Merhum 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal 'a yapılan otopside dört ayrı zehirin bulunduğunun sızması sonrası Adli Tıp'ın açıklayacağı rapor merakla beklenirken, Çankaya'daki esrarengiz ölümle ilgili yeni ayrıntılar ortaya çıktı. Özal'ın şüpheli ölümünün ardından Nesrin isimli garsonun, Türkiye'nin suçlu iade anlaşması olmayan tek ülke Honduras'a kaçtığı, bir diğer kadın garsonun Kanada'ya, koruma ekibinden bir kişinin ise İskoçya'ya gittiği belirlendi.

 

Adli Tıp, önümüzdeki hafta Özal'ın ölümüyle ilgili soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na teslim edilmesi beklenen otopsi raporunda Turgut Özal'ın "zehirlendiği" bilgisine yer verirse gözaltılar gündeme gelecek. Savcılık gerekli gördüğü kişilerin ifadelerine başvuracak ve şüpheli isimlerin gözaltına alınmasını isteyecek. Soruşturma sürecinde en kritik kişiler ise o dönem Köşk'teki görevliler olacak. Yurtdışına kaçtıkları ortaya çıkan koruma ve garsonların iadesi için de kırmızı bülten çıkarılacak. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, Honduras'a kaçan garsonun, her ne kadar iki ülke arasında suçlu iade anlaşması olmasa da, hükümetler düzeyinde yürütülecek görüşmelerle Türkiye'ye getirilebileceğini söyledi. İstendiği takdirde diğer zanlıların da iade edileceğine inandığını belirten Özal, "Yeter ki olayın üstü kapatılmaya çalışılmasın" dedi.

 

"ZEHİRLENDİ" DEMEK SAVCININ İŞİ

 

Soruşturmada en kritik aşamaya gelindiğini, bunun da Adli Tıp'ın vereceği rapor olduğunu kaydeden Ahmet Özal'a, eski ANAP'lı bakanlardan Halil Şıvgın ve tarihçi-yazar Aytunç Altındal da destek verdi. Şıvgın, Adli Tıp'ın raporunun soruşturmanın seyrini değiştireceğini, üzerinde daha detaylı konuşmak için raporun açıklanmasını beklemek gerektiğini belirtti.

 

Yaklaşık 1 ay önce yaptığı "Özal Zehirlendi Diyemeyecekler" şeklindeki görüşünün bugün de değişmediğini söyleyen Aytunç Altındal ise Adli Tıp'ın "Zehir var fakat, zehirlenme yok" diyeceği yönündeki haberlerin medyaya yansımaya başladığına dikkat çekti.

 

Altındal, bundan sonraki sürece ilişkin olarak da şu görüşlerini dile getirdi; "Adli Tıp, 'şu dozda şu maddelere rastlandı, fakat zehirlenerek suikast yapıldığını söyleyemeyiz' diyecek. Çünkü suikastı çözmek, 'bu suikasttır' demek Adli Tıp'ın görevi değil. 'Bu zehirler tıbbi olarak şu sonucu verir' diyecektir. Adli Tıp'ın, açıklanamayacak bölümler var ise bunları savcıya intikal ettirmesi önemli. Savcılar bunun üzerine 'kuvvetli bir şüphe duyduk' deyip soruşturmayı derinleştirecek veya 'bunu yeterli gördük' deyip soruşturmayı tamamlayacak. Fakat savcıların bu işi yürütmesi de hükümete bağlı. Ben Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bu kararlılığı göstereceği kanaatindeyim. Bu işin ucu yurtdışına da gidecek. Dikkatli yürütmek gerekir. Doğru zamanlama olmazsa sonuç alınamaz. O sebeple günü gelince dosyayı açarlar."

Editör: Wan Haber