Yaklaşık on ay önce Paris’te bir katliam gerçekleşti. Üç Kürt kadın militanı güpe gündüz, Paris’in göbeğinde, hem de fransız polisinin sürekli gözetimi altındaki büroda katledildiler. İlk günlerde Fransız yetkilileri, özellikle İçişleri Bakanı Manuel Vals, bu katiamın failini veya failerini kısa zaman içinde bulacaklarını söylediler, Kürtlere söz verdiler. Üzerinde on ay geçmesine rağmen halen ortada ciddi sayılabilir bir şey yok. Ailelerin verdikleri bilgilere göre, dava ile görevli olan savcı halen idanameyi hazırlayabilecek kadar delil toplayamamıştır. Dolayısıyla soruşturma sürecinin daha ne zamana kadar süreceği belli değil.

Adalet ve İnsan Hakları merkezi olarak bilinen Avrupa’da böylesi bir katliamın bu kadar uzun bir süre aydınlanamamış olması kendi başına, hak ve hukuku sağlamada ciddi bir zaafiyetin göstergesidir. Burada şöyle bir soru akla geliyor ; acaba katledilen bu üç kürt kadını yerine sıradan fransız asıllı üç kadın olmuş olsalardı durumda bir değişiklik olacak mıydı ? Bana göre evet, hemde kısa süre içinde sorumlular tespit edilip mahkemenin önüne çıkarılacaklardı.

Katliamdan sonra Fidan Doğan’ın babasıyla görüşen bir fransız gazeteci şöyle demiştir ; « ….katledilen bu kadın militanlar fransız olsalardı faileri çoktan tespit edilmiş olacaklardı ». Doğru söze diyecek yoktur, ben de öyle düşünüyorum.

Katliamdan kısa bir süre sonra gözaltına alınan Ömer Güney diye kişinin gerçekten katil olup olmadığı, eğer katil ise katliamı tek başına mı yapmış yoksa başkalarıyla birlikte mi, bu henüz belli değil. Bir de katliamın arkasında hangi güçlerin olduğu konusunda da henüz ailelere ve kamuoyuna açıklanmış bir şey yoktur.

Paris katliamının aydınlanması ve unuturulmaması için Kürt Kadınları hemen her hafta Paris’te ve Avrupa’nın diğer kentlerinde eylemler yapmaktadır. Avrupa’da bazı platformlarda konu sık sık gündemde tutulmakta, fransız yetkililerine yönelik talepler dile getirilmektedir. Ancak şimdiye kadar hiç bir çaba sonuç vermemiştir. Dolayısıyla şüpheler zincirine her geçen gün yeni halkalar eklenmektedir. Bu zincirin daha ne kadar uzayacağı belli değildir.

Paris Katliamının aydınlanmasını ve unuturulmamasını istemek herkesin haklı talebidir. İster Kürt veya Türk olalım, isterse de Avrupalı olalım sonuç değişmez, değişmemelidir. İnsan olarak aynı hasasiyeti benzer olay veya olaylara karşı göstermezsek hak ve hukuku arama konusunda bir zafiyeti yaşadığımızı bellirtmek gerekiyor. Bu nedenle Paris Katliamının gerçek failerinin ortaya çıkarılması ve gereken cezaya çarptırılması konusundaki talep bir insani görev ve sorumluluktur.

Bu katliam ile ilgili Fransız, Türk ve bazı Kürt çevreler ciddi bir zan altındadır. Şimdiye kadar olayla ilgili olarak kamuoyunu tatmin edici bir açıklamanın yapılmamış olması kendi başına Fransız makamlarını zan altında tutmaktadır. Türk Devletinin de bu noktada herhangi bir çaba göstermemesi ve hatta olayı bir ‘örgüt içi hesaplaşma’ gibi göstermeye dönük gayret sarfetmesi onu zan altında tutmaktadır. Yine bazı Kürt çevreleri, özellikle Paris’te faaliyet yürüten Kürt Derneklerinin de bu noktada ciddi bir çaba göstermemesi (çaba gösteriliyor olsa bile kamuoyu tarafından bilinmemektedir) şüpheyle karşılandığını bellirtmek gerekiyor.

Paris Katliamı ile ilgili olarak çoğumuz acıyı paylaştık, fakat hiç birimiz ne Fidan Doğan’ın, ne Sakine Cansız’ın ne de Leyla Şaylemez’in aileleri kadar acıyı bizzat yaşamıyoruz. Elbette faillerin ortaya çıkarılması onların acısını yoketmez, ancak bir nebze de olsa azaltır.

Umarım Paris Unutulmaz, uzayan kovuşturma süreci ise daha fazla sürmeden, bir an önce mahkeme olur tüm gerçekler açığa çıkarılır.

 

Yasal Uyarı​

  • Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar.
  • Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.