da (basına çıkma vb) fırsat verebileceği hususlarını birlikte düşünüp büro personelini bilgilendirmenin yeterli olacağını düşündüm” dedi. Gür, yazının il geneline bildirilmesi halinde de alınan güvenlik önlemlerini değiştirmeyeceğini, böyle bir imanın “acımasız olacağını” savundu.

Canlı bomba 2 ay önce bildirilmiş

Patlamanın meydana geldiği 10 Ekim tarihinden 2 ay 6 gün önce, 4 Ağustos 2015’te canlı bomba Yunus Emre Alagöz’ün adının İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından TEM Daire Başkanlığı’na bildirildiği ortaya çıktı. Söz konusu yazıda 5 Haziran’daki HDP mitinginde meydana gelen patlamanın faili Orhan Gönder ile 20 Temmuz’daki Suruç patlamasında ölen canlı bomba Abdurrahman Alagöz’ün Adıyaman’da faaliyet gösteren IŞİD yanlısı Mustafa Dokumacı grubuna müzahir oldukları belirtildi. Yazıda, aynı grup içinde hareket eden Mehmet Işık ve Yunus Emre Alagöz’ün meydana gelen patlamalardan sonra aileleriyle “helalleştikleri” bildirilerek bu kişileren Türkiye’de sansasyonel eylemlerde kullanılabileceği uyarısı yapıldı. Emniyet’in bu bilgiyi Alagöz’ün mayıs ayı içinde yaptığı ve dinlenilen telefon görüşmelerinden edindiği belirtildi.

Bu yazı üzerine Ankara Emniyeti de 7 Ağustos’ta bütün birimleri tedbir alınması için uyardı. İstihbarat Daire Başkanlığı, patlamanın meydana gelmesinden sadece yarım saat önce gönderdiği uyarı yazısında ise 4 Ağustos tarihli istihbarat notunu hatırlatarak Dokumacı grubu içinde faaliyet gösteren Hacı Yusuf Kızılbay’ın 8 Ekim’de Mehmet Işık’ın annesi ile irtibat kurduğu ve Mehmet Işık’ın da Kızılbay ile birlikte olabileceği değerlendirmesi yapıldığı belirtildi.

Bütün bu uyarılara rağmen Yunus Emre Alagöz, Ankara’ya gelerek canlı bomba eylemini gerçekleştirebildi.

Yaralıya gaz normal

Müfettişler, yaralıların üzerine gaz bombası ve su sıkılması ile ilgili olarak ise polislerin kusuru olmadığı sonucuna vardı. Müfettiş raporunda, polis ekiplerinin patlamalardan sonra, başka patlama ihtimallerine karşı çevrenin boşaltılması, ambulans sevkinin sağlanması ve olay yerinin kontrol altına alınması için Gar’ın önüne intikal ettiği savunuldu. Raporda, “Polisin müdahalesi sonucunda herhangi bir ölümün olmadığı Adli Tıp Kurumu raporu ile teyit edilmiştir” denildi.

KAYNAK: CUMHURİYET

Editör: Wan Haber