NAMİ TEMELTAŞ YAZDI

Bugün iktidardaki siyasilerin oldukça önemli, her biri ayrı bir gündem oluşturabilecek kadar içerikli demeçleri oldu. Bunlar içinde benim en çok ilgimi çeken Başbakan Davutoğlu’nun ülkenin gündemiyle ilgili verdiği genel demeç içerisindeki bir paragraf oldu.

Bugün Cizre, Nusaybin, Şırnak gibi merkezlerde yaşananlarla ilgili bir itiraf gibi açıklamaydı.

Başbakan Davutoğlu açıklamalarının bir yerinde şöyle diyordu;

“2013 yılı Kasım ayında yaptığımız değerlendirmede (ihtimalen Milli Güvenlik toplantısı ) 12 kritik ilçeyi öngörmüştük. İki üç ay önceki mücadeleye bakarsanız, Lice, Silvan, Varto, Kulp var, Cizre devam ediyor, Doğubeyazıt, Yüksekova var. Bu kritik ilçelerin çoğunda kontrol sağlandı. Şimdi mücadelenin yoğun olarak seyrettiği 4-5 yer kaldı: Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin, Dargeçit… Şu anda oraya yoğunlaşmış durumda. Bunların özelliği ne? Nusaybin, Cizre, Silopi sınır ilçeleri. Nusaybin, Kamışlı’nın devamı. 10 adım atsan Suriye tarafına geçiyorsun zaten.”

Bu açıklamanın en ilgi çekici yanı yapılan toplantının tarihiydi.

Toplantı Kasım 2013 ‘de yapılmış.

21 Mart 2013 Newroz’da Abdullah Öcalan’ın bildirisinin okunmasıyla başlayan Çözüm (Barış) sürecine başlanmasından verilmesinden 8 ay sonra.

Çözümle ilgili görüşmeler henüz yeni başlamışken.

Silahlı güçler sınır dışına çıkarken.

Madem böyle bir toplantı yapılıp kararlar alındı o zaman neden iki yıl beklendi?

Neden karar alındığı tarihte uygulanmadı?

Ve…

Neden bu gün açıklanıyor?

İlginç, itiraf misali açıklamayla kafalarda oluşan soruların cevaplarını bilenler bugün iktidarlar ve bu cevapları bizlere açıklamayacakları kesin.

Bu gün Cizre, Nusaybin, Şırnak’ta sokağa çıkma yasaklarının altıncı gününde 10 bin askerin yetmediği 5 bin askerin daha getirileceği, operasyonun general düzeyinde yönetildiği açıklaması yapılırken, bu operasyonların iki yıl önce planlandığının açıklanması kadar garip bir şey olmaz.

Sokağa çıkma yasaklarından 2 milyona yakın insan doğrudan, 10 milyondan fazla insan da dolaylı olarak etkileniyor.

Sokağa çıkma yasaklarıyla 2 milyon insan cezaevine koyulmuş gibi bir uygulama içerisine sokuluyor.

2 milyon insan suçlu olmamasına rağmen hücrede tutuluyor.

2 milyon insan suçu olmadığı halde cezalandırılıyor.

Ve tüm bunlar iki yıl önce planlanıyor.

İki yıl bekleniyor

Neden?

Uygulamalardaki şiddetin aşırı dozda olması, insanların insan haklarının ellerinden alınması, uygulamalardaki gayri insani durum, bu güne kadar Kürtlerin her hareketine olumsuz bakan ve Kürt sorunuyla ilgili olarak her koşulda iktidara destek veren MHP’nin başkanını bile çileden çıkardı.

Devlet Bahçeli, yapılan uygulamalardaki insanlık dışı durumları konuşmasında şöyle tarif ediyordu;

"Şu anda ülkemize kaos hakimdir. Yedi farklı kentte 52 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Çatışmanın olduğu yerlerde 200 binin üzerinde insan göç etmiştir. Bu adı konulmamış, üstü örtülü etnik tasfiyedir"

Konuşmasının son cümlesi yaşananların kısa bir tarifi gibi.

‘’Bu adı konulmamış, üstü örtülü etnik tasfiyedir"

Kürtlerin varlığını bile kabulde zorlanan, ırkçı söylemleriyle gündemleşen bir partinin genel başkanının bile operasyonu ‘’Etnik tasfiye’’ olarak nitelemesi bir anlamda vahameti de göstermekte.

Operasyon uygulamaları o kadar vahşi, o kadar şiddet içeriyor, o kadar sağda ki Devlet Bahçeli bile solda kaldı.

Bu açıklamalardan sonra baştaki sorularımıza yeniden dönersek cevaplarını bulma ihtimalimiz de olacak. (NT/HK)

Çözüm süreci henüz başlatılmışken operasyon yapmak devlet için çok büyük hata olurdu. Bu nedenle operasyondan vazgeçilmedi ama ertelendi.

Erteleme tarihi belli değildi. Kürt tarafı sürekli zora sokularak çözüm sürecini bozması istendi. Kalekolların yapımı hızlandırıldı.

Sadece kalekol yapımına devam bile çözümün hiçbir zaman olmayacağının ispatıydı ama bizler hep olumlu bakmak istedik, umutlandık.

Şartlar müsait olduğunda bu operasyonlar için en çok ihtiyaç duyacakları yasa olan İç Güvenlik yasasını 2015 Mart sonlarında çıkardılar. Medyanın tamamen ele geçirilmesi için İpek grubu operasyonları yapıldı. 

Her şey tamam olunca da 22 Temmuz’da düğmeye basıldı.

Bu gün yaşadıklarımız 2013 de karar altına alındı.

Hazırlıklar iki yıl sürdü.

Ve operasyon başladı.

Ne zaman biteceği ise ayrı bir soru. (NT/HK)

* Fotoğraf: Silopi/AA
Nami Temeltaş

1977 Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler öğretmenliği mezunu. 6 yıl kadar Diyarbakır, Eskişehir ve Antep cezaevlerinde siyasi tutsak olarak yattı. Siyasal nedenlerle öğretmenlik yapamadı.

 

Editör: Wan Haber